ESRARENGIZ KELIMELER. AYDIN ALMILA

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу ESRARENGIZ KELIMELER - AYDIN ALMILA страница 3

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
ESRARENGIZ KELIMELER - AYDIN ALMILA

Скачать книгу

ne adını ne de kime ait olduğunu bildiği kitapla kütüphaneden çıktı.

      Adam görevini başarıyla tamamlamış, kitabın doğru çocuğun eline geçmesini sağlamıştı. Umarım hayal kırıklığına uğratmaz, diye düşündü. Çocuğa kanı ısınmıştı, yardımsever birine benziyordu. Kitabı sahibine ulaştırmak için nasıl da koşturmuştu. Oysa kitabın asıl sahibi çocuğun ta kendisiydi, her ne kadar henüz bunu bilmiyor olsa da…

      Adam derin bir nefes aldı. Elini kısa kumral saçlarına götürüp hararetle kafasını kaşıdı. En kısa zamanda peruklarının markasını değiştirmeliydi. Bıyıkları yapıştırmak için kullandığı tutkalı da. Felaket kaşındırıyordu.

      Dışı siyah, içi kahverengi kareli kumaştan özel dikim ceketinin ceplerini yokladı. Numarasız tel çerçeveli gözlük yerindeydi. Peruk ve bıyık da… Onlara yine ihtiyacı olacaktı. Ardından masadaki kitapları toparladı. Bir an önce kütüphaneden çıkıp rapor vereceği kişiyi aramalıydı.

      2. Bölüm

      Kitap Kurdu İdil

      Mert kim bilir kaçıncı kez e-postasını kontrol ettikten sonra, dönem ödevine kafa yormaya karar verdi. Kitap özetlerinin olduğu birkaç internet sitesini ziyaret etti. Özetlerden birini araklamaya çekiniyordu. Hem araklasa bile, işin içinde bir de bilinmeyen deyimleri ve kelimeleri bulması vardı. Kitabın tamamını okumak şarttı. Bilge Öğretmen işini sağlama almıştı. Mert sadece okuması kolay, kısa birkaç kitap önerisi bulmayı umuyordu. Ama dikkatini toplamakta zorlanıyordu. O gün kütüphanede fazlasıyla vakit geçirmişti.

      Kütüphane deyince birden aklına adı olmayan kitap geldi. Bir kitap daha karıştıracak gücü var mıydı, bilmiyordu, ama yine de çantasından çıkartıp masaya koydu. Belki bir köşesinde sahibiyle ilgili herhangi bir bilgiye rastlayabilirdi. Eski bir kitaba benziyordu, değerliydi belki de.

      Yavaşça sayfalarını çevirmeye koyuldu. Kimisinde altı çizili cümleler göze çarpıyordu ya da boş kenarlara alınmış notlar… Aşınmış bir kitap ayracı bile vardı. Kişisel bir bilgi bulmak umuduyla ayracı evirip çevirdi. Bir tarafındaki kadın yüzü müzelerdeki yağlı boya tabloları hatırlatıyordu. Diğer tarafı siyahtı.

      Sayfaları, gözleriyle daha hızlı tarayabilmek için kitabı yan tutup başparmağının altından kaydırmaya başladı. Ancak daha ortasına bile gelmeden kitap açıldı. Çünkü iki sayfanın arasına kalınca bir kâğıt sıkıştırılmıştı. Mert altın renkli parlak kâğıdı sabırsızlıkla eline aldı. “Bu da ne böyle?” diye mırıldandı.

      Kâğıdın ortası kolaylıkla ikiye ayrılabilmesi için tırtıklıydı. Hem sol hem sağ kısmında süslü harflerle;

Baraka Kumpanyası

      diye yazıyordu. Beraberinde tarih, sıra ve yer numarası vardı. Bunun bir tiyatro bileti olduğunu anlamak için dâhi olmaya gerek yoktu. Oyunun adı ise daha da süslü harflerle ve kocaman yazılmıştı:

Venedik Taciri’nin Bir Yaz Gecesi Rüyası

      Mert’in bakışları oyunun adından, yeniden tarihine kaydı. Sadece birkaç gün sonra sahnelenecekti. Kitabın sahibi her kimse yalnızca kitabı değil, tiyatro biletini de kaybettiğine üzülmüş olmalıydı. Mert bir şeyler yapması gerektiğine karar verdi. Belki yarın tekrar kütüphaneye gidip kütüphaneciyle konuşabilirdi. Kendi fikrine kendi burun kıvırdı. Zaman kaybından başka bir şey değildi, çünkü kadın pek öyle yardımsever birine benzemiyordu. Ne yapacağını bilmeden, kalan sayfaları da karıştırdı. İşine yarayacak bir bilgiye rastlayamadı.

      Sonra birden, “İdil Doğan.” diye mırıldandı. Kütüphaneci yanılmış olamaz mıydı? Numaraları benzer kitaplar pekâlâ birbirine karışabilirdi. Değil insanlar, bilgisayarlar bile bazen bilgileri arapsaçına döndürebiliyorlardı. Ya İdil Doğan kitabı çarpıştığım adama ödünç verdiyse, diye aklından geçirdi.

      Evet, olasılıkları değerlendirecekti. İdil Doğan’ı sosyal paylaşım sitelerinin yardımıyla bulabilirdi. Kolları sıvadı ve işe koyuldu.

      Bir süre sonra annesi kapısını tıklattığında, hâlâ bir şey bulamamıştı. Kadıncağız gözünden uyku akarak, “Yatmıyor musun?” diye sordu. “Yarın sabah kalkamayacaksın sonra!”

      “Birazdan yatarım. Bir konu araştırmam gerekiyor da…” Ardından sözlerinin inandırıcılığını artırmak için adsız kitabı kaldırıp gösterdi. “Bununla ilgili.”

      Annesi başka bir şey söylemedi. Oğlunu elinde kitapla görmek fazlasıyla şaşırtıcıydı.

      Mert, annesinin ardından yeniden bilgisayarının ekranına döndü. “Ne çok İdil Doğan var böyle!” diye homurdandı. Sonra birden gözleri parladı. “Neydi o kitabın adı? Hatırla! Hatırla!” diye kendi kendine söylendi. Dilinin ucundaydı, ama bir türlü aklına gelmiyordu. Bir şey sokağı çocuklarıydı… “Pal Sokağı Çocukları!” diye neredeyse bağırdı.

      Bu defa arama motoruna İdil Doğan Pal Sokağı Çocukları, diye yazdı. Ve işte oradaydı: Kitap Kurdu İdil’in Blog’u.

      Adresin üzerine tıklayınca blog hemen açıldı. Mert, pembe renkli çiçeklerle bezeli bir sayfayla karşılaşacağını düşünürken, beyaz, gri ve siyah renklerden oluşan oldukça ciddi bir sayfa açılmıştı.

      En üst kısmında kitap kurdu kendiyle ilgili birkaç cümle sıralamıştı. 13 yaşında olduğunu ve kitapları nasıl sevdiğini anlatan… Mert bu kısımla pek ilgilenmeyip sayfayı yavaşça aşağıya doğru kaydırdı.

      İşte oradaydı! Kitap kurdunun incelediği kitaplar arasında Pal Sokağı Çocukları hemen göze çarpıyordu. Ancak kız bu kitapla ilgili engin bilgisini önceki haftalarda paylaşmıştı! Ardından başka birkaç kitap hakkında daha yazı yazmıştı.

      Yani İdil, Pal Sokağı Çocukları’nı çoktan teslim etmiş olabilirdi. Kütüphaneci bu konuda bilgi vermemişti. Kızın kütüphaneden aldığı adsız kitap da aynı numarayı taşıdığından, bilgisayara tekrar Pal Sokağı Çocukları’ymış gibi kaydedilmiş olabilirdi. Olasılıktan ibaret gibi görünse de bu düşünce Mert’in aklına iyice yattı. Hatta, “Tam isabet!” diyerek neredeyse sandalyesinde zıpladı.

      Şimdi geriye blog’daki iletişim adresine yazmak kalıyordu. Ancak kızın cevap vermemezlik etmemesi için, Mert yazacağı mesajı dikkatle düşündü. İdil’in bilgiçlik taslamayı seven biri olduğu belliydi. Yoksa ne diye okuduğu kitaplarla hava atmak istercesine blog yazmaya kalksındı ki!..

      “Merhaba. Halk kütüphanesinden ödünç alınan bir kitapla ilgili sana danışmak için yazıyorum.

      Mert mesajı gönderdikten sonra gözlerini ekrana dikip beklemeye başladı. Sadece birkaç dakika sonra cevap gelmişti bile.

      “Merhaba. Hangi kitapla ilgili? Hakkında makale yazdıklarımdan biriyle mi?

      Mert, makale mi, diye düşünerek güldü. Bu kız kendini köşe yazarı mı sanıyordu?

      “Hayır,

Скачать книгу