ESRARENGIZ KELIMELER. AYDIN ALMILA

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу ESRARENGIZ KELIMELER - AYDIN ALMILA страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
ESRARENGIZ KELIMELER - AYDIN ALMILA

Скачать книгу

sorun şu ki!..” dedi çok önemli bir açıklama yapacakmış gibi. “Ödünç alınan kitapların kenarlarına not alınmaz ya da satırlarının altı çizilmez. Okunur ve teslim edilir. Üstelik bu kitabın kimi sayfaları kopuk. Kitabın kütüphaneye ait olduğunu ben de sanmıyorum, numaralı olsa da… Çarpıştığın adamın kendi kitabı olduğu belli. Bu durumda sahibini bulmak bize kalıyor.”

      Mert şaşırmıştı. “Bize mi?”

      İdil başını dikleştirdi. Saçları hafifçe havalansa da hâlâ yanaklarının bir kısmını örtüyordu. “Tek başına bulmak istiyorsan… sen bilirsin tabii…”

      Mert bakışlarını kitaba çevirdi. Kimin olduğunu ancak kitabı inceleyerek bulabilirdi. Belki bir köşesinde çarpıştığı adama ait göremediği bir telefon numarası, bir isim ya da özel bir not vardı. Ve karşısında oturan kız, kitapların dilinden iyi anlıyordu. En azından Mert’ten daha iyi…

      Mert, “Tamam.” diye onayladı. “Ama onu alıp götüremezsin, beraber inceleyeceğiz.”

      İdil, “Anlaştık.” derken, bir yandan da, hiç yoktan iyidir, diye aklından geçirdi.

      Mert, “Hemen başlayalım mı?” diye sordu.

      İdil zaten sabırsızlık içindeydi. “Tamam, yalnız önce alçak sesle konuşmak zorunda kalmayacağımız bir yer bulalım kendimize. Neredeyse kendi söylediklerimi kendim duyamıyorum. Alt katta bir kafe var. Gerçi bodrum katı olduğu için güneş ışığı almıyor ama ışıklandırması fena değil.”

      “Kütüphanenin bir kafesi olduğunu bilmiyordum.”

      İdil omuzlarını silkti. “Herkes bilmez. Ben orada çok vakit geçiriyorum da ondan. Kimi zaman makalelerimi bile kafede yazıyorum.”

      Mert, yine başladık, diye düşündü. Bu kız böyle konuşarak kendine hava vermeye mi çalışıyordu?

      Küçücük kafede yer bulmakta zorlandılar. Sonunda birer içecek alıp o sırada boşalan bir masaya yerleştiler. Mert, “Kafenin varlığını benim dışımda herkes biliyormuş.” dedi. Fısıldamak zorunda kalmadan konuşmak çok rahattı.

      İdil sabırsızca, “Açalım bakalım kitabı!” diye atıldı. Aslında ilk satırından itibaren okumaya başlamak için can atıyordu.

      Ancak Mert, “Sayfaların kenarlarındaki notlara göz atmaya ne dersin?” diye sordu. “Sahibi kişisel bir bilgi not ettiyse, işimiz kolay.”

      “Tamam.”

      Böylece kimi zaman ufacık harflerle kenara köşeye sıkıştırılmış, kimi zaman ise kocaman harflerle yazılmış notları okumaya başladılar. Bir süre sonra Mert, “Bunların hiçbir anlamı yok.” dedi.

      İdil de aynı fikirdeydi. “Notlar cümlelerin kenarlarından oklar çıkartılıp yazılmış. Sanki kitaptaki cümlelere eklemeler yapılmış. Kişisel bir bilgi göze çarpmıyor. Şu numara dışında…” İdil ilk sayfalardan birine rastgele yazılmış sayıları işaret etti.

      Mert, “34342.” diye okudu. “Telefon numarasına benzemiyor.” Sonra gözleri heyecanla büyüdü. El ilanındaki o okula yazdığı mesaja ev adresini eklemişti. Adreste de böyle beş sayıdan oluşan bir numara vardı. Sadece sayılar farklıydı. “Posta kodu.” dedi. “Bu bir posta kodu.”

      İdil, Mert kadar heyecanlı görünmüyordu. “Olabilir, ama tek başına bir işimize yaramaz. Hangi semtin posta kodu olduğunu bulsak bile, kapı kapı dolaşıp kitabın sahibini arayamayız. Bize başka ipuçları lazım.”

      “Yine de bir başlangıç sayılır.”

      İdil yüzünü buruşturdu. “Ya da son! Kişisel bilgi yoksa, kitap sana kaldı demektir!”

      Mert üzülmüşe benziyordu. “Kütüphanenin giriş kapısına bir yazı mı assak acaba, ne dersin? Adsız bir kitap bulunmuştur, içinde bir de tiyatro bileti var, diye.”

      “İstersen gazeteye kayıp ilanı verelim!”

      Mert, kızın dalga geçtiğini anlayıp karşılık vermedi. İçeceğini bitirmeye koyuldu.

      İdil bu durumu fırsat bilip kitabın ilk sayfalarını okumaya başladı.

      Mert son yudumu höpürdetirken, İdil kaşlarını çatıp, “Çok tuhaf.” diye mırıldandı. Burnunu kelimenin tam anlamıyla kitaba sokmuştu. “Gerçekten çok tuhaf.” diye tekrarladı. “Şu altı çizili satırlar, sanki sonradan eklenmiş gibi… Anlatılan hikâyeyle hiç ilgileri yok.”

      Mert, kızın söylediğini saçma bulmuştu. “Sonradan nasıl eklensin ki!” diye karşı çıktı.

      “Eklenemez tabii, basılı kitap! Sadece öyleymiş gibi duruyorlar.” Birkaç sayfa daha çevirdi. Sonra yeniden başa döndü.

      Mert, “Belki de o yüzden altları çizilidir.” diye fikir yürüttü. “Yanlış oldukları için.”

      İdil gözlerini kısarak Mert’e baktı. “Mantıklı!” Ancak yine de kafasını kurcalayan bir şey varmış gibi görünüyordu. Çantasına el atıp kâğıt kalem çıkarttı ve işaretli cümleleri yazmaya koyuldu. İşi bitince Mert’e okudu. “Geçerdim basıp birtakım izlere. Eğildim, biraz dikkat ettim yere. Bu izler benim, hep benim izlerimdi.”

      Mert, “Hepsi bu mu?” diye sordu.

      “Hepsi bu. Böyle art arda sıralandıklarında anlam kazanıyorlar. Yoksa yerlerini şaşırmış gibi duruyorlar.”

      “Haklısın, tuhaf! Ama cümlelerin kitabın kimin olduğunu bulmamıza bir faydası yok.”

      O sırada İdil gözlüğünü çıkartıp merceklerini kazağının koluna sildi. Yeniden taktığında, birkaç ince tüyün de katkısıyla öncekinden daha kirli görünüyordu. Yazdığı satırları mırıldanarak tekrar okudu, sonra bir daha… “Geçerdim basıp birtakım izlere. Eğildim, biraz dikkat ettim yere. Bu izler benim, hep benim izlerimdi.”

      Mert, kızın biraz çatlak olduğunu düşünmeye başlamıştı ki, İdil, “Biliyordum!” diye atıldı. “Daha önce bu satırlarla karşılaştığımı biliyordum.”

      Mert gülmemek için kendini zor tuttu. Kızın kullandığı kelimeler de en az kendisi kadar ilginçti.

      İdil, Mert’in yüzünün aldığı şekli fark etmeden heyecan içinde devam etti. “Aslında ‘dize’ demek daha doğru olacak. Geçen yıl farklı şairlere ait şiirlerin toplandığı bir kitapla ilgili yazı yazmıştım. Orada geçiyordu.”

      Mert, makale, demediği için, içten içe İdil’e teşekkür etti.

      İdil, “Şiirin kime ait olduğunu bulursak, belki bir ipucu yakalamış oluruz.” diye devam etti. “Sen kal, yerimiz kapılmasın, hemen dönerim.” Fırlayıp gitti.

      Az sonra geri geldiğinde ağzı kulaklarındaydı. Sandalyeye otururken, “İşte!” diye gösterdi. “Yanılmamışım, burada. Altı çizili cümleler,

Скачать книгу