Şeref Yemini . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Şeref Yemini - Морган Райс страница 5

Şeref Yemini  - Морган Райс Felsefe Yüzüğü

Скачать книгу

Bir süre sonra Kanyon’un diğer ucuna gelerek ormandan çıktılar.  Sık ağaçlardan oluşan ormanın sınırlarına nihayet geldiklerinde, Thor’un yüreği bir beklentiyle giderek daha hızlı atmaya başladı. Bir elini kaldırarak, diğerlerini sessiz olmaları için ikaz etti. Yanındakilerin hepsi put gibi durarak beklediler.

      Thor gözlerini sahilin, açık gökyüzünün ve daha da ötede uzanan ve onları Tartuvian’a, yani İmparatorluk’un uzak diyarlarına götürecek olan sarı denizin uçsuz bucaksızlığında gezdirdi. Thor bu denizin sularını Yüzler’e yaptıkları yolculuktan beri görmemişti. Geriye dönmüş olmak tuhaf bir duyguydu. Üstelik bu kez Halka’nın kaderini belirleyecek olan bir görevleri vardı.

      Kanyon’daki köprüyü geçtikten sonraki vahşi doğadaki kısa yolculukları olaysız geçmişti. Kolk ve Brom, Thor’a Tartuvian sahillerinde demir atmış olan küçük bir gemiyi bulması talimatını vermişlerdi. Bu gemi, denize doğru sarkan devasa bir ağacın dallarının altına özenle saklanmış olacaktı. Thor onlardan aldığı talimatı harfiyen uyguladı ve ormanın sınırına geldikleri vakit, özenle saklanmış olan ve onları gitmeleri gereken yere götürecek olan bu geminin yerini saptayarak rahat bir soluk aldı.

      Ama hemen sonra kumların üzerinde dikilerek gemiyi inceleyen altı İmparatorluk askerini gördü. Bir başka asker de, kısmen sahilde duran ve hafif hafif bindiren dalgalarla sallanan geminin üzerine çıkmıştı. Aslında orada kimsenin olmaması gerekiyordu.

      Bu büyük bir şanssızlıktı.  Thor daha ötelere, ufka doğru baktığında, İmparatorluk’un siyah bayraklarını taşıyan binlerce gemiden oluşan filonun çizgi halindeki siluetini gördü. Neyse ki Thor’a doğru değil, farklı bir yöne doğru yelken açmışlardı ve onları Halka’nın etrafından dolanıp Kanyon’dan geçerek, McCloud’un tarafına getirecek uzun ve daire şeklindeki yolu izliyorlardı. Şükür ki, filo farkı bir yöne gitme kaygısı içindeydi.

      Şu anda tek sıkıntı bu devriye idi. Muhtemelen rutin bir keşif görevinde olan bu altı İmparatorluk askeri, bir şekilde bu Lejyon gemisine rastlamış olmalıydılar. Bu, Thor ve yanındakiler için kötü bir zamanlamaydı. Eğer Thor ve yanındakiler sahile onlardan birkaç dakika önce varmış olsalardı, gemiye binmiş ve sahilden uzaklaşmış olacaklardı. Şimdiyse, önlerinde bir çatışma vardı ve bunu geçiştirmek de mümkün değildi.

      Thor bakışlarıyla sahili boydan boya taradı ve İmparatorluk askerlerinden başka bir grup olmadığını gördü. En azından bu onların avantajına olan bir durumdu. Bunlar muhtemelen yalnız dolaşan bir devriye grubuydu.

      “Geminin iyi saklanmış olduğunu sanıyordum,” dedi O’Connor.

      “Göründüğü kadarıyla o kadar da iyi saklanmamış,” diye düşüncesini belirtti Elden.

      Altısı birden atlarının üzerinde durarak, gözlerini gemiye ve asker grubuna diktiler.

      "Diğer İmparatorluk askerlerine haber vermeleri fazla sürmez,” dedi Conven.

      "O zaman da top yekûn bir savaşla karşı karşıya kalırız,” diye ekledi Conval.

      Thor onların haklı olduğunu biliyordu. Ve böyle bir riske almamaları gerektiğini de…

      "O'Connor,” dedi Thor, “içimizde en iyi nişan alan sensin. Senin elli metreden hedefi vurduğuna kaç kez tanık oldum. Geminin pruvasında duran adamı görüyor musun? Onu tek seferde vurmamız gerek. Bunu yapabilir misin?”

      O'Connor gözlerini İmparatorluk askerlerine dikerek, ciddi bir tavırla ever der gibi başını salladı. İncelikli bir şekilde sırtına uzandı, bir ok aldı, Yayını kaldırarak oku yerleştirdi ve atışa hazır duruma getirdi.

      Hepsi birden Thor’a bakıyorlardı. Thor da onları yönlendirmeye hazırdı.

      "O'Connor, işaret verdiğim an, oku at. Biz aşağıdakilere ondan sonra saldıracağız. Hepiniz atış silahlarınızı kullanacaksınız ama önce, mümkün olduğu kadar onların yakınına gitmeye çalışın.”

      Thor eliyle işaret verdiği anda, O’Connor yayın kirişini serbest bıraktı.

      Ok ıslık gibi bir ses çıkararak havada uçtu ve metal ucu mükemmel bir şekilde hedefi bularak, pruvada durmakta olan İmparatorluk askerinin kalbini deldi. Gözleri bir an için fal taşı gibi açılan asker olduğu yerde kalakaldı. Sonra aniden kollarını iki yana açtı. Suya dalan bir kuğu gibi bir şapırtı sesi çıkararak, sahildeki asker arkadaşlarının ayaklarının dibine yüz üstü düştü ve kumları kırmızıya buladı.

      Aynı anda Thor ve diğerleri saldırıya geçtiler. İyi yağlanmış ve parçaları birbiriyle müthiş bir uyum içinde olan bir makine gibiydiler. Ancak, dörtnala giden atlarının sesi onları ele verdi. Altı düşman askeri onları görünce, orta yerde buluşmak üzere atlarına atlayıp karşı saldırıya geçmeye hazırlandılar.

      Thor ve adamlarının elinde yine de sürpriz bir saldırı yapmanın avantajı vardı.  Thor heybesinden çıkardığı taşı sapanıyla fırlattı ve atına atlamış olan askerlerden birini yirmi metre öteden şakağından vurdu. Adam, geriye doğru düşerek atın üzerinde öldü. Dizginleri hâlâ elinde tutuyordu.

      Askerlere iyice yaklaşınca, Reece baltasını, Elden mızrağını ve ikizler de hançerlerini fırlattılar. Kumun üzeri düzgün değildi. O yüzden silahlarını hedefi bulacak şekilde fırlatmaları her zamanki kadar kolay olmuyordu. Reece’in baltası hedefini bularak bir tanesinin hakkından geldi ama diğerleri ıskaladılar.

      Askerlerden dördü hâlâ hayattaydı. Öncü olan bir tanesi gruptan sıyrıldı ve doğrudan o anda silahsız olan Reece’in üzerine saldırdı; baltasını fırlattıktan sonra kılıcını çekecek vakit bulamamış olan Reece, kendisini her şeye hazırlamıştı, ama Krohn aniden öne atılarak adamın atının bacağını ısırdı. At yere çöktü ve sürücüsü de yere kapaklandı.

      Son anda ölümden kurtulan Reece kılıcını çekerek, ayağa yeniden kalkmasına fırsat vermeden askere sapladı ve onu oracıkta öldürdü.

      Geriye üç asker kalmıştı. Bunlardan bir tanesi baltasıyla Elden’ın üzerine geldi. Elden kalkanıyla baltanın başına inmesini engelledi ve aynı anda kendi kılıcını sallayarak adamın baltasının sapını ikiye ayırdı. Sonra kalkanını etrafta savurarak ilerledi ve kendisine saldıran askeri başının yan tarafından vurarak atından düşürdü.

      Askerlerden biri belinden bir zincirli kamçı çıkardı ve uzun zincirini sallayarak çivili ucunu aniden O’Connor’a indirdi. Bu öyle çabuk olmuştu ki, O’Connor kendisini savunacak fırsat bulamamıştı.

      Ama Thor bunu bekliyordu ve arkadaşının yanına gelmek için öne doğru atıldı, kılıcını kaldırarak düşmanın elindeki silahın zincirini ikiye böldü. Kılıcın demiri kestiği anda çıkan sesi duyan Thor, yeni kılıcının bu kadar keskin olmasına hayret etti. Çivili top da kimseye zarar veremeden uçup gitti ve yere düşerek kumlara saplandı. Böylece O’Connor’un da hayatı kurtulmuştu. Conval daha sonra atını sürerek mızrağını askere sapladı ve onu öldürdü.

      Tek başına kaldığını fark eden son İmparatorluk askerinin gözlerini korku bürümüştü. Aniden döndü ve kumların üzerinde derin izler bırakan atını sürerek sahile doğru

Скачать книгу