Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат страница 33

Жанр:
Серия:
Издательство:
Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

ihtiyar bir adam çıkıp yanına sokulmaya başladı. Cuzella bu adamı dilenci zannetmişti. Tam kızın yanına sokulunca şu suretle söze başladı:

      İhtiyar: “Ben Üçüncü Pavlos, namıdiğer Hasan Mellah tarafından geldim.”

      Cuzella: (elinde olmadan ve yüreği çarparak) “Aman, kendisi nerede?”

      İhtiyar: “Telaş etme. belki bize bakarlar. Güya fukaraya sadaka veriyorsun gibi yap!”

      Cuzella: (güya para çıkarmak için elini cebine sokup) “Ne haber getirdin?”

      İhtiyar: (para alır gibi yaparak) “Bu akşam güneşin batışından bir saat sonra hazır ol. Eğer Hasan’ı seviyorsan kaçacaksın. Hem bana bir cevap ver de kendisine götüreyim.”

      Cuzella: (tıkana tıkana) “Haber götür, haber götür. Hem haber değil, beni götür! Kaçarım, kaçarım!”

      İhtiyar: “Öyleyse bu akşam güneşin batışından bir saat sonra beni bahçe kapısı yanında bulursun. Ben de seni orada bulurum. Sen haydi içeriye git.”

      Kız ile ihtiyar, bu suretle kavil ve karar verdikten sonra kız biraz daha dolaşıp konağa girmişti. İhtiyar dahi kayboldu gitti. Konağa girdikten sonra Cuzella’ya bir şüphe geldi. Kendi kendisine Sakın bu herif babam tarafından bir casus olmasın. Babam benim Hasan için kaçmayı göze aldıracağımı anlamak üzere bu hileyi kurmuş olmasın! diye düşünmeye başladı.

      Bu düşünce üzerine kızcağız bir hayli muzdarip olmuştu. Fakat tam akşamüzeri babası geldiğinde herifin yüzünde böyle bir hileye delalet eder alamet görmeyip yalnız “İşte sizin sevdiğiniz herifi hükûmet arıyormuş. Galiba tutmuş da. Bu herif hem Müslüman hem de Fas devletinin şimdi eline geçse param parça edeceği bir herifmiş. Hükûmet de bunu Fas’a verecek.” diye kara habere yakın bir haber ile kızcağızı zehirlemeye çalışmıştı. Gerçi Cuzella bu habere dahi meraklandı. Ancak Hasan’ın tutulmuş olması hakkındaki rivayete kalbinden güldü. İçinden, Ben daha bir saat burada misafirim. Sonra gerek Hasan’ı gerek beni memlekette görebilirseniz ateşlere yakınız! diye alaylar bile etti.

      Babası olacak hain, sofra başında nasıl çirkin tavırlar ile kıza bu işten vazgeçmesini nasihat ediyor ve kızın boğazından lokma geçmediğini gördükçe de nasihatlerinin tesir ettiğini zannediyordu. Kız ise herifin sözlerine kulak bile vermeyip edeceği firarın yolunu düşünüyordu.

      Yemekten kalkıldı. Kız doğruca odasına çıkıp âlemde en kıymetli eşyası olmak üzere, âşığının resmini çerçevesinden çıkardı, koynuna koydu.

      Artık gözü saatte. Yüreğindeki çarpıntıyı, vücudundaki titremeyi, mümkün değil tarif edemeyiz. Saat tam sözleştikleri vakti işaret ederken kız dahi titreye titreye alt kattaki odasına inip oradan da bahçeye çıktı. Ve bahçe içinde konağa bir bakarak “Ey içinde doğup büyüdüğüm konak! Şimdiye kadar benim için saadet yuvası idin. Bundan sonra var, baykuşların ve kargaların barındığı bir harabe ol, elveda!” gibi manaları anlatan bir göğüs geçirerek bahçe kapısına vardı.

      Gündüzki ihtiyar orada hazırdı. İhtiyarın işareti üzerine, üstü başı temiz, pak bir adam sokağın başından gelip kızın koluna girdi. Cuzella bu adamı evvela Hasan Mellah zannederek “Sen misin iki gözüm?” demişti. Lakin sonra alaca karanlıkta Hasan olmadığını anlayınca “Hasan nerede?” diye titreye titreye bir sual sordu. Herif “Sizi beklemektedir efendim! Yürek çarpıntınızı teskin ediniz, korkacak hiçbir şey yoktur.” kelimeleriyle karşılık verdi. Bunların ikisi ileriden ve ihtiyar dahi on beş yirmi adım kadar geriden gidiyordu. Yanındaki adam olanca ağırlığını kendi koluna vermiş olduğu hâlde, Cuzella’nın yürümeye takat getirmediğini görünce “Ne yapayım, sizin için ne çare bulayım? Şu hâlde her çarenin yolu kapalıdır. Aman biraz gayret. İşte geldik. Nail olmaya gittiğiniz saadeti hatırınıza getiriniz. Kuvvetinizi toplayınız.” demesiyle şu söz kıza kuvvet vererek dermanını arttırdı.

      Sahile kadar vardılar. İhtiyar dahi beraber olduğu hâlde sandala binip bir gemiye çıktılar. Cuzella kamaraya indiği zaman, kamarayı pek süslenmiş buldu. Hâlbuki kendisi orada Hasan’ın gelmesini beklerken gemi dahi yelken açıp limandan çıkmıştı.

      Tam kendisine refakat eden delikanlı ve ihtiyar ve bir de zabit varken, delikanlı ile zabit birer birer çıkarak yalnız ihtiyar kaldı. Kız ihtiyara hitaben “Hani ya Hasan, Hasan nerede?” diye onu sordu. Bunun üzerine ihtiyar yapma sakalını ve eski püskü elbisesini atıp altından güzel kadife elbiseler içinde bir Pavlos olduğu hâlde çıkıp kızın ayaklarına kapandı.

      Pavlos: “Aman efendim, bu küstahlığımı artık mazur görünüz. Ne yapayım? Sizden gördüğüm merhametsizlik üzerine bu surete müracaat etmeye mecbur oldum.”

      Cuzella bu hâli görünce derhâl işi anlayıp “Hay!” diye düştü, bayıldı. Pavlos koştu, gemide özel olarak tuttuğu tabibi çağırıp kızı tedaviye başladılar.

      Biçare kızcağız, ayılıp ayılıp yine bayılıyordu. Ağzından “Hasan’ım!” sözünden başka bir söz işitilmiyordu. Kızdan bu hâli gördükçe Pavlos’un dahi üzüntüleri gerçekten acınacak dereceye vardı. Cuzella ayıldıkça o kadar yalvarıyordu ki en taş yürekli olanlar bile onun bu hâline acırdı.

      Tabip kıza bazı alkollü ilaçlar vererek cesaretini arttırdığı cihetle kızcağız gözlerini açtı.

      Cuzella: “Ah, Pavlos, Sinyor Pavlos! Niçin ettin bana bu düşmanlığı?”

      Pavlos: “Mazur görünüz efendim, özrüm meydanda. Size düşmanlık etmeye Allah beni muvaffak etmesin. Ne yapayım? Size kulluğumu bu suretle kabul ettirmeye mecburiyet gördüm.”

      Cuzella: “Hasan’ım nerede?”

      Pavlos: “Onu bilmem efendim. Aramızdaki düşmanlık onun yüzünü görmekten beni meneder.”

      Cuzella: “İyi ya! Böyle yalana, hileye başvurmaktan utanmadın mı? Hiç ben sana yâr olabilir miyim? Kendime kıymaz da ne yaparım?”

      Pavlos: “Kendinize kıydırmamak benim elimdedir efendim. Bana yâr olmak bahsine gelince; nasıl yalvarmak lazım gelirse yalvarır, size mutlaka kulluğumu kabul ettiririm.”

      Cuzella: “Bilmiş ol ki, bu mümkün olamayacaktır.”

      Pavlos: “Hasan Mellah’ı size elimle takdim edinceye kadar fedakârlığı göze aldırırsam?”

      Cuzella: (çılgıncasına sevinerek) “Aman! Yoksa Hasan’ım burada mıdır? Burada ise Allah aşkına olsun getir!”

      Pavlos: “Burada olsa billahi derhâl huzurunuza takdim ederdim. Fakat yoktur.”

      Cuzella: “Ben Hasan’ımı isterim, Hasan’ımı! Ah, biçare Hasan!”

      Pavlos: “Size bir lakırtı söyleyeyim mi? Bu kadar teessürde devam ederseniz Hasan’ı kendinizden değil, Allah korusun kendinizi hem Hasan’dan hem benden mahrum edersiniz! Müsterih olunuz. Size yalnız Hasan kul olmaz, âlem kul köle olur. Bakalım, arayalım. Eğer Hasan’ı bulursak kendisiyle barışıp onu size takdime kadar fedakârlığı göze aldırırım diyorum.”

Скачать книгу