Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

Pavlos’un bu mektebe sekiz yaşında girdiğini bilirsek de o zamana kadar ilk bilgileri nerede ve nasıl okuduğunu dahi bilemiyoruz. Şu kadarını biliyoruz ki bu mektepte tam yedi sene okuyup çıkan talebeye fen doktorası verilirken bizim Pavlos bu diplomayı dört senede, yani on iki yaşında iken aldı.

      Nasıl aldı diye hayret mi ediyorsunuz? Bunda hayrete mahal yoktur. Her sene kendi sınıfının derslerinden dahi imtihan verdikten sonra, önünde bulunan sınıfın derslerinden dahi imtihanı geçeceğini istida eder ve o imtihanı geçip bir sınıf üst tarafa kadar atlardı. Zira Pavlos için huzur ve istirahat haram olup belli olan vakitlerde kendi sınıfının derslerini ezberledikten sonra, istirahat, oyun ve uyku için ayrılan vakitlerde de bir üst sınıfın dersleriyle meşgul olurdu. Yalnız belli olan yemek vaktini yemek için kullanırdı.

      Hem tahsilde gayretinin şaşılacak ciheti yalnız bundan ibaret değildir. Fransız ve İtalyan lisanlarını tamamıyla ve Arapça ile Farsçanın ilk bilgilerini dahi yine bu müddet içinde öğrenmişti.

      Bizim Pavlos’un hâllerinde gariplik görüp şaşıyorsunuz öyle mi? Öyleyse bir garipliğini daha görüp daha ziyade şaşınız.

      Pavlos, Cizvit mektebinden diploma hem de pek iyi derecede diplomayı alarak çıktığı zaman, tam İspanya devletinin, bir taraftan İngiliz politikaları ve bir taraftan sömürgeleri bulunan İtalyan gayretkeşleri arasında bulunup, diğer taraftan da Cezayir korsanlarının bütün İspanya kıyılarını yağma ettikleri zamandı. O zaman İspanya’da Üçüncü Charles hükûmet etmekte olup tarihlerde Üçüncü Charles’ın hükûmet süresi aranırsa İspanya’nın nasıl bir felaket içinde bulunduğu görülür.

      Bizim şeytan Pavlos, henüz büluğa erip de dünya demenin neden ibaret olduğunu yaradılıştan anlamaksızın zekâsıyla anlayıp, dünyada şanla ömür sürmenin, büyük bir servete sahip olmaya bağlı olduğunu bile kestirmişti. Yalnız bu değil, öyle kolayca ve çabuk zengin olmanın, politika işlerine girmeye bağlı olduğunu da anlamıştı.

      Bu anlayış üzerine İtalya’yı İspanya’dan ayırmak isteyen partiye mahrem ve İngiliz politikasına alet olan güruha yaklaşmış olduğu gibi İspanya kıyılarını kasıp kavuran Araplarla bile muhabereye başladı. Gerçi kendisi on iki on üç yaşında bir çocuk idi. Fakat yaptığı hizmetlerde çocukluk hâli mâni olmak şöyle dursun, faydalı bile oluyordu. Zira akıl ve olgunluğunun pek pirane9 olması hizmet ettiği kesimlerce kabul edildikten sonra çocuk olması ve fakat pek zeki bulunması dahi İspanya hükûmet adamlarının kendisine iltifat etmelerine yol açtığından işte bu suretle hem İspanya’nın en büyük dairelerine girer çıkar ve hem de nihayetsiz irfanıyla kendi devletine karşı yukarıda geçen teşebbüslerde bulunabilirdi. Ama diyeceksiniz ki bu bir vatan hainidir. Hıyanet başka bir şeydir, dirayet başka. Sözün kısası, İspanya devletinin muhaliflerince bu çocuğun önemi o kadar arttı ki her politikanın mihveri kendi elinde gibi bir dereceyi buldu. Pavlos’un bu kadar başarılı hareketleri yedi sekiz sene kadar devam edebildi. Bu devam ise başarısının en büyük derecesine delil olabilir. Çünkü en tehlikeli bir işte bile asla ipucu vermeyerek bu kadar müddet devam etmek, yarım asır tecrübeler arkasında zaman geçirip de güya kemale varmış olan yaşlılara bile nasip olacak bir şey değildir.

      Nihayet Cezayir korsanlarıyla muhaberesi olduğu bu işe dair mektuplardan birisi ele geçmekle meydana çıktıktan sonra İtalyalılar ile münasebeti olduğu dahi bazı casusların araştırması ile ispatlanmış ve o zamanlar İspanya’da İtalya politikasına taraftar olanlar en büyük cezalara çarptırıldıkları gibi, korsanlık işinde parmağı bulunanlar dahi hatta muhakeme edilmeden asılıp idam edilmekte olduklarından Pavlos yakayı ele verdiğini sezer sezmez hemen kapağı Cezayir’e atarak canını kurtarmıştı ki bu firar Üçüncü Charles’ın hükûmetinin son senesi olan 1788 senesinde idi ve o zaman Pavlos dahi henüz yirmi yaşına varmıştı.

      Bizim şeytan yavrusu Pavlos, tuttuğu işlerde her ne kazanıyorsa Cadiz’de ticaretle meşgul olan bir zata gönderiyordu. Bu zat yalnız Pavlos’un ortağı demek değildi. Sırlarının da ortağı olup gerek Cezayir ve gerek Fas aşiretleriyle yaptığı haberleşmeleri onun vasıtasıyla yapardı.

      Cezayir’e gidişinden sonra Pavlos, Fas taraflarının ihtilal üzere bulunmasını vesile edinerek oraca da memleket işlerine parmak dolamak için kalktı, Fas’a gitti.

      Fas’taki ikamet süresinin ne derecede önemli olduğunu anlamak için o zaman Fas’ın ne durumda olduğuna dair biraz malumat vermek lazımdır.

      Durum Fas tarihlerinde dahi yazılı olduğu üzere Fas padişahlarından Mevla İsmail 1670 senesinden 1727 senesine kadar, yani yarım asır müddet hükûmet ederek bu müddet zarfında deftere geçmeyen bazı kadınlardan başka, tam sekiz bin kadını odalık almış ve bunlardan deftere geçmiş sekiz yüz yirmi beş oğul ile üç yüz kırk iki kız doğmuştur.

      Kendisi 1727 tarihinde vefat ettiği zaman erkek çocuklarından hangisinin şah olacağı hakkında halk ve taraftarlar arasında büyük bir kavga çıktı. Bu kavga üzerine dökülen kanlar haddini aştı. Bu anlaşmazlık üzerinden seneler geçtiği hâlde bir türlü halledilemeyip nihayet 1757 tarihinde hükûmetin başına geçen Mevla Sidi Muhammed, ortalığa düzen vermeye muvaffak oldu.

      Fakat o zaman Sidi Muhammed’in verdiği düzen pek ehemmiyetliydi. Âdeta Avrupa düzenlerini kendi memleketinde yerleştirmeye teşebbüsle, birçok düzenlemeyi icra ve birtakım medeniyet ve ilerleme sebeplerine tevessül ederek hatta her sene birkaç talebeyi tahsil için İspanya mekteplerine talebeler göndermeye dahi başlamıştır. Lakin yine hesaba sığmaz birtakım prenslerin baştan çıkarmalarıyla yeni düzenlemelerin gâvur icadı şeyler olduğu ve şeran bu gibi bidatlerin kabul edilebilir olmadığı fikirleri halka yayılıyordu.

      Bu yayılmaların ne kadar ehemmiyetli olacağı düşünmeye değerdir.

      O kadar ehemmiyeti vardır ki işin üzerinden bir buçuk iki sene kadar vakit ancak geçerek büyük bir mutaassıplar fırkasının isyan bayrağını açmasıyla artık seller gibi kanlar akmaktan geri durulmadı.

      İşte bizim Pavlos tam 1789 senesinde baş gösteren bu büyük ihtilalden bir sene önce Fas’a ayak basmıştı ki işe ne kadar mevsiminde yetişmiş olduğu ve böyle umumi bir kargaşalık arasında ne gibi külahlar kapmış olacağı ortadadır. İhtilal baş gösterinceye kadar Pavlos eline giren serveti hep Cadiz’e gönderip ihtilalin çıkması üzerine kaptığı külahları dahi oraya göndermekten geri durmadı.

      Ancak bir hafta içinde birkaç renge giren ihtilal boraları, bir aralık kendi hizmet etmekte olduğu fırkanın aleyhine dönmekle Pavlos bu değişikliği de vaktinde haber alarak gizlice Tanca’ya ve oradan da deniz yoluyla Cadiz’e kapağı atmıştı.

      Atmıştı ama Cadiz’de, asıl kendi gerçek namıyla yaşamak mümkün müydü? Heyhat! Namını değiştirme değil hatta simasını bile değiştirmeye mecbur idiyse de işin bu derecesine kadar muvaffak olamayacağı ortada bulunduğundan ileride işe bir suret verinceye kadar Cadizli ortağının evinde gizlenmeye mecbur olmuştur.

      Bu gizlenme müddeti de ferah ferah iki sene kadar uzadı. Ancak bu müddet zarfında bütün bütün mahpus gibi bir hâlde de kaldı. Aralıkta bir öteye beriye seyahatler dahi ederdi ki Cartagena’ya gelip Cuzella’yı tanıması bu seyahatler esnasında vuku bulmuş ve nihayet mutlaka Cuzella’yı nişanlamak kararıyla, bu kere dahi yukarıda yazılı olduğu gibi Cartagena’ya gelmişti.

      Pavlos

Скачать книгу


<p>9</p>

Pirane: Yaşlılara yakışır şekilde, olgunca tavır. (e.n.) 34