Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 26

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

Bazen bu tür gelişler her cuma devamında bir yıla kadar sürerdi. Kızın babası ve annesi onları zengin sofrada ağırlardı. Kayınbaba evine henüz bu kadar kısa sürede alışamayan kız, baba evine gelince, iki geceye olsa da tekrar eski rahatına kavuşur ve âdeta yeniden doğmuş gibi olurdu.309 A. İbrahimov bu geleneğin düzgün şekilde yerine getirildiğini Gülbanu’nun büyük görümcesi Minnisa’nın hayatı örneğinde anlatır:

      “Yazın Minnisa, baba evinden kayınbaba evine uğurlandı. Güvey ile kız önceleri her on beş günde bir, daha sonra neredeyse her ay bu eve misafir gelmeye başladılar.” 310

      Eserde Gülbanu’nun kaynanası her ne kadar gelini ile oğlunu gelin tarafına misafirliğe göndermek istemese de Gülbanu’nun gözyaşları ve yalvarmaları baskısı altında eşi yine de geleneği bir an önce yerine getirme çaresine bakar:

      “Gülbanu’nun her şeyi çoktan hazırdı. Alelacele yüzündeki tozu yıkadı, makyaj yaptı, çorap üzerinden deri galoş giydi, yeni elbisesini giydi, şal örtündü ve bohçasını eline alıp avluya çıktı.” 311 Gülbanu, baba evine misafirliğe ancak bir iki günlüğüne gitmiş olsa da annesinin yanında tekrar eski rahatına ve huzura kavuşma duyguları yaşar:

      “Annesinin bitmez tükenmez lezzetli yemekleri, yağlı krepleri, koyu kaymakları, semiz koyun etleri, doldurulmuş tavukları ile kesintisiz ağırlandı, sırdaşı olan yengesi ile ağlaştı da Gülbanu yine kocası ile Bikyar’a, kayınbaba evine döndü.” 312

      Baba evinden tekrar kayınbabasının evine döndüğünde genç gelin yanında mutlaka beléş götürürdü.313 Gülbanu, getirdiği böyle beléşlerden bir tanesini hemen kapıda kız yeğenine sunar:

      “Büyükler Karayurga dünürlerinin sağlığını sordukları zaman, yengesi küçük kıza baba evinden getirdiği küçük lezzetli beléş’i verdi.” 314

      Az bir süreliğine de olsa güzel ağırlanan baba evinden kayınbabasının evine dönen genç gelin, tekrar günlük rutine karışırdı. Örneğin, Gülbanu eşi ile beraber kayınbabasının evinin avlusuna girdikleri zaman herkesin tarlaya çalışmaya gittiğini görürler ve hemen üzerlerini değiştirip onlara katılmak zorunda kalırlar.

      Koda Alışu, Koda Kaytaru (Dünürleri Çağırma, Dünürleri Karşılıklı Ağırlama). Geleneğe göre güvey evine de kızın annesi ve babası özel olarak davet edilirdi. Bundan sonra da artık her iki taraf birbirlerine davetsiz gelebilirdi.315 Karayurga’ya Bikyar’dan gelin giden ve daha sonra babasının evine misafirliğe gelen genç bir gelin, Gülbanu’ya çeşme yolunda annesinin selamını ve kızına dediklerini iletir:

      “Annen ‘Kızak yolu açılır açılmaz karşılıklı misafir dönemi başlar, kazlarım çok bu sene, pek de semizler, et için bir at da besleyip keseceğiz’ dedi. ‘Kızım Gülbanu’ya söyle, bizi yaşlı annesi ile babasını misafirliğee çağırmayı düşünüyorlar mı acaba? Önceden haber versin, eğer bizi bu sene çağıramayacaklarsa ben kendim kızım Gülbanu ile güveyim Zakir’i kızak yolu belirir belirmez misafirliğe çağıracağım.’ dedi.”316

      Fakat Gülbanu’nun kaynanası çok huysuz ve kinli bir kadın olduğundan dolayı dünürlerini misafirliğe çağırmaz. Ama Gülbanu’nun annesi kızlarının kendilerini misafir çağırmadıklarına şaşırsa da, kaz imeceleri geçtikten sonra mutlaka kızı ile güveyini kendi evinde ağırlamak istediğini bildirir.

      Ayrılu, Ayrılışu (Boşanma). Düğün gelenekleri içinde mutlaka yer almasa da hayatın içinden olan boşanma olayından da bahsetmek gerekir. Tatar Türklerinde ayrılu, ayrılışu olarak adlandırılan boşanma olayı, eskiden neredeyse yok derecedeydi. Böyle bir durum gerçekleşse de genelde en önde gelen ve hatta tek denilebilen sebep, genç gelinin kaynanasının ya da eşinin eziyetine dayanamama idi. Eşi ailede büyük ya da ortanca oğlan olduğu zaman buna da çözüm bulunabilirdi. Örneğin, kayınbaba ve kaynana ile yaşadıkları evden kendi evlerine çıkabilirlerdi. Fakat eşi ailenin en küçük oğlu olduğunda durum zor ve çıkılmaz bir hal alırdı. Çünkü Tatar Türklerinde en küçük oğlan, babası ve annesi ile aynı evde kalmak zorunda idi.

      Gülbanu, çok kötü dövülünce ne yapacağına kime gideceğine şaşırmış vaziyette büyük eltisine gelir. Eltisi ona önce babasından ve annesinden güç almasını tavsiye eder:

      “Kocana söyle, ben sokaktan gelen kadın değilim de… Benim saygıdeğer babam ve annem var de. Böyle köpek gününde yaşayacak halim yok, beni boşa da ben baba evine döneyim de… Aman çeyizinden tek eşyanı dahi bırakma. İşlemeli havlularını, peçetelerini, perdelerini hepsini al… Dükkân sahibine de söyle, babamdan gelen semaveri sana rehin bırakamam, bana geri ver onu de. Vermezse imama git, muhtara git, aksakallara git. Ağlayarak anlat, beni sabah akşam döverek evden atıyorlar de. Şişmeyen yerim, kırılmayan kemiğim kalmadı, o denli dövüyorlar de. Kocam da dövüyor kaynanam da, de. Kendileri eşyalarımı da vermiyorlar de.” 317

      Gülbanu, kaynanası ve eşi tarafından inanılmaz eziyetlere düçar kalıp sabrı tükenince kaçarak iki kez köyün imamına da şikâyete gelir

      “Ona dövülmüş, sırtı çürümüş, yüzü şişmiş Gülbanu, ağlayarak iki kez geldi. ‘Hazret, dayanacak gücüm kalmadı, bu durumda ne yapmalıyım?’ dedi. İmam uzun uzun öğüt verdi. ‘Sabretmek lazım. Sabreden, muradına erer. ‘Es-sabrı minner-rahman’ demiş Kitap. Koca hakkı, Tanrı hakkıdır demiş. Kocanın vurduğu yer tamuda yanmaz, demiş Kitap. Sabret gelin.’ diye onu evine gönderdi.” 318

      İmamdan yardım isteyip de bir çözüm bulamayınca, Gülbanu babasının evine de kaçar ve babası, durumla ilgili imamla konuşmayı bu sefer kendisi dener:

      “Yine de ihtiyar camiden çıkınca kapıda durdu ve imam Allayar ile çok sert konuştu: ‘Hazret, dedi. Gıybetten geçilmiyor! Nereye gitsek orada “Pelin Dilli Sabira”, “boyunsuz Zakir”, “Zavallı gelin Gülbanu” diye konuşuyorlar. Siz bir imamsınız. Bizim güveyi çağırıp bir öğüt nasihat verseniz ne olacak? Belki aklı başına gelir? Hazret, dedi. Bu kızım en küçüğümdür. Gönlüm rencide oluyor. Ne olur güveyi çağırıp öğüt ver. Evvel Allah’a, sonra da sana bırakıyorum bu işi.’ dedi.” 319 ;

      “Kızı Gülbanu’nun dayanamayıp iki kez baba evine döndüğünü de dile getirdi. Kocası Zakir’in çarşıdan dönüşte onlara uğrayıp karısını dövüp at arabasına atarak geri götürdüğünü de anlattı. Kendi dövüyor, kendi boşamıyor. Çok zor bir durum, dedi.” 320

      Dinî kurala göre, bir kadını kocası boşamıyorsa o, baba evine dönemezdi. Çünkü bu durumda kızını evlendirirken babası tarafından alınan başlık parası meher, eşine iade edilmeliydi. Ayrıca, kadın çeyizini

Скачать книгу


<p>309</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s. 182-185.

<p>310</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 512.

<p>311</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 557.

<p>312</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 560.

<p>313</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s. 183.

<p>314</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 560.

<p>315</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s. 110.

<p>316</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 581.

<p>317</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 586.

<p>318</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 591-592.

<p>319</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 591.

<p>320</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 592.