Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 29
![Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin](/cover_pre1268456.jpg)
İslam dininde ölenin yararına olacağı hareketler arasında insanlara olan borçlarının ödenmesi de yer alır.353 Eserde molla, dinî kanunlara göre herkesin baba mirasındaki payına açıklık girtmeye çalışırken de bu hususa değinir:
“Molla Faraiz kitabı, mürekkep ile kalemi ve kağıtlarıyla kuşanıp gelmişti. Molla: ‘Taksim tarika zamanında 354 , evvel tachiz, tekfin masrafları 355 ödenir demiş şeriat.’ dedi. ‘Daha sonra ölünün kendisi sağken alıp da ödemediği borçları ödenir demiş.’ dedi.” 356
Böylece, Şibay’ın bütün borçlarını çocukları ödemek zorunda kalır.
Vasiyet Kaldıru (Vasiyet Bırakma).
Ölmek üzerine olan insan aklı selimken vasiyet de bırakabilir. Şeriat kanunlarında bu maddeye de yer verilmiştir. Örneğin, mal paylaşımı için çağrılan molla eserde bu durumu şöyle anar:
“Üçüncüsü, ölünün aklı selim, iradesi kamilken söylediği vasiyeti yerine getirilir, demiş Kitap.’ 357
Ama eserde ihtiyar Şibay arkasından vasiyet bırakmıyor.
Mal Büléşü (Mal Paylaşımı).
Tatarlarda çocukları mal paylaşımına babalarının vefatından sonra başlar. Bu durum gayet doğaldır. Tatarlarda oğul çocuklar mal paylaşımını henüz babası ölmeden isterlerse, bu edepsizlik ve babaya karşı büyük saygısızlık sayılırdı. Örneğin, eserde Nuri’nin en büyük oğlu Şeyhel daha babası sağken mal isteyince, ihtiyar Nuri oğlunu azarlar ve kendisi ölmeden baba malı paylaşmakla suçlar:
“Babasından yola para istedi. ‘Malından bana pay ver!’ diye at istedi. Nuri, buna cevap olarak oğluna demediğini bırakmadı, dövercesine azarladı: ‘Baban ölmeden evden pay istiyorsun utanmaz!’ dedi.” 358 ;
“Kendim sağken tek kuruş vermem. Ben ölünce hakkını alırsın.’ dedi.” 359 ;
“Peki, bu malları kendisiyle mezara götüremez! Üçten bir kısmı benim! İhtiyar geberdiğinin ikinci gününde kendi payımı keser alırım!’ dedi de eşine yola hazırlanmasını söyledi.” 360
Eserde mal paylaşımı ihtiyar Şibay’ın vefatından sonra çocukları arasında gerçekleşir. Şeriat kanununa göre, ölenin malı borçları ödendikten ve vasiyeti yerine getirildikten sonra hayatta kalan çocukları arasında paylaşılmalı. Eserde molla, bu maddeyi Şibay’ın çocuklarına şöyle anlatır:
“Dördüncüsü, kalan malı ölünün varisleri arasında paylaşmak lazım, demiş Kitap.’ 361
Baba malında oğlan çocukların payı kız çocuklara nazaran daha çok olurdu. Özellikle de babadan kalan bütün toprak, arazi Tatarlarda erkek çocukların hakkıydı. Kız çocukları genelde ahırdaki hayvandan ve harman yerindeki ekinlerden pay alabilirdi. Bu yüzden ağabeylerinin baba borcunu ödemek için ahırdaki hayvanları satacak olmaları eserde Şibay’ın oğulları ve kızlarının birbirlerine girmesine neden olur. Eserde aileden herkes bu durumda kendisine pay çıkarmak için canını dişine takar:
“Duyar duymaz Sabira’nın evli kızları Minnisa ile Hayırnisa at koşturup yanlarına küçük oğlan çocuklarını oturtup Bikyar’a geldiler. Dağılmaya başlayan maldan kendi paylarını almak için dişlerini beleyip Altınbay ile dalaşmaya hazırlandılar. Fakat iş sadece Altınbay’da bitmiyordu. Zakir de, ortanca ağabeyleri az salak Feshi de bu zengin çayırı ellerinden bırakmak istemediler. Eskisi gibi onu kullanmak için dişleri tırnaklarıyla çabaladılar. Yine biraz buğday satmak, büyük kula inek ile on tane koyunu pazara çıkarmak istediler. Fakat kız kardeşleri buna yanaşmadılar. Toprak, orman, çayır gibi mal varlığı nasılsa erkeklere kalıyordu. Uzakta evli olan Minnisa da, Hayırnisa da onlardan çıkar sağlayamıyordu. Ama şu İsenbike’yi kurtaracağız diye ağabeyleri ne kadar mal satacak oldular! Bu malın içinde kızların da payı kaybolup gidecekti. Bu hususta söz, dalaş, kavga, darılma çok uzun sürdü.” 362
Anneleri, beraber yaşadığı oğlan çocuklarının tarafını alınca kızı Hayırnisa annesine şöyle der:
“Sen kendin de burada oturunca oğullarının tarafını alıyorsun. Bizi güpegündüz milletin önünde malsız bırakıyorsun!’ dedi. Köyün muhtarı gelmişti, Hayırnisa yüzünü az çok örterek konuşmaya başladı. Fakat gittikçe kızdı, örtüsünü tamamen açıverdi ve ‘Siz hepiniz ama hepiniz erkekleri savunuyorsunuz!” diye kavga etti.” 363
Ama kavga sadece oğlan çocuklarıyla kızlar arasında değil, oğlanların arasında da başlar. Baba mirasında en büyük pay büyük oğlana düşerdi. Bu yüzden eserde Şibay’ın büyük oğlu Altınbay, kardeşlerinden daha kârlı çıkar ve bu kavgada kendi hakkını kanunen almaya çalışır:
“Böyle bir başsızlığı görünce Sabira’nın beyni durdu. Altınbay, onun üvey oğlu idi. Onlar hayatlarınca köpekle kedi gibi kavga dövüş yaşadılar. Otuz beş yıl boyunca birbirlerine demedikleri azar, küfür kalmadı. Ama o utanmazın bugün yaptığına Sabira dayanamadı. Babasının toprağı henüz soğumamış, henüz mal paylaşımı söz konusu değilken o utanmaz kim bilir nereden kümes gibi köhne bir ev bulup babasının arazisi üzerine dikti! Annesine sormak yok, erkek kardeşlerine danışmak yok. Bu nasıl bir iş?” 364
Bu sorunu kendi aralarında çözemeyince Şibay’ın eşi, oğlan çocukları ve kızları imamı çağırıp miras davasını Kuran’ı Kerim’e göre çözmesini isterler. Daha fazlası, köydeki aksakalları da çağırırlar, onları da kendi kavgalarına dâhil ederler:
“Kavga iyice büyüdü. Bir taraftan Sabira, diğer taraftan Altınbay ‘Beni çırılçıplak bırakacaklar!’ diye bağırdılar.” 365
Böylece Şibay’ın çocukları kavgaya girişip birbirlerine küserler, iyice darılırlar. Artık kızları da ne bulurlarsa at arabalarına onu atıp kendi köylerine dönmekten başka çare bulamazlar:
“Hayırnisa koşulu atının arabasına on dört put karabuğday koydu, arabaya iğdiş edilen bir öküzü bağladı. Babamın hatırası olur diye Şibay’ın eski kabanını aldı da hiç memnun olmadan beddua ederek, rencide olup evine döndü. Büyük kız Minnisa’nın da payı bundan fazla değildi: O, kendisini daha da küçük düşürülmüş hissetti. Bu yüzden her ikisi de eşleri tarafından dövülüp azarlandılar. Güveyler yolda öfkelenip bizi güpegündüz malsız bıraktılar
352
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 564.
353
İmam Abdurrahman Kaya. Meŋgélék Yortka Taba. Helsinki-Meskev, 1992, s. 10.
354
Taksim tarika vaktinde: Ölenin kalan malı paylaşılan zaman.
355
Tahciz, tekfin masrafları: Ölüyü yıkama ve toprağa verme masrafları.
356
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 571.
357
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 571.
358
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 452.
359
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 459.
360
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 501.
361
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 571.
362
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 564.
363
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 565.
364
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 567-568.
365
İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 576.