Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 28

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

target="_blank" rel="nofollow" href="#n334" type="note">334

      Kıyblaga Karatıp Yatkızu, Küzlerén Yomdıru (Yüzüyle Kıbleye Yatırmak, Gözlerini Yumdurmak).

      İslam dini kuralları, ölen insanı ayaklarını ellerini düzgün koyup yüzüyle kıbleye doğru yatırmayı talep eder. Ayrıca, ölen insanın gözlerini de yumdurmak gerekir.335 Bu hareketin yapılmasına dair Muhammet Peygamber (a.s.) şöyle demiş: “İnsanın ruhu bedeninden çıkınca, göz ruhu arar.”336 Eserde ihtiyar Şibay vefat edince, bütün bu gelenekler hemen yerine getirilir:

      “İhtiyar Şibay’ın cenazesini evin başköşesinde bulunan seki üzerine yüzünü kıbleye doğru baktırıp yatırdılar. Gözlerini yumdurdular.” 337

      Cılav (Ağlama).

      Muhammet Peygamber (a.s.)’in zamanında cenaze arkasından sesli bir şekilde ağlamak yasaktı. Böyle yapanların öleni azaba uğratacağına inanılırdı. Ölen bir insan, Allah’a kavuşmaktadır. Bu yüzden insanlar, ölüme karşı isyanda bulunmamalı, ölünün arkasından sadece sessizce ağlamalıdır. Bir hadisinde Peygamber (a.s.) “Gözyaşı cenazeye azap getirmez.” demiş. Yani sessizce, bağırmadan, ağıt yakmadan ağlamanın günahı yoktur.338 Tatar Türkleri, İslam dinini erken dönemde kabul ettiklerinden dolayı cenaze törenlerini de yaklaşık bin yıldır İslam dinine uygun bir şekilde uygulamaktadırlar. Belki de bu yüzden başka Türk boylarında bugün de yaşamakta olan ağıt söyleme geleneği, Tatar Türklerinde korunmamıştır.

      Eserde de ihtiyar Şibay ölünce eşi, eve gelen din adamlarından gizlice ve sessizce ağlar:

      “Orada kaynanaları Sabira’nın molla müezzinden yüzünü örterek ağladığı göründü.” 339

      Cenaze Sonrası.

      Ülé Tugan Bebige İsém Birü, Cénaza Uku (Ölü Doğan Bebeğe İsim Verme, Cenaze Namazı Kılma).

      Eserde Gülbanu’nun ikiz bebekleri ölü doğunca, onları toprağa isim vermeden, cenaze namazı kılmadan verirler:

      “Bebeklere isim de verilmedi, cenaze de kılınmadı. Öylesine götürüp yer altına yalnız başlarına gömüp döndüler.” 340

      Bebekler ölü de doğsa bütün uzuvları varsa ve doğacak zamanını tamamlamışsa İslam dininde onlara mutlaka isim verilir (kıyamet gününde bilinmesi için), yıkanır, kefenlenir ve cenaze namazı okunarak toprağa verilir. Cenazeye yapılabilecek son vazifelerin bir tanesidir, cenaze namazını okumak.341 Fakat eserde Gülbanu’nun ölü doğan bebeklerine bunların hiç biri ne yazık ki yapılmaz ve bu, evlatlarını kaybeden genç annenin canını acıtır.

      Eskiden Tatar Türklerinde intihar eden insana cenaze namazı kılınmaz ve o, mezarlığa defin edilmez, mezarlık çitinin dışında toprağa verilirdi. Bu yüzden Gülbanu’yu da canına kıydığı için Müslümanların defnedildiği mezarlığa gömmek yasak olur:

      “Kendisini suya atan bu zavallı kadının cenazesini, cenaze namazı kılıp Müslüman mezarlığına defnederse Allah’tan korktu.” 342

      İslam dini Müslümanların hayır duasına ve şahitliğine önem verdiği için cenaze namazı kılınınca oraya toplanan insanlara “Bu insanı nasıl tanırdınız, iyi birisi miydi?” diye sorulur. Toplanan insanlar “İyi insandı. Allah rahmet eylesin.” diye yanıtlarlar.343 İhtiyar Şibay’ın cenaze namazından sonra da aynı kural uygulanır:

      “Ölüm, cenaze anında bu uzun, çetrefilli ömrün ancak iyi tarafları anıldı, ancak iyi dualar okundu.” 344

      Fidye.

      Kazan Tatarlarında ölenin arkasından günahlarının affedilmesi için imama verimesi gereken sadaka da vardı. Ona fidye derler. Bu sadaka, genelde büyük miktarda para, büyük baş hayvan veya avludaki bir yapı olurdu. Fakat fidyenin buğday olarak verilmesi daha uygun görülürdü. Bir inanca göre, fidye, hayattayken kılınmayan namazları ve tutulmayan oruçları affettirirmiş. Günümüzde artık fidye verilmemektedir.345

      Eserde cenaze sonrası fidye vermekten, iki kez bahsedilir. Birincisi, köyde Selime adlı yaşlı bir kadının cenazesiyle ilgili müezzin, imama verilecek fidyenin yanında kendisi için de biraz para olarak verilecek sadaka umut eder:

      “Selime Nine’nin fidyesine siyah başmaklarını 346 verirlerse, müezzine de bir üç teŋke 347 kadar para toplanır.” 348

      İkinci kez fidye sadakası ile ilgili konuşma eserin en sonunda, Gülbanu cenazesi esnasında geçer. Eskiden Tatar Türklerinde intihar eden insana cenaze namazı kılınmaz ve o, mezarlığa defin edilmez, mezarlık çitinin dışında toprağa verilirdi. Bu yüzden Gülbanu’yu da canına kıydığı için Müslümanların defnedildiği mezarlığa gömmek yasak olur:

      “Canına kıyan insan murdar gider, dünyadan imansız geçer, ebediyen tamuda kalır derlerdi. Bu gibilere cenaze okumak yasak, Müslüman mezarlığına defnetmek de yasaktır diye konuştular.” 349 Köyün imamı bu karışık vazifeden kendisini bir bahane bulup kurtarır:

      “Kendisini suya atan bu zavallı kadının cenazesini, cenaze namazı kılıp Müslüman mezarlığına defnederse Allah’tan korktu. Bunu yapmazsa, mahallenin saygın ihtiyarı ve ömrü boyunca öşür ve sadakasını aldığı Nurmuhammet’ten korktu. Sonunda, hiçbir tarafı alamadı, bir bahane bulup: “Beni müftü çağırtmış, gitmem lazım.” diye şehre kaçtı. O gidince, iş müezzin Feyzullah’a kaldı. O ise fazla detaylara girmeyi sevmiyordu. Nuri’ye doğrudan konuştu: ‘Günahı üzerime alıyorum. Fidye olarak at verirsin, cenaze için de on sum sadaka hazırlarsın.’ dedi.” 350

      Örnek parçadan görüldüğü gibi yasal olmayan defin, köyün müezzinine düşer. O ise bu günahı kendi üzerine alacak olur ama karşılığında da kızın babasından yüklü bir fidye ister.

      Öçése, Cidésé (Üçüncü, Yedinci Günler). Kazan Tatarları cenazenin arkasından mutlaka yaparlar. İlk aş, definden üç gün geçince verilir. Sonra da yedinci, kırkıncı günlerinde ve yıl dönümünde uygulanır. Elli ikinci gününde de sadaka verilir. Çünkü o gün, ölünün etleri kemiklerinden ayrılır ve ölü, kabir azabı çekmeye başlar derler. Aşa, ölen kimse kadın ise kadınlar, erkek ise erkekler çağırılır.

      Eserde üçüncü ve yedinci gün aşları ihtiyar Şibay’ın

Скачать книгу


<p>335</p>

İslam Dine Yolaları. Kazan, İman Neşriyatı, 1997, s. 35.

<p>336</p>

İmam Abdurrahman Kaya. Meŋgélék Yortka Taba. Helsinki-Meskev, 1992, s. 4.

<p>337</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 562.

<p>338</p>

İmam Abdurrahman Kaya. Meŋgélék Yortka Taba. Helsinki-Meskev, 1992, s. 4.

<p>339</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 562.

<p>340</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 598.

<p>341</p>

İmam Abdurrahman Kaya. Meŋgélék Yortka Taba. Helsinki-Meskev, 1992, s. 7-15.

<p>342</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 604.

<p>343</p>

İmam Abdurrahman Kaya. Meŋgélék Yortka Taba. Helsinki-Meskev, 1992, s. 8.

<p>344</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 563.

<p>345</p>

Urazmanova, Raufa. Sovremennıye Obryadı Tatarskogo Naroda, Kazan 1984, s. 120.

<p>346</p>

Başmak: Ural Bölgesinde yaşayan Tatar Türklerinde ilk kez buzağı doğuracak olan danaya verilen ad.

<p>347</p>

Teŋke: Tatar Türklerinde kullanılan para birimi.

<p>348</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 466.

<p>349</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 604.

<p>350</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 604.