Unuttuğun Yerdeyim. Memmed İsmayıl

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Unuttuğun Yerdeyim - Memmed İsmayıl страница 18

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Unuttuğun Yerdeyim - Memmed İsmayıl

Скачать книгу

ne olduysa

      Talihi geri tepti;

      Ben giderken;

      Adı boynuma yüktü.

      Türk’tü;

      Tarihin bir köşesinde

      Boynu büküktü,

      Büyük olanların

      Dertleri de büyüktü…

      Türk

      Garbın garipliğine

      Şarktan türküler kattı.

      Tuz yerine dünyanın

      Hamuruna ter kattı.

      İzleriyle birleşti,

      Yeryüzünün her katı…

      Kurdu ulusun diye

      Kurttan almış soyunu.

      Dönüp de tarihe sor

      Ellerinin suyunu.

      “Adam” Âdem’den gelir

      Irkı yüce ırk olmuş.

      Hakka gönül açalı

      Adı dönüp Türk olmuş.

      Düşmanlar kale bilmiş

      Başındaki fesini.

      Göçüyle değiştirmiş

      Yerin haritasını.

      Kadim Bir Türk Çadırı

      Ömrüm bir yanık kösüdü

      Kalmış hatıra çağları.

      Soğuk soğuk yeller dövdü

      Alev alev ocakları…

      Bin yıldır ekin ekerim

      Her karga bu şuma174 gelmez.

      Ne çekersem, ben çekerim

      Hiçbir şey hoşuma gelmez.

      Aradığım bu ne yatır175

      Gelir, çıkarın176 altında.

      Dünlerin baharı yatır

      Yarının karı altında.

      Hele istek, arzu şahtır

      Ömrün geçen yatırında

      Gönlüm bir yetim uşaktır

      Kadim bir Türk çadırında…

      Yele Bir Söz Söylemiştim…

      Ümit yeri var mı gören177

      Sorağına178 kaçan yok.

      Mektup yazsan cevap veren

      Zeng eylesen179 açan yok…

      Bir şey gelmez ellerinden

      Hepsi lâldir, hepsi kar.180

      Yine Bağdat ellerinden

      Geri dönmez turnalar…

      Garip bağı bar getirmez

      Su yerine aksa kan.

      Güvercinler söz götürmez

      Haber vermez saksağan.

      Ne çoğalır, ne azalır

      Nerden geldi bu çenler…181

      Yüreğime gölge salır

      Yüreğinden geçenler.

      Ne o yandır, ne bu yandır,

      Yitmiş çıkış yolu da.

      Gözyaşını buharlandır

      Ümit kaldı buluda…

      Adım dilden dile düştü

      Sazım zilden bemedi…182

      Yele bir söz söylemiştim

      Sana bir şey demedi?

      Orhun

      Koynunda yeniden doğulsam Orhun,

      Özümü ‘od’una koy yakım gelim.

      Batsam sularına, boğulsam Orhun

      Kurdanan kıyamete kalmağım geli.

      Hani sahilinde kurduğum saray?

      Zaman atlı bilmez, piyade bilmez.

      Bulak183 çağlarına gayıtmaz184 her çay,

      Her budak köküne gayıdabilmez.

      Bu Tanrı dağları lâldı mı, Orhun,

      Bir yürek kızdırıp, bir sır veren yok.

      Kısas kıyamete kaldı mı, Orhun,

      Daha sularına nezir veren yok.

      Eğilsem önünde bir oğul gibi,

      Koy sinsin ruhuma her kara korkun.

      İcaze versen de gümüş pul185 gibi

      Atsam yüreğimi suyuna, Orhun

      Yoksa sıyrılmışsın, Orhun’um oktan,

      Ya güneş nurundan gümüş tiyesen.186

      Seni arıyordum, ben seni çoktan

      Sen de gelişimi duydun diyesen.

      Geldim zamanları salıp ayaktan,187

      Atamın saldığı o yurt188 nerdedir?

      Bozkırlar gözüme değer bayaktan,

      Ruhumun sahibi Bozkurt nerdedir?

      De, nereden aldın, Orhun, bu adı?

      Açar sırlarını Babür hele de…

      Bin yıldır başına kalan Türk atı

      Moğol çöllerinde çapır189 hele de…

      Deme bura hara, oğul, sen hara,

      Düşüp yaddaşımın izine geldim.

      Asırdan asıra yüzü bahara,

      Tanrı dağlarının özüne geldim.

      Bu sırrın farkına vardık hangimiz,

      Özü olmayanın sözü de yokmuş…

      Orhun yazıları, alın yazımız,

      Deme, yazılana bozu da yokmuş…190

      Ağlar

      Geldi ağlanacak günü dünyanın

      Kaldı yaşanası zamanı ağlar.

      Kaldı buharlanan o göz yaşları,

      O

Скачать книгу


<p>174</p>

Şum: Sürülerek ekim için hazır hale getirilen toprak, tarla.

<p>175</p>

Yatır: Saklanmış altın, gümüş vs. değerli şeyler, para.

<p>176</p>

Gelir: Kazanılan, elde edilen para. Çıkar: Harcanan, gider olarak verilen para.

<p>177</p>

Gören: Acaba

<p>178</p>

Sorak: Sorup öğrenilen haber.

<p>179</p>

Zeng eylemek: Telefon etmek

<p>180</p>

Kar: Sağır

<p>181</p>

Çen: Sis, duman

<p>182</p>

Zil: Musikide en ince perde/ Bem: Musikide en kalın ses perde

<p>183</p>

Bulak: Pınar.

<p>184</p>

Gayıtmak: Geri dönmek, başladığı ya da çıktığı yere varmak.

<p>185</p>

Pul: Sikke, gümüş ya da altın para

<p>186</p>

Tiye: Kılıç, bıçak gibi aletlerin keskin olan yanı, mecazen kılıç, bıçak.

<p>187</p>

Ayaktan salmak: Yormak, bıktırmak.

<p>188</p>

Yurt salmak: Yurt kurmak, vatan tutmak.

<p>189</p>

Çapmak: Koşmak, at koşturmak.

<p>190</p>

Bozu da yokmuş: Bozulmaz imiş…