Gönlün Göklerinde. Gabbas Kabışulı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gönlün Göklerinde - Gabbas Kabışulı страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gönlün Göklerinde - Gabbas Kabışulı

Скачать книгу

keşif” yaptıklarını düşünmektedirler. Şayet o zaman Adeken, Aytmatov’u teklif etmeseydi veya Aytmatov bulunmasaydı ön sözü Muhan’ın Moskovalı Rus dostlarından biri yazmış olurdu. Sonuçta kim olursa olsun gözleriyle görmediği, kesin emin olmadığı şeyleri gerçek olarak sunmak doğru değildir. Kazak milleti “Yalanı gerçekmiş gibi, tepeyi düzlükmüş gibi gösterenler”i sevmemiştir.

      Tiflis’teki toplantımız bir hafta devam etti. Edebî eleştiricilerin nice ustaları katıldı. Özellikle de Moskova ile Leningrad, Kiyev şehirlerinden gelen heyetlerin üyeleri çok güçlüydü. Bu durumu söylediğimizde Adeken: “Sovyet edebiyatının havasını yapanlar onlardır.” diyerek her üye hakkında biraz bilgi vermişti. Onların hepsi de ağabeyimizin yanına koşarak gelip “Ooo, Adeke. Selamünaleyküm.” diye elini sıkarak veya “Değerli Adi Şaripoviç.” diye sarılarak selamlaştı. Biz de gururlanıp çok mutlu oluyorduk. Öyle anlardan birinde Sayın Muratbekov bana: “Moskova’da Adeken’in itibarı Şolohov’un, Gamzatov’un itibarından hiç de eksik değil.” dedi. Bir dönemler SSCB Yüksek Kurulu Başkan Yardımcısı, Milletler Kurulu Başkanı görevlerinde bulunan Adeken’den destek görüp yardım alanlar az olmamışa benziyordu.

      Sagat Aşimbayev ikimiz sıkıcı konuşmalardan ve uzun uzun oturmalardan yorulmaya başladık ve ikinci gün öğleden sonra toplantıdan ayrıldık. Toplantılara öğleye kadar veya öğleden sonraları katılma, geriye kalan zamanlarda şehri dolaşma kararı aldık. Adeken, bunu fark etmiş olmalı ki ertesi gün akşam odasında toplanmaya başladığımızda: “Gabbas, Sagat. İkiniz ne uyanıkmışsınız ya.” diyerek yüksek sesle güldü…

      Kim olursa olsun, insanı ilk gördüğünde bıraktığı etki aklında net ve uzun süre kalırmış. Hatırına ilk yerleşen sureti aynı şekilde durmaya devam edermiş. Daha sonraları o insanla ne kadar görüşürsen görüş, hatta her gün görürsen gör o insanın yüzünden, oturmasından ve kalkmasından, konuşmasından o ilk görüşte fark ettiğin özelliklerini ararmışsın. Kazaklar, “Bir defa görünce bildik, iki defa görünce tanıdık olunur” derler. Öyle insanlar bazen yaşama veda ettikten sonra bile aklına geldikçe onu ilk gördüğün, onunla ilk konuştuğun anları hatırlarsın hemen.

      “Yazarlar Birliği Birinci Başkanı görevine Adi Şaripov’un getirildiği haberini duyduğumuz günün ertesi Yazı İşleri Müdürümüz yazar Nıgmet Gabdullin, hepimizi odasına toplayıp: “Arkadaşlar, yarın saat onda yeni başkanımız Adeken bizi kabul edecek. Birliğimizle tanışma işine edebiyat gazetesi çalışanlarıyla görüşmeyle başlamak istemiş olmalı. Bence çok doğru. Ne işiniz varsa erteleye durun, hep birlikte gidip gözükelim.” dedi.

      Belirtilen saatte Adi Şaripov’la görüşmeye gittik. Odanın kapısı açılır açılmaz geniş odanın köşesindeki büyük masa başında oturan kilolu, kel kafalı, keskin bakışlı, açık tenli adam yerinden rahatça kalkıp bize:

      “Gençler buyurun, buyurun lütfen.” dedi. Beklediği misafirleri memnuniyetle karşılayan ev sahibi gibi neşeli ve güler yüzlüydü. Ellerimizi sıkarak selamlaştı. Odanın sol taraf kenarına konan uzun meşeden masaya işaret edip oturmamızı rica etti. Kendisi makam koltuğuna değil, yanımıza oturduktan sonra Yazı İşleri Müdürümüze bakıp: “Hep gücü kuvveti yerinde delikanlıları seçmişe benziyorsun, hadi askerlerinle tanıştır bakalım.” diye gülümsedi.

      Nıgan hepimizin adını, soyadını, hangi bölümde ne iş yaptığımızı, neler yazdığımızı tek tek anlattı. Adeken, arada başını sallayarak dikkatle dinlerken keskin gözleri parlayarak hepimize sıcak bakışlar attı. Ondan sonra bize hangi okuldan mezun olduğumuzu, gazetede ne zamandan beri çalıştığımızı, medeni hâlimizi, evlerimiz olup olmadığını etraflıca sorup öğrendi.

      “Baca gibi sigara içen, lüp lüp alkol alan kimse var mı aranızda? Doğruyu söyleyin.”diye gülümseyerek sırayla yüzlerimizi inceledi.

      “Sigara içme alışkanlığı olan bir delikanlımız var, ancak içki düşkünü kimse yok aramızda. O bakımdan vicdanımız temiz Adeke.”Şeklinde şaka karışık bir cevap verdi Müdürümüz.

      Adeken yüksek bir kahkaha attı:

      “Maşallah, hakikaten de örnek bir personele sahipmişsiniz.” dedi. Gülüşünden memnuniyet duyduğu hissedildi.

      “Kazak Edebiyatı Gazetesi, sahip olduğumuz tek edebî gazetedir. Şahsen ben bu gazeteyi ilk sayısından beri beğenerek okurum. Bu gazetenin ilk sıkıntılarını çeken ağabeyleriniz bugünkü emektar şair ve yazarlarımızdır. Öncelikle dilemek istediğim, Allah size de onların sahip oldukları itibarı, şan ve şöhreti nasip etsin. İleride sizi de onlar gibi büyük şair ve yazar yapsın. Attığınız adımlar fena değil, kimin ne yazdığından haberim var. Gazeteyi iyi çıkarıyorsunuz. Gücünüz ve kuvvetiniz yerinde iken toplumsal çalışmalara da önem vermelisiniz. Milletin aklını meşgul eden konuları detaylı olarak yazmak gerekir. Edebiyat alanında henüz yerine getirilmemiş pek çok iş vardır, onları araştırın, delilli ve bilimsel olarak yazmaya özen gösterin. Daima gerçeği söyleyin, adaletli olun…”

      Adeken, ağabeylik nasihatlerini esirgemedi. Bize bir buçuk saatlik zamanını ayırıp hepimizle kısa da olsa tek tek konuştu. Zengin yaşam tecrübesine sahip bir insanın çok içten konuşması olumlu bir etki yarattı üzerimizde. Bilgili hocadan, yararlı bir ders dinleyen öğrenci gibi çok mutlu olduk.

      “Bir aksilik olmazsa hepinize daire alacağım. O konuyu ben düşünürüm, gazetenin her sayısını çekici kılmak konusunu da siz düşünün.” diyen Adeken hepimizin ellerini tek tek sıkarak bizi geçirdi. Verdiği sözü tuttu, bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde sadece bize değil, Yazarlar Birliği sekretaryasının, “Juldız”, “Prostor”dergilerinin, Edebiyatı Öğütleme Bürosu’nun, Edebiyat Fonu’nun evsiz olan çalışanlarına daire temin etti. Yazarlar için geniş ve yüksek on altı daireli ev yaptırdı. Adeken tarafından temeli atılan Sanat Evi ile kırk daireli konutun inşa edilmesi konusuna daha sonra ben de baktım (SSCB Edebiyat Fonu Kazak Şubesi Müdürü iken). Halk tarafından sevilen, çok emek harcayan kalem ustalarını takdir edip belirli yıl dönümlerini kutlama, madalya sunma, ihtiyacı olanlara araba alma ve diğer destek ve yardım konularında, kısaca Yazarlar Birliğimizin maddi durumunu iyileştirmede Yazarlar Birliği’nde otuzyıl çalışan biri olarak söyleyecek olursam söz konusu edebiyat ocağında Adeken gibi çalışkan ve itibarlı bir başkan olmamıştır. Konuya uygun olarak, Kazak Edebiyatını yurt dışında tanıtma, başka bir deyişle birliğimizi manevi bakımdan yüceltme hususunda da Anvar Alimjanov kadar çalışan bir başkan olmadığını belirtmek isterim.

      Artık halkımızın yegâne evladı Adi Şaripov’un yaşamını gözden geçirmeye başlayalım.

      Adeken, 1912 yılının 19 Ocak tarihinde Semey Vilayeti Jarma Bölgesi’ndeki Marinovka Köyü’nde dünyaya gelir (Vilayet, daha sonra Semey Bölgesi adını aldı. Günümüzde ise Doğu Kazakistan Bölgesi’dir). Dedesi kadı ve hacıdır.Babası ise zenginlerdendir. Kendisi 1932 yılında Kazak Abay Pedagoji Enstitüsü’nü kazanır, ancak 1934 yılında “zenginin soyu” suçlaması ile takip edilerek okuldan ve komsomol birliğinden atılır. Hapse atılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu anlayınca bir gece gizlice Almatı Tren İstasyonu’na gidip geçmekte olan bir trene atlar. Tren, Türkmenistan’ın Kızılsu Şehri’nde durduğunda iner ve oralardaki okulları araştırma sonucunda Pedagoji Yüksek Okulu olduğunu öğrenir. Adı geçen okula gidip okul başkanlığına

Скачать книгу