Gönlün Göklerinde. Gabbas Kabışulı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gönlün Göklerinde - Gabbas Kabışulı страница 12

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gönlün Göklerinde - Gabbas Kabışulı

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      “Bilet cebinde ise uçak bir yere kaçmaz”diye sesli sesli güldü Anvar.

      “Bu kadar acil olan nedir?”

      “Gelince anlatacağım, birazdan arabam seni alacak, bekliyoruz.”

      Aneken’in, Yazarlar Birliği Başkanlığı Birinci Sekreteri Anvar Alimjanov’un şoförünün adı da Anvaridi.

      “Niye çağırıyor? Ne oldu?”diye sordum, o omzunu kaldırıp kafasını sallayarak:

      “Bilmiyorum. Sekreterini gönderip: “Gabbas’ı getirsin” demiş…”

      “Anvar yalnız mı?” dedim giriş odadaki sekreter hanıma selamlaştıktan sonra.

      “İlyas ağabey var.”

      “Selamünaleyküm.” deyip odaya girdim.

      “Aleykümselam.”dedi İleken, İlyas Yesenberlin, gülümseyerek elini uzattı. Yazarlar Birliği Başkanlığı İkinci Sekreteriydi.

      “Geldin mi? Buyur.” dedi Anvar, elini uzatırken yerinden kalktı. Ön dişleri fırlayıp iki omuzu sallanarak sessizce güldü.

      “Patron gelmeyi emredince gelinmez mi? Neşeli olduğunuzu görüyorum, bu iyiye işarettir” dedim, İleken’in karşısına oturdum. İleken, her zaman olduğu gibi tek nefeste “ıh-hı” diye gülüp Anvar’a baktı. Anvar da gülümsemeye geçip bana baktı. Ben ikisine sırayla bakıp:

      “Niye çağırdınız, söylesenize, gülmek gerekirse ben de gülerim,” dedim.

      “Öskemen’i bekletip Moskova’ya uçman gerekiyor” dedi Anvar, yerinde oturarak ve ciddi bir yüz ifadesi edinerek.

      “Ben orada ne yapacağım?”

      “Mülakata girmen gerekir.”

      “Ne? Neden? O da nedir?”

      “Biz aramızda istişare ederek senin, buraya, bizim Edebiyat Fonu’na Müdür olmanı uygun bulduk.”

      “Uygun bulduk” da ne demek? Benim fikrimi almadan mı?”

      “Gabbas dinlesene, anlasana.” dedi İleken kırgın bir sesle.

      “Neyi anlamam gerekir?”

      “Anvar özetle anlatıp açıklasana.”dedi İleken, ellerini açıp Anvar’a baktı.

      “Gabbas şöyle: Biz Abdraşit Ahmetov’u emekliye gönderip onun yerine seni Müdür yapma kararı aldık. Moskova’daki üst Edebiyat Fonu olumlu bakıyor. Onlar iki üç gün içerisinde arayacaklar, ondan sonra: “Neredesin Moskova?” diye gideceksin ve Müdürüyle tanışıp konuşacaksın. Öskemen’e daha sonra gidersin.” dedi Anvar. Ben katiyen istemediğimi söyledim. Kazak Edebiyatı Gazetesi’nin Eleştiri Bölümü Başkanı idim. Orada çalışmaya devam etmek istediğimi, adı geçen gazeteden başka bir yere gitme planlarımın olmadığını ve ayrılmayacağımı ilettim. İki başkan: “Gideceksin.” dedi, bense: “Gitmeyeceğim.” dedim. Bahanelerimi dinleyen yoktu. “Sen uygunsun”, “Sen disiplinlisin”, “Sen yönetebilirsin”, “Senin adaylığın Parti tarafından da destek buldu” gibi övgü veya kandırma sözleri olduğunu tam ayırt edemediğim lafları yağdırıp, dönmeye çalıştığım yerlerde önümü kapatıp kendi taraflarına çektiler.

      Sağlam bir bahane bulduğumu düşünerek. “Aritmetikten anlamayan, genel olarak matematik derslerinden okulda “üç”ten daha yüksek bir not almayan biriyimdir. Çıkarma, toplama, çarpma ve bölme denen dört işlemden başka bir şey bilmem. Edebiyat Fonu’nun kazanında yüz binlerce rakamın kaynadığı söylenir. Onların hepsini karıştırıp her yerime bulaştırarak mahkemelik olmamı mı istiyorsunuz?” dedim. İleken bana gözlerini dikerek:

      “Bir şey olmaz, bence en fazla iki sene içeride kalır çıkarsın.” dedi.

      (Daha sonra öğrendim ki İleken Kazak Tiyatrosu Kurumu nezdindeki Filarmoni Müdürü görevine getirildiğinde çok geçmeden muhasebecilerin yalan yanlışlarına kanıp hapse atılmış ve iki yılını hapishanede geçirmiş.)

      Anvar, kıs kıs güldü.

      Sonuç, 2:1 oldu.

***

      SSCB Edebiyat Fonu Kazak Şubesi Müdürü olmakla birlikte özel odaya sahip olup yerdeki pek çok “Allah”tan birine dönüşerek kurulmuş koltuğumda oturduğum günlerden birinde Edebiyat Birliği Katibi Ravza Kamalkızı gelip:

      “Gabbas yarın Kabul Komisyonu toplantısı yapılacak. Yesenberlin sana selam söyledi: “Serikkaliyev’in referansı işe yaramaz, başka birinden istesin” dedi,”demez mi.

      “Neden işe yaramazmış, beş yıldan fazladır çalışıyor?” dedim, gerçekten şaşırarak.

      “Ya, anla işte…”

      “Anlıyorum, fakat siz de Sayın Yesenberlin’e benden selam söyleyin: üyeliğe ister alsın ister almasın, ben Serikkaliyev’i satmam.”

      Ravza Kamalkızı omzunu bir defa zıplattı ve bir şey demeden çıkıp gitti.

      Zeynolla Serikkaliyev, tanınmış eleştirmen, Sosyalistik Kazakistan Gazetesi’nin Eleştiri Bölümü Başkanıdır. Gazeteye İ. Yesenberlin’in “Almas Kılış (Elmas Kılıç)” adlı romanı hakkında makale yazarak başına bela almıştı. İleken, genelde olduğu gibi “gazete makalesini tartışacağız” bahanesiyle çağırıp takımı aracılığıyla bir güzel fırçalamıştı. Bana SSCB Yazarlar Birliği üyesi olmak için gerekli referanslardan birini Zeynolla yazmıştı.

      Aradan iki yıl geçti. Kabul Komisyonu benim üyelik başvurumu değerlendirmeye almadı. Ben de suskunluğumu korudum. Komisyon Başkanı, Birliğimizin İkinci Sekreteri İlyas Yesenberlin, böylece Zeynolla’dan alacağı intikamı benden almış oldu.

      “Sen ne zaman üye olacaksın? Sen Edebiyat Fonu Müdürüsün, bu nasıl oluyor? Başvurunu yapsana.” dedi bir gün Anvar Alimjanov.

      “Belgelerimi sunalı tam tamına iki yıl oldu, Yesenberlin bana sırtını döndü.”

      “Nasıl? Neden?”

      “Referanstan birini Zeynolla Serikkaliyev’den aldığım için.”

      “Tüh, İlekende ne tuhaf adam.” dedi ve omuzlarını büküp ellerini sallayarak güldü Anvar.

      Ertesi gün Zeynolla ile görüştüm. Şundan bundan söz ederken:

      “Alnı beyaz lekeli siyah atlı Kambar”ın beni üyeliğe kabul etmeyeli beri iki sene oldu, büfeye gidip onu “ıslatalım” hadi.”dedim.

      Şaşkınlığını gizleyemeyip “İleken neden öyle yapmış ki?”

      dedi.

      “Seninle “dostluğu” sıkı olduğu için.”

      “Haa… Referanstan birini başka bir yazardan alsanıza… Ben, nedense o

Скачать книгу