Özbek Edebiyatı Yazıları. Karakaş Şuayip

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Özbek Edebiyatı Yazıları - Karakaş Şuayip страница 30

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Özbek Edebiyatı Yazıları - Karakaş Şuayip

Скачать книгу

(Kendini yerden yere atarak) – Ay, vay-vay balam! Vay Bay’ım, ah, vay-y-y!

      DAMULLA – Bay’ınız da nasihate kulak asmadı ve sonunda bu kötü olay cereyan etti. Şimdi sizin, doğrusu sabretmekten başka çareniz yoktur, sevgili anne. Allah size sabır versin.

      BAYVUÇÇA (Son derecede içler acısı bir hâlde feryat eder.) İmdat, vay balam! Vay Bay’ım. İkisinden de ayrıldım; erimi mezara, balamı Sibirya’ya gönderecekler! Vay, vay, vay-y-y!..

DÖRDÜNCÜ SAHNE

      (İkincisinin aynı, meyhane)

      Nar ile Devlet içip şarkı söylerler. Taŋrıkul ile Taşmurad sessizce içeri girerler, tabanca ile kanlı bıçağı bir köşeye saklar ve para kesesini çıkarıp masanın üstüne attıktan sonra otururlar.

      TAÑRIKUL – Tütün getir, hey!

      Artun tütün getirir, çekerler. Artun gider. Taŋrıkul, Devlet’i bir kenara çekerek alçak sesle olanları anlatır, bir takım işaretler yapar. Devlet, alçak sesle “zavallı” diye söylenir, sakinleşmesini işaret eder.

      TAÑRIKUL (Para kesesini açıp görür, sevinir, Taŋrıkul ile Taşmurad’ın omzuna vurur.) – Eyvallah, eyvallah. (Devlet zili çalar, Artun girer.)

      ARTUN – Ne emredersiniz?

      DEVLET – Al şu parayı ve hemen Liza’yı getir!

      ARTUN – Baş üstüne. Hemen geliyor. (Parayı alır, içerler. Liza girer.)

      LİZA – İyi akşamlar! (Hepsinin hatırını sorar.)

      DEVLET – Hoş geldin, sağol, sağol, geldin…

      LİZA – Mersi. (Oturur.)

      DEVLET – Doldur, Liza’nın sağlığına.

      NAR (Doldurur, kadehleri vuruştururlar.) – Liza’nın sağlığına hurra, hurra! (İçerler.)

      Nar, şarkı söyler. Dışarıdan düdük sesleri gelir, ayak sesleri duyulur. İçeridekiler, ne yapacaklarını bilemez bir hâlde, şaşkın. Silâhlı polisler, komiser, bekçiler hızla içeri girerler. Liza kaçar.

      Polis dört kişiyi tutuklar. Bazı görevliler her şeyi ve her tarafı arar ve kanlı bıçakla tabancayı bulurlar. Tabancayı komisere teslim ederler. Komiser tabancayı koklar ve mermileri boşaltır.

      Taŋrıkul ile Taşmurad kaçarlar, bekçiler yakalar.

      Taşmurad, hüngür hüngür ağlar, kendini yerden yere atar.

      Polis müdürü işaret eder. Kelepçeyi getirip Taŋrıkul ile Taşmurad’ın bileklerine geçirirler. Diğer ikisinin elleri bağlanır.

      Polis müdürü, suçlularla bekçileri sıraya geçirir.

      ZİYALI (Girer, suçlulara bakarak üzülür. Seyircilere dönerek) – İlimden ve eğitimden mahrum kalan yavruların âkıbeti budur. Eğer bunları babaları okutsaydı, bu cinayet ve baba katilliği onlardan sâdır olmaz ve böyle içki içmezlerdi, haksız yere kan dökmezlerdi. Ömür boyu Sibirya’ya, esarete ve kıyamette cehenneme düşmezlerdi. Eğer bunlar içki içmeseydi, dünya ve âhirette ebediyen azap ve sıkıntı içersinde kalmazlardı. Ah, hakikatte Bay’ı öldüren ve bu gençleri ebedî azaba mahkûm eden, bilgisizliktir. Bizim ocaklarımızı söndüren, yavrularımızı ağlatan, bizi vatansız ve esir eden eğitimsizlik ve cehalettir: Vatansızlık, derbederlik, esaret, fakru zaruret ve bîçarelikler, hepsi bilgisizlik ve eğitimsizliğin tabiî bir sonucudur. Dünyada ilerleyen millet, bilgi sayesinde ilerliyor. Esir ve zebun olanlar da bilgisizlikten… Mademki biz eğitimsiziz ve balalarımızı da okutmuyoruz, böyle kötü olaylar ve talihsizlikler de aramızda daima hüküm sürecek demektir. Bu işlerin yok olması için okumak ve okutmaktan başka çare yoktur. Allah Teâlâ başkalarına daima ibret ve sizlere de sabır versin!

      POLİS MÜDÜRÜ (Emredercesine) – Haydi, durma, marş! (Yönelirler.)

      PERDE İNER

      (2001)

      ÖZBEK DİLCİ GÂZİ ÂLİM YUNUSOV

      Özbekler, 1929 yılını sovyet ideolojisine doğru “kette burılış”, yani “büyük yöneliş” yılı olarak değerlendirmektedirler.51 Çünkü Millî Korbaşı hareketinin tesirini kaybetmesi ve Sovyet idaresinin hâkimiyetini kabul ettirmesiyle birlikte asıl sovyetleştirme politikaları bu yıldan itibaren uygulanmaya başlanmıştır. 1929 yılına gelinceye kadar Ceditçi şair ve yazarlar tehditlere rağmen eserlerini vermeye devam etmişlerdir. Ancak bu tarihten sonradır ki, Ceditçi şair ve yazarların faaliyetleri tamamen yasaklanmış, buna uymayanlar “halk düşmanı” sayılarak uzun süreli hapis ve idamla cezalandırılmışlardır. İlk olarak, tanınmış Ceditçilerden gazeteci ve eğitimci Münevver Kaarî Abdürreşidhanov, milliyetçi olmakla suçlanarak kurşuna dizilmiştir.

      1934 yılında toplanan I. Sovyet Yazarları Kurultayı’nda edebiyatın takip edeceği yol “sosyalist realizm” olarak ilân edilmiştir. Artık hayatın bütün cephelerinde olduğu gibi edebiyatta da her şey sovyet ideolojisine göre değerlendirilecek, buna uymayan sanatkârlara hayat hakkı tanınmayacak, eserler de reddedilecektir. Böylece farklı kültürlerden, asıl kaynağını Rus kültüründen alan bir “sovyet kültürü”, farklı milliyetlerden Rus ırkının üstünlüğüne iman eden ve adına da “homo-soviéticus”, yani “sovyet adamı” denilen ve insanî, dinî ve millî değerlerini kaybederek aslına yabancılaşan kozmopolit yeni bir insan ve bu insanlardan meydana gelen bir “sovyet halkı” yaratılacaktır.

      Bu “mankurtlaştırma politikası”, Sovyet idarecileri tarafından çok farklı milletleri bir garnizonda yaşatabilmenin en önemli silâhı olarak kullanılmıştır. Bu silâh vasıtasıyla milletlerin hafızasındaki millî bağlar koparılacak ve kendilerini “sovyet halkı” olarak hissetmeleri sağlanacaktır.52 Sovyetler Birliği’nde, bilhassa 1930’ların sonlarında, kendi değerlerini kaybetmiş sovyet halkını yaratabilmek düşüncesiyledir ki, milliyet şuuruna sahip hiç kimseye hayat hakkı tanınmamıştır. Böylece milletler, “Ruslaştırma ideolojisi” karşısında tamamen çaresiz bırakılmıştır. Bu sebeple Türkistan’da Ceditçi şair ve yazarlar, fikir, devlet, din ve ilim adamları, milliyet şuuruna sahip oldukları ve milletin zihninde bu şuuru daima canlı tuttukları için vahşi bir şekilde cezalandırılmışlardır.

      “Halk düşmanı” sayılarak öldürülen aydınların adını anmak, eserlerini okumak ve bulundurmak şiddetle yasaklanmış, buna uymayanlar da aynı şekilde cezalandırılmışlardır. Sovyet rejimini ve politikalarını benimsemeyen bütün insanların yok edildiği bu soy kırımı, tarihe “kızıl terör, kızıl kırgın, katağanlık, repressiya” adlarıyla geçmiştir.

      1930’lu yıllarda takip edilen sindirme politikaları, yani yasaklar,

Скачать книгу


<p>51</p>

Begali Kâsımov; “Zamandaşlar, Meslekdaşlar”, Selâm Kelecek, Taşkent, 1986, s. 62.

<p>52</p>

Muhammed Sâlih; “Mankurtlık Mefkûresige Cevab”, İkrar, Taşkent, 1995, s. 263-269.