Eleştiri Yazıları. Sağat Aşimbayev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Eleştiri Yazıları - Sağat Aşimbayev страница 14

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Eleştiri Yazıları - Sağat Aşimbayev

Скачать книгу

karşı yüzmekte olduğunu kabul etmeyen, kabul etse bile hödüklük psikolojisinden sıyrılamayan, kalın kafalı, bir adım ötesindeki adamı bile görmeyen, gönlündeki ışık tamamen karanlığa esir düşmüş kişilerin bütün hayatını K. Iskakov’un ihtiyarına bakarak hayal etmek mümkündür. İmdi bu karakterin hangi ulusun temsilcisi olduğu hiç de önemli değildir, esas mesele Kalihan’ın umum insanlığa özgü yepyeni bir karakter ortaya koymasıdır. Dolayısıyla her halkın içinde böyle insanların bulunması mümkündür. Kalihan, bu ihtiyarı ülküleştirmemiş bilakis yermiştir; onun feleğin tokadını yemesini sebeplerini ortaya koymaya çalışmıştır. Demek ki ihtiyar karakterinin eğitici bir yönü de vardır. Kalihan, insan bilincinin bu şekilde çıkmaza girerek sakatlanması durumunu başka kişilerin de yaşaması taraftarıdır. Tabiatında mücadele ruhu bulunmayan kişilerin her şeyin günlük güneşlik olduğu dönemlerde de yanılgıya düşeceğine, ümitlerini yitirip perişan olacağına ihtiyar karakteri tanıktır. Bu tür insanların günümüzde de yaşadığına hiç şüphe yoktur. Gogol dünyadan göçüp gitti ancak onun yaptığı Akaki Akakeyeviç karakterinin örneklerinin aramızda yaşadığı bir gerçektir…

      Aynı şekilde Akim Tarazi’nin acı alaycılık temeli üzerinde yükselmiş, hödüklüğe atılan kurşuna benzer akıllı kahramanları, Sayın Muratbekov’un hikâyelerindeki insan ruhunun en hassas noktalarına değin inen psikolojik duruluk, Oralhan Bökeyev’in hikâyelerindeki ateşli romantik ruh ile duygulu ses ve renk, Enes Sarayev ile Tölen Abdikov’un hikâye ve hikâyetlerindeki hayat gerçekçiliği ile bilgili çağdaş insanların portreleri, ustalarımızın teslim ettiği bayrağı taşımakta olan genç nasirlerimizin yeteneğinin ve yenilikçiliğinin tanıklarıdır. Bu gençlerin hâlihazırdaki gidişatı, büyük sanatkârlık ilhamı içinde olduklarını ispat etmektedir. Tem ve konu kapsamının genişliği, hayata özgün bakışları, kendilerine has düşünce ve görüşleri, insani düşünce ufukları, gelecek vadettiklerinin delilidir.

      Uzun sözün kısası, son dört beş yıl içinde millî edebiyatımızın şahdamarı sayılan nesrin eskiden çehresi eskisinden de belirginleşmiş ve güzelleşmiştir. Nasirler cephesi, edebî bilgi ve görgüleri yüksek, enikonu tecrübe edinmiş taze kanla güçlenip gelişmeye devam etmektedir.

1971

      Büyük Deha

M. Avezov’un Doğumunun75. Yıl Dönümü Münasebetiyle

      Edebiyatın ulus vicdanının estetik görünüşü olduğu; milletin estetik, etik amaç ve ülkülerinin kendini öncelikle edebiyatta gösterdiği herkesin bildiği bir gerçektir. Bir ulusu diğer bir ulusa bütün yönleriyle tanıtan, iki ulusu birbirine yakınlaştıran; halkları birbirini samimiyetle saymaya çağıran, kısacası manevi açıdan eşitleyen de sanattır. Sanat dalları içinde ise edebiyatın kaldırdığı yük ve ettiği hizmet çok büyüktür.

      Edebiyat tarihi, ulus tarihidir. Bu, ispata ihtiyaç duymayan bir belittir. Öyleyse ulusun olduğu yerde edebiyatın sahneden düşmesi mümkün değildir. Edebiyatı halkın fikrî gelişmesinin, manevi olgunlaşmasını bedii tarihi olarak değerlendiriyoruz. Çünkü umumen insani düşünce ve bilincin alabildiğince gelişmesi de ilkin halkın edebiyatında görünüş bulur. Buna her milletin edebiyat tarihinden sayısız örnek vermek mümkündür. On dokuzuncu yüzyıl Rus edebiyatı ile yirminci yüzyıl Japon edebiyatı bunun en somut delilleridir.

      Edebiyat, ulusun en değerli hazinesidir, onu yapanlar ise ulusun içinden çıkan kabiliyetli ve gayretli evlatlarıdır. Tam da bundan dolayı şahısların yaptığı edebiyatı binler, milyonlar okumaktadır. Ondaki yüksek fikirlerden yararlanmaktadır.

      İşte, edebiyatın kudreti, sosyal eğitimlik önemi de bu özelliğinden kaynaklanmaktadır.

      Abay’ın “Ben yazmıyorum şiiri eğlenmek için / Varı yoğu, masalı derlemek için.” demesi de edebiyatın gücünü kabullenip eğitimlik önemini anlamasındandır. Şiddetli eleştiri, taşkın insani öfkeyle dolu Abay şiirleri, şairin yaşadığı dönemde düşünen birkaç kişinin manevi uyanışına önayak olmuştur. Abay, şiirlerinde Kazak ulusunun eksiklik ve kusurlarını çok dile getirmiştir. Bunun da halkın onuru ve saygınlığı için olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla Abay’ın şiirleri halkı birliğe, ortak harekete ve insanlığa çağırıyor.

      Çekişerek boş yere,

      Düşman olarak kardeşe,

      Hor olup kuruyup gidiyorsun.

* * *

      Birbirini, Kazak, dost

      Görmezsen her şey boş.

      Bu dizelerde şair, yüzyıllar boyunca devam eden tefrika belasını öfkeyle ve cesurca eleştirmektedir. İşte bu da Abay’ın halkının derdiyle dertlendiğini, çıkar ve yararını savunduğunu, diğer halklarla eşit seviyeye gelmesini istediğini göstermektedir. Demek ki on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Kazak ulusunun bilincinin uyanıp gelişmesinin en güzel göstergesi Abay’ın şiiridir. İmdi millî bilincin uyanması Abay Kunanbayulı’yla başlamış, gelişmesi ve olgunlaşması ise Muhtar Avezov’un eserleri sayesinde olmuştur. Ele alacağımız esas mevzu da budur.

      Kazak edebiyatının Ekim Devrimi’nin ardından, bahar yağmurundan sonra çıkan yeşil ot gibi hızlı bir biçimde gelişmesi de halk bilincinin doğru gelişme yolları bulamadığından için için sıkışıp kaldığını ispat etmektedir. Bu sıkışıp kalan olağanüstü gücün dışarı çıkmasının şartlarını hazırlayan Büyük Ekim Devrimi sayesinde Kazak’ın adı ve şanı yalnızca bozkırın öbür yanına değil, dünyanın dört köşesine yayıldı. Bunun en harika örneği M. Avezov’un “Abay Yolu” romanıdır.

      Büyük Ekim Devrimi’ne değin Kazaklar değişik biçimlerde adlandırılmış, Kazak adı tahrif ve tahfif edilmiş, Kazaklar ise yalnızca sömürge bir topluluk olarak görülmüştür. Su gider, taş kalır; bu büyük devrimden sonra da bazı art niyetli ve gerici yabancılar, Kazak ulusunu eski Çarlık Rusyası’nın bir sömürgesi olarak görmeye devam etti. Bunlar Kazakları, bütün insanlara özgü insani tutum ve davranışlardan, millî karakterden, umumi örf ve âdetten yoksun; sanatı, bilimi, felsefesi bulunmayan medeniyetsiz bir ulus olarak görme vahşiliğinden ve saplantısından bir türlü kurtulamadılar. İşte tarihin böyle inişli çıkışlı, sıkıntılı ve zor bir döneminde yüreği millet için çarpan, vatan için çırpınan bilinçli insanın en önemli vazifesi, ruhunu kurt gibi kemiren yukarıdaki ters düşüncelere her hâlükârda sanatın kudreti ve sözün gücüyle darbe indirmek, bunları ifşa etmekti. Elbette bu vazife öncelikle edebiyatın uhdesindeydi. M. Avezov, millî gelişme tarihimizin böyle çok hassas ve ağır bir döneminde Kazak’ı kendine tanıtmak ve onu geçmişiyle barıştırmayı değil, esasen kendisini başkalarından üstün gören, kendi kültürünü diğerlerinden gelişmiş gösteren kibirli uluslara Kazakların hiç kimseden geri olmadığını göstermek için “Abay Yolu” romanını kaleme almıştır. Demek ki M. Avezov’un bu romanı ciddi bir düşünce sonucu ortaya çıkmıştır. Kazak halkının diğer uluslarla her bakımdan eşit, kabiliyetli, akıllı, neşeli, cömert, centilmen ve yapıcı bir halk olduğunu; hiç kimseye benzemeyen özel bir karakteri, millî töre ve âdetleri bulunduğunu bu roman sayesinde ispat etti. Avezov geçmişi yeniden canlandırırken geçmişte de halkın güzel özelliklerinin, iyi yönlerinin, kötü yönlerinin bulunduğunu görebildi. Dolayısıyla başkalarını sevindirecek güzel özellikleri de yerindirecek kötü özellikleri de gerçekçi bir biçimde ortaya koydu. Bundan dolayıdır ki bu roman, yalnızca Abay’ın

Скачать книгу