Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay. Darhan Kıdırali

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay - Darhan Kıdırali страница 15

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay - Darhan Kıdırali

Скачать книгу

vatanınızı yağmalayarak kendi sömürgesine dönüştürenlerden kaynaklanmaktadır.”

      Mustafa Çokay, daha sonra Yaş Türkistan gazetesinde yayımlanan Sovyet Kazakistan’ın 10. Yılı Dolayısıyla başlıklı yazısında söz konusu bildiriyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmıştı:

      “Bolşeviklerin 1917 yılında dağıttığı bildiriyi okursanız orada Yaş Türkistan’ın savunduğu birçok düşünceye rastlarsınız. Bildiride Türkistan halkının hak ve mülkiyetin koruma altına alındığından bahsedilmiştir. Konu sadece bununla da bitmiyor. Bolşevikler değişik kurul toplantılarında, konferanslarda çeşitli kararlar almışlardı. Bu kararlarda Türkistan halkının, özellikle Kazakların çektiği eziyetlere, zulümlere bundan sonra izin verilmeyeceğini bildiriyorlar. Çarlık Rus-yası Hükûmeti tarafından yürütülen siyaset ve bu siyasetin tesirlerini ortadan kaldırma gerekliliği hakkında beyanat veriyorlar. Bütün bunlar zaten Türkistan halklarının da talepleriydi…” Ancak gayet demokratik üslupla yazılan bu bildirinin Bolşeviklerin aldatıcı bir taktik olduğu çok geçmeden anlaşıldı.

      Seslenişin yayımlanmasından dokuz gün önce yani 11 Kasım günü Kolesov, Tobolin ve Uspenski liderliğinde Yerli Devrim Komitesi, devrimi gerçekleştirerek Taşkent’teki idareyi denetim altına aldılar. 7 Kasım’da14 başlayan savaş dört gün sürdü, âdeta katliam yapıldı. Genel Komiser ve Geçici Hükûmet üyeleri Korğantöbe’ye sığındılar. Mustafa, Taşkent’in eski şehir tarafında olmasına rağmen durumu öğrenmek için her gün Korğantöbe’ye gidiyordu. İsyancılar ile anlaşma yapmak görevi kendisine verilmişti. Bolşeviklerin merkez ofisine gittiğinde anlaşama sağlayamadığı gibi kendini de güçlükle kurtardı. Daha sonra Bolşevikler ve sosyal devrimcilerin temsilcileriyle Taşkent’te görüştüğü hâlde barış çabaları başarısızlıkla sonuçlandı.

      Mustafa’yı üzen tek mesele bu değildi. Onun asıl hazmedemediği Türkistan’ın kaderinin belirleneceği bir dönemde Türkistanlıların çoğunun bu mücadelede tarafsız kalmaları olmuştu. Geçici Hükûmete karşı Bolşeviklerin başlattığı mücadeleyi “Türkistanlıları ilgilendirmeyen, Rus partileri arasındaki bir iç çatışma” olarak değerlendirenler bir hayli fazlaydı. “Bırakın Rus ile Rus çatışsın” diyerek çok basit düşünüyorlardı. Hükûmet kimin eline geçerse onun güçleneceğini akıl edemiyorlardı.

      15-22 Kasım günlerinde Taşkent’te düzenlenen Kurulların Üçüncü Kurultayı’nda Türkistan Halk Komiserleri Komitesi oluşturuldu. Yerli halk temsilcilerinin katılmadığı Kurultay, 25 Kasım günü Halk Komiserleri Komitesinin iktidarı tamamen ele geçirdiğini ilan etti. Bu komiteye hiçbir Türkistanlının üye olmaması bir yana, kurultay sonunda Meclis Başkanı Kolesov, yerli Müslümanları yönetime yaklaştırmama konusundaki düşüncesini açıkça dile getirmişti. Ona fikrine göre proleter anlayışları tam gelişmemiş yerli halk temsilcilerine güvenilemezdi. Kolesov, Petersburg’daki liderlerce yayımlanan bildirinin bir yalan ve aldatmacadan ibaret olduğunu bu şekilde kanıtlamıştı.

      Bolşeviklerin sahneye çıkmasıyla birlikte Geçici Hükûmet faaliyetini durdurdu. Taşkent’teki genel komiser tutuklandı, Dorrer öldürüldü, kalanlar ise kaçtı. Geçici Hükûmetin teşkil ettiği Türkistan Kurulu üyelerinden Taşkent’te sadece Mustafa kalmıştı. Bundan dolayı muhalif teşkilatlar kendisinden yeni hükûmete karşı mücadelenin merkezi olabilecek bir hükûmet kurmasını rica etmeye başladılar. Bu kolay bir iş değildi. Mücadeleyi verimli şekilde devam ettirmek için elinde araç da yoktu imkân da… Peki, askersiz bir mücadele nasıl olacaktı?

      TÜRKİSTAN’IN BAĞIMSIZLIĞI YOLUNDA

      Türkistan’da muhtariyet ilan etme konusundaki talepler gün geçtikçe artmaya başladı. O sırada halkın talebini hayata geçirmek için tek bir yol vardı. O da Müslümanlar Birliği’ni kurmak ve bu birliğin bayrağı altında birleşerek hareket etmekti. Geçici Hükûmet bir daha geri dönmeyecek şekilde gitmişti. Millî Merkez üyelerinin Taşkent’te toplanması da artık imkânsızdı. Nitekim Mustafa’nın oteldeki odasına her gün birkaç silahlı Rus askeri geliyor ve onu sürekli denetim altında tutuyorlardı. Bu yüzden sözü edilen birliği Taşkent’ten başka bir şehirde kurmaktan başka çare yoktu. Bundan dolayı Mustafa iki arkadaşıyla birlikte 1 Kasım günü Semerkant’a gitti. Semerkant’ta yerli halkın devrilen Geçici Hükûmet öncülüğünde teşkil edilecek herhangi bir harekete katılamayacağını anlamaları çok uzun sürmedi. Daha sonra Semerkant’tan Fergana’ya geçtiler. Burada da durum aynıydı. Devrilmiş hükûmeti destekleyen hiçbir Müslüman kalmamıştı. Bu yüzden Geçici Hükûmetin Türkistan Komitesinde hizmet ettiği sıralarda edindiği tecrübe hükûmeti savunma konusunda hiçbir işe yaramadı. Halkın destek vermeyeceği bir komitenin çalışmalarının sonuçsuz kalacağı ise çok açıktı.

      Kasım ayının ortalarına doğru Ulemâ Cemiyeti tarafından Taşkent’te düzenlenen kurultaydan Şûrâ-yı İslâm cemiyeti üyeleri geç haberdar oldu. Diğer yandan Ulemâ Cemiyeti, Bolşeviklerin iktidarı ele geçirdiği günlerde Taşkent’ten Hokand’a taşınmaya başlamıştı. Bu yüzden Millî Kurul üyeleri bu toplantıyı kurultay olarak tanımak istemedi. Buna rağmen Türkistan (Yesi) temsilci İmamberdi Ercigitov’un teklifiyle toplantıya özel olarak davet edilen Mustafa Çokay, Taşkent’e geldi ve meclis çalışmalarına katılarak bir konuşma yaptı. Bolşeviklerin ülkede yönetimi ele geçirdiğini ancak Bolşeviklerin iktidarını tanımamak gerektiğini söyledi. Türkistan’daki bütün Müslümanların birleşmesini ve Bolşevik Hükûmetinin de tabi olacağı büyük bir birlik kurulmasını teklif etti. Mustafa’yı destekleyici bir konuşma yapan Mira-dil Mırzahmetov da Müslümanları Bolşeviklerin iktidarını tanımamaya, onlarla anlaşma uzlaşmadan çalışmalarını sürdürmeye çağırdı.

      Toplantıdan sonra Hokand’a dönen Mustafa, Taşkent’teki Türkistan Yürütme Kurulu üyesi Baranov’dan bir telgraf aldı. Konuşmasından haberdar olan Bolşevikler, Mustafa’yı önemli bir anlaşma için Taşkent’e çağırıyorlardı. Telgrafta özgürlüğünün hiçbir şekilde kısıtlanmayacağı da yazılmıştı. Arkadaşlarına danışan Mustafa, Bolşeviklerle görüşmek üzere Taşkent’e gitmeye karar verdi. Yeni Marğulan’dan yola çıkarak Taşkent’e vardığında hiç beklemediği kadar güzel karşılandı. Birkaç gün öncesine kadar Geçici Hükûmet Komitesinin yerleşkesi olan eski Türkistan Genel Valiliği binasına davet edildi. Yeni hükûmet üyelerinden bazılarıyla tanışarak bolca sohbet etti. Üyeler, yerli Müslümanların yeni hükûmete geçici bir süre alınmamasına karar verildiğini fakat özel bir durumu olduğu için Mustafa’yı hükûmet üyeliğine kabul edeceklerini söylediler. Hatta Baranov “Yeni hükûmetin Başkanı olmanız bile mümkündür. Siz Müslümanlar Komitesi Başkanı olarak bize büyük katkılarda bulunabilirsiniz!” dedi. Yapılan teklif çok cazip görünüyordu. Ancak Bolşeviklerin taktiklerini çok iyi bilen Mustafa’nın Müslümanları devlet idaresinden uzaklaştırmak amacıyla kurulmuş bir hükûmete destek vermesi beklenemezdi.

      Görüşme fazla uzun sürmedi. Bolşeviklere teşekkür eden Mustafa, Taşkent’te fazla zaman kaybetmeden Fergana’ya doğru yola çıktı. Bu görüşmeden sonra birçok konuda düşüncesi netleşmişti. Irkçı, cahil, uzlaşma kültüründen mahrum insanlardan oluşan yeni iktidarla herhangi bir şekilde anlaşmak mümkün değildi. Bu insanlar asla eşitliğe inanmıyorlardı. Diğer yandan Taşkent’teki Rusların önemli bir kısmının da Bolşeviklere muhalif olduğu anlaşılıyordu. Demek ki, Bolşeviklerin sözlerine inanmak

Скачать книгу


<p>14</p>

7 Kasım: Eski takvime göre 25 Ekim’de.