Türk Medeniyet Tarihi. Зия Гёкальп

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Türk Medeniyet Tarihi - Зия Гёкальп страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Türk Medeniyet Tarihi - Зия Гёкальп

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      14. Altay Türklerinin Dinî Sistemi

      Sağ Kol: Evvela, Altay Türklerindeki “Sağ Kol”u tetkik edelim. “Radloff”a göre Altay Türkleri dünyanın birçok tabakalardan mürekkep olduğuna inanırlar. Yukarıdaki on yedi semavi tabaka, “cennet” yani “ziya memleketi”ni teşkil eder; aşağıdaki yedi veya dokuz tabaka da “cehennem” yani “zulmet memleketini teşkil eder. Cennet ve cehennem tabakaları arasında insanların ikametgâhı olan “Yeryüzü” bulunur ki bütün sakinleri ile beraber her iki memleketin yani “cennet” ve “cehennem”in tesiri altındadır. Bütün iyi ruhlar, melekler, ilahlar, “ziya hükûmeti”nin en üst katlarında yaşarlar. Bunlar aciz insanları yaratır, himaye eder ve semaya alırlar. Çünkü ziya bütün insanların dostu, tabiatın bütün hayati tezahürlerinin bekçisidir. Zulmetin ait katlarında uğursuz ruhlarla insanlara zarar vermek isteyen, onları mahva çalışan ve nihayet bir çok mücadelelere rağmen onları aşağıya, ebedî zulmete çeken ilahlar bulunur.

      Semadaki İlahlar: Semadaki on yedi tabakanın en yükseğinde, yani on yedinci tabakada bütün ilahların babası olan “Tanrı Kara Han”32 sakindir. Oradan cihanın mukadderatını tayin eder.

      “Kara Han”dan “tecelli=emanation” sureti ile üç büyük ilah vücuda gelir:

      1) “Bay Ülgen” ki, göğün ön altıncı katında “Altun Dağ”da ikamet eder ve “Altun Taht” üzerinde oturur.

      2) “Kızagan Tanrı” ki, göğün dokuzuncu katında oturur.

      3) “Her şeyi Bilen33 “Mergen Tanrı” ki, göğün yedinci katında oturur. Yedinci katta göğü ve yeri aydınlatan “Gün Ana” adlı güneş mâbudesi oturur. Altıncı katta “Ay Tanrısı” oturur. Buna “Ay Ata” derler. Beşinci katta “en büyük yaradanlar yaradanı” olan “Kuday Yayuçı” oturur. “Yayuçı” “yaradan” manasınadır. Üçüncü katta “Bay Ülgen”in iki oğlu oturur ki, birincisinin Türkçe adı “Yayık”tır. Budistler buna “May Ene” derler. İkincisinin Türkçe adı malum değildir. Budistlerce adı “May Tere”dir. Yine bu katta “Süt Gölü” vardır ki, süt gibi beyaz olan bu göl bütün hayatların menşeidir. Onun yakınında “Yedi Kuday” yani “Yedi İlah”ın yurdu olan “Sürö-Dağı” vardır. “Yedi Kuday” tabileri olan “Yayuçı”larla beraber bu dağda yaşarlar. İnsanların cenneti olan “Ak” yani “Beyaz Ülke” de buradadır.

      “Yer Su”lar on yedi handır. Bunlardan her biri büyük dağlardan birinin karlı tepesinde yahut bir ülkeyi sularıyla yeşillendiren bir ırmağın kaynağında oturur.

      Bunların en kudretlisi, “Oğan”dır.34 O, yerin göbeğinde, yeryüzündeki ağaçların en yüksekleri biten, tepesi “Bay Ülgen”in yurduna kadar erişen bir çam ağacının bulunduğu, merkezî bir noktada oturur. Bu ağaç, “Ogan” gökteki en büyük tanrılara denk kılmak için bir timsaldir.

      2 ve 3 “Oğan”ın iki oğlu vardır ki, birinin adı “So-Han”, ötekinin “Demir Han”dır. Bunlar insanların armağanlarını memnuniyetle kabul ederler.

      4 “Talay Han” ki, deniz prensi ve ölenlerin hamisi olan bu mâbuda” “Yayık Han” yani “coşarak bayılmış su prensi” derler. “Talay Han”ın yurdu on yedi denizin dökülüp kavuştukları yerde olup yeryüzündeki bütün suların baş hükümdarıdır.

      5 “Adam Han”dır.

      6 “Mordo Han” yahut “Abakan Han” ki; Abakan Irmağı’nın kaynağında olup orada yağmur veren prens olarak kutlulanır.

      7 Altay kavminin esirgeyicisi olan “Altay Han”dır ki; yurdu “Katunya” ve göklere yaklaşan “Beluha” kaynaklarındadır.

      8 “Kemçik”in Yenisey kaynaklarının zengin sahibi olan “Kırgız Han”dır.

      9 “Yabaş Han”dır.

      10 “Eder Han”dır.

      Diğer yedi “Yer Su” muhtelif illerde muhtelif tarzlarda adlanırlar. Şimali Altay’daki adlar, şu tarzdadır: “Yabır Han, Kara Han, Puysan Han, Perbi Han, Mansar Han, Pırçu Han, Oktu Han”dır.35

      Yeraltı dünyası: Yeraltındaki mâbuda Gök Türkler, “Yağız Yer”, Oğuzlar “Kara Yer” derler.

      15. Yukarıdaki ve Aşağıdaki Tabakalar

      İçtimai Tabakalar: Şimdiye kadar gördüğümüz totemler zümrelerin timsalleri oldukları gibi, sağ ve sol kollara ait tanrılarla yer sular da cemiyetin sağ ve solundaki “zümrelerin timsallerinden ibaretti. Aynı zamanda bu sağ ve sol totemlerle sağ ve sol mâbudlar birbirine müsavi idiler. Demek ki ilahlar aleminde demokratlık yani müsavat nehci caridir.

      Fakat, vakta ki, cemiyet içinde, birbirine müsavi olmayan zümreler ve fertler vücuda gelmeye başladı; o zaman, totemler ve mâbudlar da zümrelerin timsalleri olmaktan çıktılar; fertlerin ve sülalelerin timsalleri oldular. Bu suretle, totemlerle mâbudlar da maşerî mahiyetlerini kaybederek ferdîleştiler ve sülalevi oldular. O hâlde, iptida, cemiyette husule gelen müsavatsızlığın, aristokratlığın, emperyalizmin ve feodalizmin menşeini arayalım.

      Potlaç: “Potlaç”, iptidaî kavimlere mahsus gayet ehemmiyetli bir âdettir. Bu kaide, bilhassa, Şimalî Amerika’nın garp tarafında yaşayan “Tlingit, Haida, Kwakiutl” kavimlerinde kemaliyle caridir. Bu kaidenin esası, gayet müsrifâne, muhteşem bir ziyafettir. Bu ziyafette, misafirlerin yiyebileceklerinden çok fazla gıdalar, giyebileceklerinden çok fazla elbiseler ve bilhassa tepeler teşkil edecek kadar bakır kaplarla yorganlık pöstekiler vesaire yığılır. Davet sahibi, bütün bu şeylerin davetliler tarafından kaldırılıp götürülmesini teklif eder. Götürürler. Davetliler götüremedikleri takdirde bu yığılan eşya, sahibi tarafından tahrip olunur ve denize atılır. Mamafih, bu ziyafet, ilk nazarda görüldüğü gibi hasbi değildir. Bu ziyafet, davetlilere yapılan bir nevi meydan okumadır. Çünkü, âdet mûcibince, davetliler bu ziyafete çok faik bir ziyafetle mukabele etmeye mecburdurlar. Eğer davetliler, daha müsrifâne ve muhteşem bir ziyafetle mukabele edip evvelki ziyafete tefavvuk edemezlerse bütün haysiyet ve şereflerini kaybederler. O zaman ilk ziyafet sahibi, onlara ait maşerî totemi, kendi namına yahut sülalesi namı hesabına gasbeder. Bu suretle davet sahibi, davetine mukabele edemeyen zümreyi kendi hâkimiyeti altına alır.

      “Totem”, maşerî vicdanın timsali olduğu gibi onun haiz olduğu velâyet-i âmmenin de timsalidir. Bir zümreye ait totemin bir ferd tarafından gasbedilmesi, o zümreye ait velâyet-i âmmenin kendi namına gasbedilmesi demektir. İptidaî cemiyetlerde “hâkimiyet” Totem’e sahip olanındı. Bu sahip, eğer bizzat cemiyetse, hükûmet, cumhurî ve demokrattı; eğer bir zümre ise hükûmet feodal ve aristokrattı, eğer bir ferd ise hükûmet otokrat ve emperyalist idi.

      Umumiyetle, Totemizm’in ilk devrinde, semiyyeler, demokrat ve cumhurî idiler; hâkimiyet ferdî değil, maşerî idi. Demek ki; bütün cemiyetlerde, âmmeniruyelâyeti, ferdin velayetinden daha evvel teşekkül etmiştir. Çünkü bütün kavimler “İlk Totemizm” devrinden geçmişlerdir.

Скачать книгу


<p>32</p>

Bu isim, W. Radloff’un dilimize çevrilmiş bulunan (Sibiryadan, çev. Dr. Ahmet Temir, MEB, Ankara, 1954-1957) eserinde “Kayra” (C. II, kısım, I, s. 6-8) olarak geçmektedir.

<p>33</p>

Metinde bu kelimenin Almancası, “Allwissende”, kullanılmıştır ki Türkçesi: “Her şeyi bilen” demektir. Bk. Radloff, adı-geçen eser, C. II, kısım, I, s. 8.

<p>34</p>

Bu kelime Radloff da “Yö Kan” şeklinde geçmektedir. Bk. Adı geçen eser, C. II, kısım, I, s. 9.

<p>35</p>

Bütün bu tanrı isimlerinin okunuşu için Radloff’un adı geçen eserine bakınız.