Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar - Hasan Yılmaz страница 14

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

görev yaptı.

      Murat Bey, kardeşi Halil’in kaçırılması nedeniyle iki yıl durdurulan fetihlere, kardeşinin kurtarıldığı Ekim 1359’dan itibaren tekrar başladı. Osmanlı’nın Trakya topraklarından atılması için Papalık ve Bizans haçlılarının 1359 yılında Lâpseki ve Saros Körfezi’ne yaptıkları çıkarmayı püskürterek büyük bir zafer kazanan Murat Bey, Türklerin Trakya topraklarındaki varlığını kabul ettirdi.

      Edirne’yi Fethetti

      Babasının yaşlılık yıllarında şehzade sıfatıyla devletin yönetimini fiilen üstlenen Murat, 1360-61 yıllarındaki faaliyetlerini belirli bir plana göre yürüttü. İlk hedefi Bizans’ın önemli şehirlerinden Edirne’yi ele geçirmekti. Bu amaçla, önce Edirne’ye gelebilecek askerî yardımları kesmek için akıncıları İstanbul önlerine kadar gönderdi. İstanbul-Edirne yolu üzerindeki başlıca kaleler olan Bantoz, Çorlu, Misinli, Lüleburgaz ve Babaeski’yi ele geçirdi. Ayrıca Meriç Nehri’ne doğru Güney Trakya yol kavşağında Keşan Kalesi, Edirne’nin güneyinde Trakya’nın ikinci büyük merkezi Dimetoka Kalesi ele geçirildi. Böylece Edirne tecrit edilmiş oldu.

      1361 yılı bahar aylarında Edirne üzerine yürüdü. Edirne tekfuru, Osmanlı kuvvetleriyle kale dışında savaşa tutuştu. Yapılan savaşta bozguna uğrayan tekfur, Enez’e kaçtı. Böylece 5 Mayıs 1361 tarihinde Edirne Türk toprağı hâline geldi. Edirne’nin güvenliğini sağlamak için Bulgaristan’ın kuzeyinde kalan Eski Zağra ve Yukarı Meriç Vadisi’nde Filibe’ye doğru sefere çıktı. Ancak babasının Mart 1362’deki vefatı üzerine Bursa’ya dönmek zorunda kaldı.

      Edirne Türk şehri olduktan sonra, Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki en önemli şehri hâline geldi. I. Murat burada yaptırdığı saray sayesinde bu şehri Rumeli’de ikinci merkez hâline getirdi. Oradan komutanları Lala Şahin, Timurtaş ve Hayrettin Paşa’yı uçlara gönderip fetihleri kontrol etti.

      Çandarlı Halil Paşa Olmasa Tahta Çıkamayacaktı

      Babalarının vefatı üzerine, kardeşleri İbrahim ve Halil, Karaman ve Eretna beylerinin desteği ile İznik ve Eskişehir’den yola çıkarak Bursa’da tahta oturmak istediler. Ayrıca Amasya emirlerinden Bahtiyar Bey de Ankara’yı almış, Karamanoğlu Beyliği de 1356’da Osmanlılar’ın eline geçen Sivrihisar bölgesini işgal etmişti.

      Şehzade Murat, Kadı Çandarlı Kara Halil Paşa’nın da Bursa’da duruma hâkim olması üzerine, babasının yerine hükümdarlık hilatini giydi. Onun tahta çıktığı günlerde, yerine uç beyi olarak bıraktığı lalası, Beylerbeyi Lala Şahin, kendisinin yarım bıraktığı Eski Zağra ve Filibe seferlerini tamamlayarak 1364 yılında iki şehri de teslim aldı.

      Anadolu’ya Yöneldi

      I. Murat, Osmanlı Devleti’ne hükümdar olduktan sonra, 1365 yılına kadar Karamanoğulları ve Eretna Beyliği’nin tehdidi yüzünden Rumeli topraklarına geçemedi. Eretnaoğlu Mehmet’i tahta çıkaran Karamanoğlu Alâeddin, Ankara’ya hâkim olan Bahtiyar Bey’le ittifak hâlinde Osmanlı topraklarına saldırdı. Bu saldırıya karşılık vermek isteyen I. Murat, 1363 yılının bahar aylarında Eretnaoğlu Beyliği’nin Moğol birliklerini Eskişehir bölgesinde bozguna uğrattı, Karaman ordusunu püskürttü. Bunun üzerine kuşatma altında bulunan Ankara Ahileri kalenin anahtarlarını getirip teslim ettiler.

      Sırpsındığı’nda Haçlılara Büyük Darbe İndirildi

      Haçlılar, Kıbrıs Kralı Pierre’in öncülüğünde, 1364 yılında Anadolu’ya ve Mısır’a dönük genel bir sefer hazırlığı başlattılar. Ekim 1365’te 16 kadırga ve 10 bin asker taşıyan 68 gemi ile İskenderiye’ye saldıran Kıbrıs Kralı Pierre, şehri ele geçirdikten sonra, her tarafı yağmaladı. Memlûk Devleti’ne büyük darbe indiren bu talan Avrupa’da büyük kutlamalara neden oldu.

      I. Murat’ın Anadolu’da bulunduğu yıllarda, Türk kuvvetleri Rumeli’de büyük bir zafer elde ettiler. Uç beyi Lala Şahin Paşa, Edirne’yi korumak niyetiyle orada kalıp Hacı İlbey komutasında bir süvari birliğini Eylül 1364’te keşfe gönderdi. Türklere saldırmak için hazırlanan haçlı kuvvetleri, zaferlerinden emin olup Meriç kıyısında rahatlık içinde kamp kurdukları bir sırada, Hacı İlbey komutasındaki Türk ordusu, 26 Eylül 1364 günü, sabaha karşı ani bir baskın düzenleyerek binlerce Bulgar, Sırp, Boşnak, Macar ve Eflaklı askeri bozguna uğrattı.

      Haçlılar, Sırpsındığı’nda yedikleri darbenin öcünü almak için 1366 yılında, Roma’nın öncülüğünde Savua Kontu VI. Amedeo komutasında Osmanlı Devleti’ne bir saldırı düzenlendi. Ağustos 1366’da Gelibolu haçlıların eline geçti. Bu stratejik kale, 10 yıl Latin-Bizans idaresinde kalıp ancak 1377 sonunda yine Osmanlılar tarafından geri alındı.

      Bulgaristan Bağlı Devlet Oldu

      I. Murat, Bizans’a ve haçlılara karşı Trakya’daki topraklarını korumak için haçlılar saldırıya geçmeden önce 1366 yılının Mart ayında Rumeli’ye geçmiş, Gelibolu Boğazı yoluyla Malkara’ya gelmişti. Haçlılar, Gelibolu’yu aldığında I. Murat ara vermeden batıya doğru fetihlerine devam etti. 1366-1368 yıllarında Bulgarların elinde olan Kızılağaç, Yanbolu, İhtiman, Samakov, Aydos ve Süzebolu kentleri ile Bizans İmparatorluğu’na bağlı Hayrabolu, Pınarhisar, Vize ve Kırklareli’yi de ele geçirdi. Osmanlı kuvvetleri karşısında çaresiz kalan Bulgar Kralı İvan Şişman, kendi statüsünü koruyabilmek için 1368’de kız kardeşi Prenses Marya’yı I. Murat ile evlendirerek Bulgaristan’ın Osmanlılara bağlı bir devlet olduğunu kabul etti. Bulgaristan’ın bağlı devlet olmayı kabul etmesiyle Osmanlı Devleti, Sırp Prensliği ile de komşu oldu.

      Türklerin kendileri için de tehdit teşkil ettiğini gören Sırplar, Sırp-sındığı Savaşı’nda büyük darbe yiyen haçlıların intikamını almak için harekete geçerek Bizans Devleti ile ittifak hâlinde Türklere saldırmak için hazırlık yaptılar. İttifakın hedefi, Türkleri Rumeli’den söküp atmaktı. Sırp ordusu, Trakya’dan Arnavutluk’a kadar uzanan bölgedeki 60 bin kişilik yerli Rum ve Sırp kuvvetlerinden oluşmaktaydı. Çir-men mevkisinde 1371 yılında yapılan savaşta, Sırplar yine bozguna uğradı. Papalık Hristiyanların başına gelen bu felaketi ancak 1372 ilkbaharında öğrendi. Papa XI. Gregor, Macar kralına yazdığı 1372 tarihli mektupta Türklerin Sırpları hâkimiyet altına aldıkları, böylece Macaristan, Sırbistan ve Arnavutluk’un arasına sokuldukları, Adriyatik Denizi kıyılarındaki limanlara kadar gelmelerinden korkulduğu ve Türklerin Hristiyanlık sınırları dışına atılması gerektiğinden söz etti.

      Çirmen’deki yenilgi haberi üzerine papa, yeni bir haçlı seferi hazırlamak için Venedik, Cenova, Kıbrıs, Yunanistan’daki bütün Latin devletleri ve Aragon kralını toplantıya davet etti. Ancak yapılan toplantıdan bir sonuç alınamadı. Aynı yıl Çatalca da ele geçirilerek İstanbul’a bir adım daha yaklaşıldı. Sırp Despotu Lazar, 1374 yılında yapılan bir anlaşma ile yıllık vergi vermek şartıyla Osmanlı Devleti’ne bağlı devlet olmayı kabul etti.

      Bizans İmparatorluğu da Haraca Bağlandı

      Çirmen Savaşı’ndan Türklerin zaferle çıkmaları, Bizans imparatorunun ümidini kırdı. Yeni bir haçlı seferi düzenlenmesi ihtimali de ortadan kalkınca Bizans İmparatoru V. Yoannes Palaiologos, I. Murat ile müzakere

Скачать книгу