Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar - Hasan Yılmaz страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

da Bizans sınırlarına akınlar düzenledi. Bu akınlar sırasında Anadolu’ya akın akın gelen Türk boylarının beylerinden Akça Koca, Samsa Çavuş, Kara Tegin, Aykut Alp ve Konur Alp gibi tecrübeli uç beyleri de etrafında toplandı. Böylece Ertuğrul Gazi’nin aşiretinin etkinliği Söğüt sınırlarının dışına taştı. Osmanlı kaynaklarındaki rivayetlere göre Batı Anadolu’da Anadolu Selçukluları’na bağlı bir uç beyi olarak faaliyetlerini sürdüren Ertuğrul Gazi, 13. yüzyılın son çeyreğine kadar hayatını devam ettirdi. Bu dönemde Moğol istilasından uzakta aşiretini güven içinde yöneten Ertuğrul Gazi, hayatının son günlerinde aşiretin yönetimini oğlu Osman Gazi’ye bıraktı. Ölüm tarihi konusunda ihtilaf söz konusudur. Bazı kayıtlarda 1281-1282 yılları verilirken, bazı kayıtlarda da 1288-1289 yılları verilmiştir. Kabri Söğüt ilçesindedir.

      I. OSMAN (OSMAN BEY) (1299-1324)

      Ertuğrul Gazi’nin üç oğlundan biri olan Osman Bey, 1258 yılında Söğüt’te doğdu. Osman Bey’in diğer kardeşleri Saru Yatı ve Gündüz’dür.

      Osman Bey, gençliğini babası Ertuğrul ile Söğüt’te geçirdi. Osman Gazi’nin gençliğinde Eskişehir ve çevresinde gelişmiş bir yerleşik hayat vardı. O dönemde Eskişehir, Eskihisar, İnönü ve Söğüt’te oturan beyler birbirleriyle rekabet hâlindeydi.

      Osman Bey’in mensup olduğu Kayı Boyu, 11. yüzyılda diğer Oğuz boyları gibi büyük kitleler hâlinde Anadolu’ya gelmiş ve küçük gruplar hâlinde ülkenin çeşitli bölgelerine yerleşmişti. Diğer Türk boyları gibi Osmanlılar da mensup oldukları Kayı damgasını bir egemenlik sembolü olarak sikkelerinde ve önemli eşyalarında kullanmışlardır. Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti’nin ilk etnik çekirdeğini Kayıların oluşturduğunu belirtmiştir. “Oğuzname”ye göre Oğuz Han yirmi dört boy arasında egemenlik kavgası olmaması için töre koymuş, her birinin mansıbını, nişan ve damgasını tayin etmiştir. Oğuz’un öncelik verdiği oğlu Gün Han’dır. Ona bağlı boylar başta Kayı olmak üzere Bayat, Alkaevli, Karaevli’dir. Kayı’nın damgası “IYI”dır. Oğuz Han’ın kendisinden sonra töre gereği Kayı, hanlar hanı olmuştur. Âşıkpaşazade Tarihi’nde de Osman’ın soy kütüğü Oğuz Han’a kadar götürülmüştür. Osmanlı sultanları bundan sonra bu teoriyi hararetle benimsemiş ve bir Oğuzculuk geleneği yerleşmiştir.

      Osman da babası gibi, uçta Türkmenleri ve yerini yurdunu terk etmiş garipleri gaza savaşları için örgütleyen subaşılardan bir alp gazi idi.

      Osman Gazi’nin gazalardaki yoldaşları Turgut, Aykut, Saltuk, Hasan gibi alplerdi. Alpler, Selçuk uç toplumunda Türkmen savaşçılarını sefere götüren deneyimli, iyi silahlanmış komutanlardı. Alp gaziler göçebe Türkmenleri gaza için örgütlüyorlardı. Osman Gazi’nin kuvvetleri çoğunlukla uzaklardan, Kastamonu yöresinden gelen garip Türkmenlerdi. Bunlar kızıl börk giyip savaşçı olarak ayrıcalık kazanıyor, böylece göçebe topluluğunda farklılaşıyorlardı.

      Nüfuzunu Gazalarla Genişletti

      Bizans topraklarına düzenlenen gazaların amacı, egemenlik alanını genişletmekti. Osman Gazi, ele geçirdiği topraklardaki Hristiyan halka nasıl davranılması gerektiğini din âlimlerine danışır ve uygulamayı onların gösterdiği yönde yapardı. Fıkıh okumuş Şeyh Edebali ve Dursun Fakih, Osman’ın danışmanları idi.

      Osman Bey’in seferlerinde alpler “yarar yoldaş” ve “nöker”leri idi. 13. yüzyıl Moğol toplumunda nöker “soylu kişilerin, bahadırların evinde ve seferde yanından ayrılmayan hizmetkârı ve silah arkadaşı” olarak tanımlanır. Esirlikten gelen nöker kendine tabi olanlarla birlikte şefin hizmetine girer. Çoğu esir edilip ant içmekle başbuğa hayat boyu bağlı silah arkadaşıdır. Osman Bey zamanında Köse Mihal bu tip bir nökerdir. Osman, 1299 yılında topraklarını Eskişehir’den Bilecik ve Yenişehir’e kadar genişletti. Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilen bu tarihte İnönü’yü oğlu Orhan Bey’e, Yarhisar’ı Hasan Alp’e, İnegöl’ü Turgut Alp’e verdi.

      Osman Bey ile gazalara çıkan Saltuk, Hasan ve Konur da önde gelen alplerdi. Bu alp ve nökerlerin çocuk ve torunları sonraları devlet idaresinde önemli makamlara gelerek daha sonraki yıllarda Osmanlı aristokrasisini oluşturdular.

      Selçuklular’da ve Osmanlı klasik döneminde yurt veya yurtluk, “bir göçer ev grubunun reisine özerklikle verilen bir arazi birimi” olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle yurt soylu bir bahadıra ait toprak parçasıdır. Osman Bey de alınan vilayetleri gazilere paylaştırıyordu. Bu yurtlandırma sistemi daha sonra Rumeli’de gaza yapan uç beyleri Evrenosoğulları, Mihaloğulları, Paşayiğitoğulları için de uygulandı.

      Şeyh Edebali, Nüfuzunu Güçlendirdi

      Osman Bey, bölgede Bizans topraklarına karşı akın yapanlar arasında en atılgan önder idi. Uç boylarında gaziler-alpler gaza ve ganimet seferlerinde en başarılı önderin bayrağı altına girerlerdi. Osman Bey’i diğer alplerden üstün duruma getiren bir başka özellik, rivayete göre bir Vefai-Babai tarikat halifesi olarak uç beyliğine gelen Edebali’nin manevi desteği olmuştur.

      Osman Bey’in 1304’te düzenlediği Sakarya Seferi’nde Osmaneli ve Çadırlı tekfurları kendisine itaat ettiler ve Osman Gazi’ye has nöker oldular. Nökerlik sistemi, Osmanlı Devleti’nin gelişme çağında kul sistemine dönüştü. Padişahın yeniçerileri, gulam-ı mir denilen bey kulları, tımarlı sipahilerin hizmetkârı kullar, hep nöker durumunda idi.

      Osman Bey, bir bölgeyi ele geçirdikten sonra, o bölgeyi nasıl örgütleyeceğini fakihlere sorardı. Örgütleme konusundaki en önemli yardımcıları ise ahiler ve fakihlerdi. Fakihler İslam hukukunu, Sünni akaidini ve İslam kurumlarını bilen insanlar olarak beye yönlendirici bilgi verirler, daha küçük yerleşim yerlerinde imamlık hizmeti yürütürlerdi. Osman Bey döneminde bu fakihlerin en meşhuru Dursun Fakih idi.

      1285-1291 yılları arasında Türkmenler, Konya’daki Selçuklu sultanına ve Moğollara karşı isyan ettiler. Ortaya çıkan karışıklıktan yararlanan Osman Bey de 1288 yılında Karacahisar’ı ele geçirdi.

      Anadolu’daki İç Kargaşa Osmanlı Devleti’ni Doğurdu

      Osman Bey’in, komşu tekfurlara ve Bizans topraklarına karşı gaza hareketine başlaması, Anadolu’daki Türkmenlerin Moğollara karşı isyan hareketlerini artırmasıyla hızlandı. Anadolu’daki Moğol işgalinin sona ermesi için, Mısır Memlûkleri de Türkmenlere yardım gönderdi. Bu dönemde Osman Bey, Moğol müdahalesinden çekinmeden gaza hareketlerini artırdı. Özellikle Sülemiş’in İlhanlılar’a karşı isyanı uç Türkmenlerinden destek gördü. Memlûk Devleti’nin desteğinden dolayı, Osman Bey oğullarından birinin adını Melik Nasır koydu.

      Bizans, Moğol, İlhanlı, Selçuklu ve Memlûk çekişmesi sırasında Anadolu’da iyice bozulan siyasi istikrar, Osman Bey’in 1299’da Bilecik’i fethetmesine fırsat verdi. Bu fetih de Osmanlı Devleti’nin resmî kuruluş tarihi olarak kayıtlara geçti.

      Osman Bey, ilk zamanlarda Bilecik tekfuruna “mudârâ”1 gösteriyordu. Osman Bey, 1284 yılında, Söğüt-Domaniç arasında göç ederken Bilecik tekfurunun himayesine muhtaçtı. İnegöl Ovası’nda sürüler tarım topraklarını çiğnediği için İnegöl tekfuruyla aralarında başından beri

Скачать книгу


<p>1</p>

Alttan alma, yaranma