Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar - Hasan Yılmaz страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

Savaşları sona erdikten sonra Avrupa devletleri, Doğu vilayetlerinde reform yapılmasını yeniden gündeme getirdiler. Rusya’nın baskısı, İngiliz ve Fransızların da desteğiyle Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesine tekrar işlerlik kazandırıldı. Bu çerçevede, Ermeni nüfusun da yaşadığı altı vilayetin iki gruba ayrılması gündeme getirildi. Birinci grup vilayetler; Erzurum, Trabzon, Sivas; ikinci grup vilayetler Van, Bitlis, Elazığ (Harput), Diyarbakır olmak üzere başlarına iki yabancı genel müfettiş tayin edilmesi, bu müfettişlere valiler dâhil bütün memurların atanması ve görevden alınması hakkı tanınması, Kürt Hamidiye alaylarının kaldırılması, Ermenicenin Kürtçe ve Türkçe ile beraber resmî dil olarak kullanılması, dolayısıyla bu vilayetlerde Türk ve Kürtlerden oluşan Müslüman çoğunluğa kıyasla genelde çok daha düşük bir nüfus oluşturan Ermenilere eşit oranda ve uluslararası garantisi olan haklar verilmesi istendi. Böylece, bölgenin Osmanlı denetiminden çıkartılması hedeflendi. Bu durum 8 Şubat 1914’te Rusya ile yapılan ikili antlaşma ile hukuki bir geçerlilik kazandı. Böylece Ayastefanos ve takiben imzalanan Berlin anlaşmaları uygulamaya geçirildi. Yürürlüğe konmak istenen bu reformu kesintiye uğratan ise Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması oldu.

      Rusların, Osmanlı Devleti aleyhine İngiltere ile girdiği ittifak ve İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Ermeni reformunu hayata geçirmek için başlattıkları girişim, Osmanlı Devleti’ni müttefik arayışına itti. Bu noktada Osmanlı Devleti de Almanya ile 2 Ağustos 1914’te yaptığı gizli ittifak anlaşması ile tarafını belirlemiş oldu. Anlaşmanın 2. maddesi, Almanya ile Rusya arasında savaş çıkacak olursa bu savaşa Osmanlı Devleti’nin de katılmasını öngörmekteydi. Anlaşmanın üçüncü maddesi, böyle bir gelişme hâlinde Osmanlı kuvvetlerini Alman askerî heyetinin emir ve komutası altına sokmaktaydı. Antlaşmada savaşın zaferle neticelenmesi durumunda Osmanlı Devleti’nin çıkarının ne olacağı cevapsız bırakılmıştı. Esasında Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa ve Rusya bloku ile Almanya, Avusturya-Macaristan bloku arasında sıkışıp kalmıştı. 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’nın hükümleri tatbik edilmek isteniyordu. Bu çerçevede ilk hedef Osmanlı Devleti’nin tasfiye edilmesi idi. Osmanlı Devleti bu paylaşım mücadelesinde kendisi için en az zararlı olanı tercih etmek zorunda kaldı. Osmanlı Devleti ile Almanya arasındaki gizli ittifakı eyleme geçirten ise Akdeniz’de dolaşan Göben ve Breslau adlı iki Alman gemisinin İngilizlerin takibinden kaçmak bahanesiyle Çanakkale Boğazı’na yönelmesi ve 11 Ağustos 1914’te bu gemilere geçiş izni verilmesi oldu. Gemilerin kabulüyle oluşan kriz, bunların kâğıt üzerinde satın alınması ve isimlerinin değiştirilmesiyle geçiştirilmek istendiyse de Alman subay kadroları ve mürettebatının aynen muhafaza edilmekte olması müttefikleri teskin etmedi. Bu gemilerin Karadeniz’e çıkarak Rus limanlarını vurması Osmanlı Devleti’nin bir oldu bittiyle savaşa girmesine neden oldu. 14 Kasım’da “cihad-ı ekber” ilan edilerek bütün Müslümanlar din savaşına davet edildi. Ancak İngiltere ve Fransa’nın sömürgesi durumuna gelen Hindistan, Mısır, Cezayir, Fas, Tunus gibi yerlerde yaşayan Müslüman nüfusun ayaklanması beklentisi gerçekleşmedi. Aksine, Osmanlı sınırlarında yaşayan Müslüman Araplar, bağımsızlık beklentisiyle İngiltere’nin tesirine girerek Osmanlı aleyhine faaliyet yürütmeye başladılar.

      Osmanlı Üç Kıtada Savaştı

      Osmanlı orduları Kafkaslar’da, Irak’ta, Filistin-Suriye’de, Sina-Mısır’da ve Arabistan’da, Çanakkale’de ve Galiçya’da müttefik düşmanlara karşı savaşmak zorunda kaldı. Türk kuvvetlerini Alman komutanlar yönlendirdi. Onların görüşleri, onların savaş hedefleri öncelik kazandı. Almanların sıkıştıkları cephelerde kuvvet takviyesini Osmanlılar yaptı. 600 yıllık imparatorluğun ordularının genelkurmay başkanlığına Friedrich Bronsart von Schellendorf ve daha sonra Hans von Seeckt getirildi. Almanların Galiçya cephesinde Ruslar karşısında rahatlamaları için Kafkaslar’da Ruslara cephe açıldı. Birinci Dünya Savaşı’nın ilk büyük felaketi on binlerce Türk askerinin tek kurşun atamadan soğuğa teslim oldukları Aralık 1914-Ocak 1915’teki Sarıkamış Harekâtı’yla oldu.

      Birinci Dünya Savaşı’nın ikinci büyük hezimeti, Mısır’daki Cemal Paşa kumandasında Ocak-Şubat 1915’teki Birinci Kanal Harekâtı ve 27 Temmuz 1916’daki Süveyş Kanalı Harekâtı oldu. Osmanlı Devleti’nin çıkarlarına hizmet etmeyen, Almanları cephelerde rahatlatmak için açılmış bu cephede de Osmanlı kuvvetleri büyük kayıplar verdiler.

      Çanakkale’de Destan Yazıldı

      Birinci Dünya Savaş’ının büyük cephesi ise İngiliz-Fransız kuvvetleri tarafından Çanakkale Boğazı’nda açıldı. Mehmet Akif’in, “Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi.” dediği bu savaş, Osmanlı Devleti’ne bitirici darbeyi vuracak şekilde planlanmıştı. İngiliz-Fransız ittifakı savaşı kazanmaları durumunda hem İstanbul’u ele geçirip Osmanlı’ya öldürücü darbeyi vuracaklar hem de Rusya’nın lojistik yollarını açarak Almanlara karşı Rusya’yı rahatlatacaklardı. Aynı zamanda Rusya’daki çarlık düzenini Bolşeviklere karşı destekleyip Komünist ihtilali önleyeceklerdi.

      1915 yılının Ocak ayında başlayan deniz saldırısı 18 Mart 1915’te İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin hezimeti ile sonuçlandı. Ardından kara savaşları başladı. Bu savaştan da Osmanlı kuvvetleri zaferle çıktı. On binlerce Türk’ün şehadeti pahasına müttefiklerin Çanakkale Boğazı’nı geçmesine izin verilmedi.

      Ermeniler Tehcir Edildi

      Osmanlı Devleti’nin üç kıtada yürüttüğü savaşlar, iç güvenlik endişesini de gündeme getirdi. Savaştan yenik çıkılması durumunda Ermeni reform taleplerinin hayata geçirilmesi kaçınılmazdı. Ermeniler de bu doğrultuda Rusların himayesinde içeride nüfus arındırma faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardı. Bu nedenle Ermenilerin kritik bölgelerden daha az tehdit oluşturabilecekleri güney sınırlarında yerleştirilmeleri gündeme geldi. 27 Mayıs 1915’te kabul edilen “Tehcir Kanunu” ile altı vilayette yerleşik Ermeniler, Anadolu dışına sürgün edildiler. Günümüzde çok tartışılan bu kararın Almanların telkini ile alındığı ileri sürüldü. Alman elçisi Baron von Wangenheim’in Ermeniler için yapılan müdahaleleri geri çevirdiği ve Türk hükûmetinin aldığı tedbirleri ve bunun uygulanmasını onaylaması da bu iddiaya dayanak gösterildi.

      Bu arada bağımsızlık için İngilizlerle iş birliği yapan Hicaz ve Necid emirlerinin isyan ederek silahlı eylemlere girişmeleri 1916’da Hicaz ve Mekke’nin kaybına yol açtı. Ardından Irak, Suriye ve Filistin bölgelerinin de elden çıkması kaçınılmaz hâle geldi.

      Osmanlı Devleti’ni savaş sırasında rahatlatan gelişme ise Rusya’da Bolşevik İhtilali’nin gerçekleşmesi oldu. Rusya’nın Kafkas Cephesi’nden çekilmesine neden olan bu ihtilali, İttihat Terakki Cemiyeti de destekledi. Rusların boşalttıkları toprakları Rus ordusu içinde oluşturulan Ermeni kuvvetlerine terk etmeleri nedeniyle, Doğu Anadolu’da stabilitenin sağlanması, Batum, Ardahan, Kars gibi yerlerin Ermenilerden alınması mümkün oldu.

      Son Padişah Vahdettin Oldu

      Birinci Dünya Savaşı’nın bitimi Osmanlı Devleti’nin de tarih sayfalarındaki yerini almasıyla sonuçlandı. 600 yıllık devletin son padişahı ise 3 Temmuz 1918’de Sultan Mehmet Reşat’ın ölümü üzerine tahta geçen VI. Mehmet (Vahdettin) oldu.

      Vahdettin tahta çıktığında Osmanlı Devleti’nin güneydeki toprakları İngiliz

Скачать книгу