Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa I. Cilt. Ahmet Cevdet Paşa

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa I. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa страница 43

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa I. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa

Скачать книгу

Ekrem, bu hadiseyi haber alınca son derece üzüldü ve “Bu durum, Ebu Berâ’nın işidir. Ben, bunu onun ısrarıyla istemeyerek yapmıştım.” diye buyurdu. Ebu Berâ da Resul-ü Ekrem’in bu sözünü işitince çok üzüldü ve kederinden hastalanıp öldü fakat verdiği sözün bu şekilde ayaklar altına alınması, Arap âdeti üzere kendi soyunda bir leke olarak kaldı.

      Hatta oğlu Reb’ia İbni Ebu Berâ bu lekeyi amca çocuğu olan Amir İbni Tufeyl’in kanıyla yıkamak üzere onu öldürmeye niyetlenmişti.

      Resul-ü Ekrem ise ona bilhassa beddua ettikten başka bir ay kadar her sabah Usayye, Ri’l ve Zekvân kabilelerine beddua etti. Nitekim çok geçmeyip Amir İbni Tufeyl bir yumruca çıkardı ve hemen canını cehenneme ısmarlayıp gitti.

      Usayye, Ri’l ve Zekvân kabilelerini de veba, humma ve kıtlık kapladı, kısa bir zamanda içlerinden yedi yüz kişi öldü.

      Beni Nadir Yahudileriyle Yapılan Savaş

      Beni Nadir, Yahudi milletinden ve Hz. Harun (a.s.) soyundan büyük bir kabiledir. Medine’ye iki mil uzaklığı olan bir nahiyede yerleşmişlerdi. Sağlam kaleleri ve mükemmel silahları vardı.

      Müslümanlar aleyhinde bulunmamak üzere Resul-ü Ekrem ile sözleşmişler ve Resul-ü Ekrem’in Bedir’deki zaferinden sonra, “Semavi kitaplarda vadedilmiş olan ahir zaman peygamberi odur.” demeye başlamışlarken, Mekkeli Kureyşliler ve Medineli münafıklar ile haberleşmekten geri kalmıyorlardı.

      Uhud Muharebesi’nden sonra fikir ve tavırlarını tamamen değiştirmişler. Bir gün Resul-ü Ekrem, ashabından beş on kişiyle onların bölgesine gittiğinde, bir hile ile onları öldürmeye karar vermişlerdi.

      İçlerinden Selam İbni Mişkem onlara, “Siz bu fikirden vazgeçiniz. Vallahi bu sizin suikastınız ona Allah tarafından haber verilir. Bu niyetiniz, onunla aramızdaki sözleşmeyi bozmak demektir.” diye nasihat etmişse de kulak asmamışlardı.

      Hâlbuki Cebrail (a.s.) gelip Beni Nadir’in suikastını Resul-ü Ekrem’e haber verdi. Resul-ü Ekrem de “On gün içinde bu yerden çıkıp gitsinler.” diye Muhammed İbni Mesleme ile Beni Nadir’e haber gönderdi.

      Bunun üzerine Beni Nadir de vatanlarını terk edip gitmeye hazırlanmakta iken münafıkların başı olan Abdullah İbni Ubeyy, onlara, “Yerinizden ayrılmayınız. Biz size yardım ederiz. Beni Kureyza Yahudileri ile sözleşip anlaşmalı olduğunuz Gatfan Kabilesi de yardım eder.” diye gizlice haber göndermiş olduğundan, Beni Nadir, evvelki niyetlerinden vazgeçerek, “Biz vatanımızdan çıkmayız. Elinden geleni geri koyma.” diye Resul-ü Ekrem’e haber gönderdiler.

      Bunun üzerine Resul-ü Ekrem, Hicret’in bu dördüncü senesinin rebiülevvelinde ashabı topladı. Mescitte imamlık etmek üzere İbni Ümmü Mektûm’u vazifelendirdi. Sancağı Hazreti Ali’ye verip, ordu ile Medine dışına çıktı ve Beni Nadir Yahudilerini kuşattı.

      Abdullah İbni Selûl, açıktan yardıma cesaret edemedi, Beni Kureyza Yahudileri ile Gatfan Kabilesi’nden de yardım gelmedi. Bu yüzden Beni Nadir Yahudileri altı gün kuşatma ile ok ve taş atılarak zorlandıktan sonra aman dilediler. Şöyle ki: Silahlardan başka, mallarından develerine yükleyebildikleri kadarını alarak çıkıp gitmek üzere izin istediler. Resul-ü Ekrem de bu şekilde gitmelerine izin verdi. Altı yüz deveye yükleyebildikleri kadar mal ve eşya alıp kimi Hayber’e kimi Şam tarafına gittiler. Münafıklar da gizlice matem tuttular.

      Beni Nadir Yahudilerinin diğer malları Resul-ü Ekrem’e kaldı. Elli kadar zırh ile elli demir tas ve üç yüz kırk kılıç Müslümanların eline geçti. Ensar, muhacirlerin geçimlerini üzerlerine alıp, onları kendi mallarına bayağı ortak ettiklerinden, muhacirlerin idaresi, ensar üzerine epeyce bir yük idi. İşte onların bu yükünü hafifletmek için Resul-ü Ekrem Beni Nadir Yahudilerinden alınan ganimet mallarını yalnız muhacirlere bölüştürmek istedi ve ensara, “Eğer isterseniz evvelce olduğu gibi muhacirleri mallarınıza ortak etmek üzere bu ganimet mallarını hepinize bölüştüreyim. Yok eğer isterseniz kendi mallarınız sırf sizin olmak üzere bu ganimet mallarını muhacirlere vereyim.” dedi.

      Ensar ise “Ey Allah’ın elçisi! Bu malları muhacirlere bölüştürünüz. Bizim mallarımızdan da istediğiniz kadarını alıp onlara veriniz.” dedi. Hz. Ebu Bekir kalkıp, ensara açıkça teşekkür etti. O zaman ensarın övülmesi hakkında, “İhtiyaçları olsa bile nefisleri üzerine muhacirleri tercih ederler.” manasına gelen ayet indi. Bundan dolayı bu sefer Beni Nadir Yahudilerinden kalan ganimet malları, yalnız muhacirlere bölüştürüldü.

      Fakat Beni Nadir Yahudileri reislerinden İbni Hukayk’ın meşhur kılıcı, Sa’d bin Muaz’a verildi. Yine ensardan Ebu Dücâne ile Sehl İbni Huneyf’in ihtiyaçları olduğundan, onlara da bir miktar ganimet verildi.

      Sonradan, Necid Bölgesi’nden Gatfan Kabilesi’nin Medine’ye saldırmak üzere asker topladığı işitilince Resul-ü Ekrem, damadı Hazreti Osman’ı Medine’de vekil bırakıp ordusu ile Necid Bölgesi’ne sefere çıktı. Gatafânlıların arazilerinden, Medine’ye iki konak uzaklığı olan Şehd denen yere kadar gitti fakat halkı karşı durmayıp dağlara dağılmış ve bu sebeple muharebe olmadan dönülmüştür.

      Dördüncü Hicret senesinin şaban ayında kadınların ulusu olan-Fatımatü’z-Zehra’dan Hazreti Hüseyin doğdu.

      Mahzûmoğullarından Ümeyye İbni Mugire’nin kızı olan Ümmü Seleme kırk dört yaşında dul bir kadındı. Resul-ü Ekrem bu sırada onunla evlenmiştir.

      Bedir’de her sene zilkade ayında bir panayır kurulurdu ve her taraftan oraya ticaret için birçok insan gelirdi. Yukarıda anlattığımız üzere Ebu Süfyan, Uhud’dan dönüp giderken, “Sizinle gelecek sene Bedir’de buluşalım.” demişti. Hazreti Ömer de Resul-ü Ekrem’in emriyle “İnşallah.” demişti. Bunun üzerine Resul-ü Ekrem, Abdullah İbni Revâhe’yi Medine kaymakamı tayin etti. Sancağı Hazreti Ali’ye verdi ve bin beş yüz askerle Medine’den çıkıp, zilkade başlarında Bedir’e geldi. İçlerinde on atlı vardı.

      Ebu Süfyan da Kureyş ordusuyla Mekke’den çıkmışken Resul-ü Ekrem’in öyle kalabalık bir orduyla Medine’den çıkmış olduğunu işitince korkup geri döndü. Bu yüzden kabilelerin gözünde Mekkeli Kureyşlilerin itibarı kırıldı. Müslümanlar ise pek çok şan ve şeref buldu. Panayırda güzel alışveriş olup, bundan Müslümanlar çok kâr ettiler ve büyük bir ferahlık ve hoşnutlukla dönüp Medine’ye geldiler.

      Hicret’in Beşinci Yılındaki Olaylar

      Hicret’in beşinci senesinin rebiülevvel ayında Resul-ü Ekrem Dûmetü’l-Cendel şehrine sefer etti. Bu şehrin Medine ile arası on beş ve Şam ile beş günlük mesafedir. Orada birtakım eşkıyalar olup, yolculara saldırdıkları için onlara gereken dersi vermek, hem de Müslümanların Şam ile ticaretini emniyet altına almak üzere Resul-ü Ekrem, rebiülevvel ayında bin kişilik İslam ordusu ile Medine’den çıktı. Dûmetü’l-Cendel’e yaklaştığı sırada, o şehir halkının hayvan sürülerine rastladı. Çobanlar kaçtığından, hayvanlar meydanda kaldı. Sonra Dûmetü’l-Cendel şehrine varıldı. Halkı hep dağılıp kaçmış olduklarından, yalnız içlerinden bir adam ele geçirilebildi. Resul-ü Ekrem, ona İslam dinini teklif etti ve o kişi İslam ile şereflendi.

      Resul-ü Ekrem orada birkaç

Скачать книгу