Çocuk Kalbi. Edmondo De Amicis
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Çocuk Kalbi - Edmondo De Amicis страница 9
Muallim Garron’a iyilikle bakar ve her yanından geçtiği zaman yanağını samimiyetle okşar. Can dostum Garron’u ben çok seviyorum. Onun koca elini avucumda sıkmaktan memnunum. Hiç şüphem yok ki o arkadaşlarından biri için hayatını tehlikeye koymaktan çekinmez ve onu bütün kuvvetiyle müdafaa eder. Bu hâl gözlerinde iyice okunuyor.
Sesinin ahengi biraz sert fakat hissedilir ki bu seda, asil ve alicenap bir kalbin aksidir.
KÖMÜRCÜ İLE EFENDİ
Karlo Nobi’nin, Betti’ye dediğini tabii Garron söylemezdi. Karlo Nobi babası zengin olduğu için gururludur. Uzun boylu, siyah sakallı ciddi ve kibar tavırlı olan Mösyö Nobi hemen her gün mektebe kadar çocuğuna eşlik eder.
Dün sabah Nobi en küçüklerden biri olan, Kömürcü’nün oğlu Betti ile kavga etmiş ve haksız olduğunu hissettiği için ne söyleyeceğini bilemeyerek “Senin baban bir dilenciden başka birşey değil!” demişti. Betti saçlarına kadar kızararak hiç cevap vermedi fakat sakat gözleri yaşlarla doldu. Evine yemeğe gittiği zaman Nobi’nin dediğini babasına anlatmış olacak ki yemekten sonra babası, simsiyah küçük bir adam muallime şikâyete gelmişti. Sınıftaki büyük bir sesliğin içinde şikâyetini söylerken alışılmış veçhiyle kapıda oğlunun pardösüsünü çıkarmaya yardım eden Nobi’nin pederi, Kömürcü’nün kendi ismini telaffuz ettiğini işitir ve neden bahsettiğini öğrenmek için içeri girer. Mösyö Perboni cevap veriyordu.
“Bu adamcağız şikâyete gelmiş çünkü sizin Karlo, çocuğuna ‘Senin baban bir dilenciden başka birşey değil.’ demiş.”
Mösyö Nobi kaşlarını çatarak ve biraz kızarak oğluna “Sahi bunu söyledin mi?” dedi. O, sınıfının orta yerinde ayakta, alnı küçük Betti’nin önünde eğilmiş bir hâlde cevap vermedi. Pederi kolundan tutarak hemen temas edecek derecede Betti’ye doğru itti ve “Yalvar ki affetsin.” dedi.
Kömürcü “Hayır hayır.” diyerek mâni olmak istiyordu fakat Mösyö onu dinlemeyerek Karlo’ya “Ondan af iste! ve ‘Benim babamın elini iftiharla sıktığı baban için söylediğim ağır ve manasız sözden dolayı beni affet Betti.’ sözlerini tekrar et.” dedi.
Kömürcü şiddetle menedecek olduysa da yine devam etti ve oğlu gözlerini yerden kaldırmaya cesaret edemeyerek babasının söylediği kelimeleri birer birer alçak seda ile tekrar etti. Şimdi Mösyö Nobi elini Kömürcü’ye uzatmış Kömürcü de onu kuvvetle sıkarak bir taraftan da çocuğunu Karlo Nobi’nin kollarına doğru itmişti.
Kont, muallime hitaben “İkisinin yan yana oturmalarına lütfen müsaade eder misiniz?” dedi ve onlar yerlerine oturduktan sonra selam vererek çıktı.
Kömürcü bir an kararsız bir hâlde kalarak birleşen bu iki çocuğu süzdü ve sonra sıraya yaklaşarak Nobi’ye muhabbet ve üzüntüyle-baktı. Onu okşamak üzere elini uzatıyordu fakat cesaret edemeyerek yalnız parmaklarını alnına hafif bir temas ettirerek çekildi. Bunun üzerine muallim bize dedi ki:
“Şimdi gördüğünüzü daima hatırlayınız çocuklarım, bu, senenin en güzel dersidir.”
KARDEŞİMİN MUALLİMESİ
Matmazel Delkati, kardeşimin biraz rahatsız olduğunu öğrenerek bugün bize gelmişti.
Kömürcünün oğlu evvelce onun da talebesiydi. Oğluna usluluk mükâfatı verilmesine teşekkür etmek üzere bir gün Betti’nin annesinin önlüğüne birkaç okka kömür doldurarak kendisine nasıl getirdiğini anlatıyor ve bizi güldürüyordu. Zavallı kadın önlüğünü yine dolu olarak götürmemek için ağlayarak bu küçük hediyenin kabulünü ne kadar ısrar ile rica ediyormuş. Bir başka defa yine minimini talebelerden birisinin annesi pek ağır bir çiçek demeti getirir. Meğerse bu demetin ortasında yeni onluklarla dolu bir para kumbarası varmış. Onu seve seve dinliyorduk. Kardeşim de Matmazel Delkati’yi memnun etmek için ilacını isteyerek içiyordu.
İlkokul birinci sınıfın bu küçücük talebesiyle uğraşmak için ne kadar sabırlı olmak lazım. Hepsi ihtiyarlar gibi dişsizdir “(r)” ve “(s)” harflerini telaffuz edemezler. Biri öksürür, diğerinin burnu kanar, birisi sıranın altında topacını kaybeder, öteki kalemini eline batırdığı için bağırırken daha öteki bir numaralı defterin yerine iki numaralısını aldığı için ağlamaya başlar. Bunlardan başka elli tane kadar bebek vardır ki onlara okumak, yazmak ve hesap öğretmek lazım!..
Bu küçük mahlûkların herbiri cebinde değnek parçaları, akide veya nane şekerleri, düğmeler, tıpalar, çakıl taşları bulundururlar.
Muallime bazen onları araştırmak istediğinde hâzinelerini kunduralarının içine varıncaya kadar saklarlar.
Hiç olmazsa dikkatli olsalar! Nerede? Pencereden giren bir kocaman sinek onların başını havaya kaldırmaya kâfidir.
Yazın sınıfa, gürültü ederek uçan mayıs böceği getirirler. Hele bazen hokkaya daldıkları zaman defterlerine uzun uzun siyah çizgiler yapmaya başlarlar. Muallime bütün bu minimini şakirtlerin annelerine vekâlet etmeye, giyinirken yardıma, çizilmiş parmaklarını sarmaya, düşen şapkalarını giydirmeye, mantolarını değiştirmemeleri için dikkat etmeye mecburdur. Aksi takdirde bebekler bağırırlar, ağlarlar.
Zavallı Muallime! Bazı defa da anneler şikâyete gelirler:
“Nasıl oluyor da Matmazel, oğlum kalemini kaybediyor?”
“Nasıl oluyor da bir şey öğrenmiyor?” “Bu kadar iyi çalıştığı hâlde niçin benimkine aferin vermediniz?” “Zavallı Piyetro’mun yeni pantolonunu yırttığı sıradaki çiviyi niçin çıkarmadınız?”
Bazı kere zavallı muallimenin sabrı kalmaz ve küçük şakirtlerine darılır, biraz sonra pişman olarak yine onları okşar.
İçlerinden birinin evine gönderileceğini söylediği zaman yine gözyaşlarından müteessir olur ve onları aç bırakmak suretiyle cezalandıran ebeveyne darılır.
Bu Matmazel Delkati, ateşli, çabuk müteessir olur, şefkatli, iyi giyinir, uzun boylu ve güzel bir kızdır.
Annem ona “Hiç olmazsa talebeleriniz sizi severler mi?” diye soruyordu. O cevap verdi:
“Evet: fakat sene nihayetinde bir başka sınıfa gitmek üzere beni terk ederler ve bir daha yüzümüze bakmazlar, bu küçük nankörler muallim efendilerin dershanelerine geçtikleri zaman sanki bizim elimizde büyümüş olmaktan sıkılıyorlarmış gibi bir günaydın demeye ancak tenezzül ederler, bu daima böyle olmuştur. Çok sevilen yavrucuklara her çeşit özeni iki sene sarfettikten sonra bırakmalı ve artık bir daha görmemeli. Bazıları için emin olur ve oh artık bu beni daima sevecek, derim fakat tatil geçtikten sonra bu da diğerleri