Akından Akına Bir Kazıklı Voyvoda -III. Vlad Tepeş Drakula- Romanı. M. Turhan Tan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Akından Akına Bir Kazıklı Voyvoda -III. Vlad Tepeş Drakula- Romanı - M. Turhan Tan страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Akından Akına Bir Kazıklı Voyvoda -III. Vlad Tepeş Drakula- Romanı - M. Turhan Tan

Скачать книгу

dili kullanacağım?”

      “İstanbul’u ele geçiren Türklerin şimdi Roma’yı da zapt etmek istediklerini söyleyeceksiniz, Roma’nın Türk eline geçmesi bütün İtalya’nın Türkleşmesi demektir. Böyle bir durumda Kraliçe Beatris’in içinde doğup büyüdüğü Napoli Sarayı göçmüş olacak ve onun anası babası yurtsuz kalacaktır. Sonra Türklerin Roma’yı, bir taraftan da Belgrad’ı kendilerine merkez yaparak Viyana üzerine yürüyeceklerini yazacaksınız. Bu yürüyüş amacını bulursa Beatris’in şimdi başında taşıdığı taç da yuvarlanacaktır. İşte bu sözlerden telaşa düşecek olan Beatris kocasını sıkıştırmaya koyulacak ve zaten onu bir Sezar görmek istediği için elinden geleni yapıp kendisini Türklerin üzerine gönderecektir.”

      “Bundan benim ve hele sizin kazancınız ne olacak?”

      “Siz, uzunca bir zaman Türk bulutundan düşen yıldırımlardan uzaklaşmış olacaksınız. Kardeşiniz Radol’e bir oyun oynamak için düşünmekte serbest kalacaksınız. Ben de yurttaşlarımın ayaklanıp Matyas Korven’i kovduklarını, Macar tahtına bir piçin soyundan gelmeyen temiz kanlı bir kral oturttuklarını görüp uzaktan sevineceğim. Çünkü Matyas Korven Türklere yenilmezse de sarsılacaktır. Macarların ayaklanmasını bastıramayacaktır.”

      Vlad, oda içinde bir aşağı bir yukarı gezinmeye koyuldu. Bir taraftan başını kaşıyor, bir taraftan bıyıklarını büküyordu. Dört yüz delikanlıyı bir sözle ateşe atan bu adam, Türk korkusuyla iradesini kaybetmişe benziyordu. Duruşu, düşünüşü yüreğindeki korkunun beyninde bir kargaşalık yarattığını apaçık gösteriyordu.

      Demitriyos Yaksiç sessizdi, bulunduğu yerden göz ucuyla Kazıklı Voyvoda’nın sersemliğini süzüyordu. Neden sonra Vlad, dolaşmayı bıraktı, delikanlının yanına geldi, ellerini onun omuzuna koydu.

      “Düşüncen…” dedi. “Boş değil. Yalnız bir pürüz var. Onu da giderirsen dediğini yapacağım.”

      “Bu pürüz nedir asaletmeap?”

      “Henüz bugün yaktırdığım dört yüz genç Macar’ın hatırası!.. Onların ateşe atıldıklarının haberiyle benim Beatris’e yazacağım mektup bir günde Budapeşte’ye varırsa durumumuz çok gülünç olmaz mı?”

      Yaksiç gülümseyerek cevap verdi:

      “Aman asaletmeap, düşündüğünüz şeye bakın. Kocasını Sezar yapmak istediğiniz bir kadın, o büyük şerefin kuruntusu ile sarhoş olurken dört yüz delikanlının yanışını mı düşünür? Hele siz, Boğdan topraklarını alıp Beatris’e armağan edeceğinizi mektubunuzun bir yanında söyleyiverirseniz yurttaşların ölümü Budapeşte Sarayı’nda dile bile alınmaz.”

      Ve birden hatırlamış gibi sevinçle ilave etti:

      “Yazacağınız mektupta bu delikanlılar işini ön söz olarak koymanız da mümkün. Onların Bükreş’te Türk propagandası yaptıklarını, Samajeste Matyas Korven’e karşı boyarlarda sevgisizlik uyandırmaya çalıştıklarını ve bu alçakça hareketlerin benim tarafımdan size haber verilmesi üzerine kendilerini cezalandırdığınızı yazarsanız, akan sular durur; Beatris de kocası da size teşekkür eder. Bu ön sözün ardından dediğim şeyleri sıralarsınız.”

      Vlad, kısa bir düşünüşten sonra bu fikri de beğendi.

      “Şimdi…” dedi. “Sana büyük sırrı açmaktan çekinmem. Çünkü anladım ki beni seviyorsun ve bana yâr olacaksın.”

      Yaksiç’in gözlerinde gene hain bir pırıltı doğup söndü, fakat dudakları kapalı kaldı. Vlad, onun içinde kaynayan ve ışığı göz bebeklerine kadar yükselen sevinci sezmedi, sır dediği şeyi anlatmaya koyuldu:

      “Fatih Sultan Mehmet, gözdesi olan kardeşim Radol’ü benim yerime geçirmek istediğini bana sezdirmemek istiyor. Dolaşık yollardan yürüyor. O, birine atılmayı tasarlayınca ilkin ortaya bir sürü ağır dilekler atar. Bunlar yapılamayınca kızmış görünür ve savaşa çıkar. Benden de geçenlerde beş yüz seçme delikanlı ve hediye ödenmek üzere on bin altın da vergi istedi. Delikanlı istemesinin sebebi beni boyarların, Eflak halkının, Boğdanlıların, Macarların yanında küçültmektir. Onun sarayına böyle bir alay genci gönderirsem düpedüz muhabbet tellalı sayılacağım. Sonra bu delikanlıları halk arasından seçeceğim için üstüme bulaşacak kir katmerleşecek. Şu veya bu küçük hükûmetler Türk sarayına vergi veriyorlar. Benim de o çirkin yükü omzuma alışım pek ayıp sayılmaz amma beş yüz delikanlı göndermek meselesi kötü. Bunu yaparsam kendini güle güle bir erkeğe sunduktan sonra o erkeğe etek dolusu para da veren bir orospu durumuna düşeceğim.”6

      Biraz durdu, sonra gene söze başladı:

      “Ben bu ağır dilekler önünde çıldırasıya kızmakla beraber Fatih Sultan Mehmet’i oyalamak istedim. Gergin sinirlerimi şunu bunu kazıklayarak uyuşturmaya çalıştım, ona karşı ise uysal göründüm, kendini birkaç ay oyaladım.”

      Demitriyos, işin içyüzünü kavrayabilmek kaygısıyla dayanamadı, sordu:

      “Nasıl oyalayabildiniz asaletmeap?”

      “Düşüneyim, dedim. Para bulmaya savaşıyorum, dedim. Delikanlıları kendim seçmek istiyorum, dedim. Sözün kısası, her dereden su getirdim, birkaç ay işi savsakladım. Artık söylenecek yalan kalmadı, Fatih Sultan Mehmet de ekşi söz söylemeye başladı. Dün akşam gelen bir çavuş bu sözlerin en ağırını getirdi.”

      “Bizim haberimiz yok asaletmeap, bu çavuş ne vakit geldi?”

      “Dün akşam. Fakat ben kendisiyle baş başa kalıp görüştüm. Kâtiplerime bile neler konuştuğumu belli etmedim.”

      “Herif, demek ki, canınızı sıktı.”

      “Canımı sıktı da söz mü be çocuk. Yüreğimi ağzıma getirdi, sinirlerimi altüst etti. Bugün döktüğüm kanlar hep onun yüzündendir.”

      “Ne konuştuğunuzu sorarsam suç işlemiş olur muyum asaletmeap?”

      “Seni dost tuttuğum ve dost tanıdığım için sorabilirsin, ben de işte anlatıyordum: Çavuş, benimle Fatih Sultan Mehmet arasındaki durumun sağlamlaştırılmasının artık gerektiğini ve bu işe Vidin Valisi Çakırcı Hamza Paşa’nın memur edildiğini söyledi. Çakır’ın yanında hünkârın bir kâtibi de bulunacakmış.”

      “Bu kâtip kim ola asaletmeap?”

      “Yunus adlı bir Rum dönmesi. Öz adı Katabolinos’tur. Fatih’in gözdelerindendir. Çavuşun dediğine bakılırsa Çakırcı Hamza ile Yunus benimle görüşecekler, vergi ve beş yüz delikanlı işini sağlam bir kazığa bağlayacaklarmış. Çavuş bu tebliği yaptıktan sonra bir şey daha söyledi, gözlerimi fal taşı gibi açtırdı. Fatih, vergiyi ve delikanlıları gönderir göndermez benim de İstanbul’a gidip ayağını öpmekliğimi istiyormuş!.. Onun kurmak istediği tuzak pek belli. İlkin paramı alacak, sonunda da İstanbul’a götürüp asacak!..”

      “Siz ne cevap verdiniz asaletmeap!”

      “Vidin

Скачать книгу


<p>6</p>

Bu beş yüz delikanlı hikâyesi de Bizans tarihçisi Kalkondilas’la Dukas’ın kalemlerinden çıkmıştır. (e.n.)