Güvenlik Duvarı. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Güvenlik Duvarı - Хеннинг Манкелль страница 8
Wallander en baştan başladı. “Adın Sonja Hökberg ve 2 Şubat 1978 günü doğmuşsun.”
“Yani balık burcuyum. Senin burcun ne?”
“Şu anda bunun yeri değil. Buraya sorularımı cevaplamaya geldin, hepsi bu. Anladın mı?”
“Aptala benzer bir hâlim mi var?”
“Burada Ystad’da, Trastvägen 12 numarada anne babanla birlikte yaşıyorsun.”
“Evet.”
“Emil adında, 1982 doğumlu bir erkek kardeşin var.”
“Bu sandalyede oturması gereken o, ben değilim.”
Wallander kaşlarını kaldırdı.
“Neden öyle dedin?”
“Eşyalarımı karıştırmadan duramaz. Hep eli benim eşyalarımda. Çok kavga ederiz.”
“Eminim küçük kardeşinin olması zor bir durumdur ama şimdilik bu konuyu bir kenara koyalım.”
Kız hâlâ istifini bozmuyor, diye düşündü Wallander. Bu umursamazlığı sinirine dokunmaya başlıyordu.
“Geçen salı yaşanan olayları anlatmaya başlar mısın?”
“Aynı şeyin üstünden iki kere geçmek ne eziyet, çok sıkıcı.”
“Yapacak bir şey yok. Sen ve Eva Persson o akşam dışarı çıktınız?”
“Burada yapacak hiçbir şey yok. Keşke Moskova’da yaşasaydım.”
Wallander’in nutku tutulmuştu. Lötberg bile şaşırdı.
“Neden Moskova?”
“Bir yerlerde gördüm, orada hep heyecanlı şeyler oluyormuş. Hiç Moskova’ya gittiniz mi?”
“Hayır. Sadece sorularıma cevap ver. Evet, o gece dışarı çıktınız.”
“Biliyorsunuz zaten.”
“Eva ve sen yakın arkadaş mısınız?”
“Değilsek neden gece çıkalım? Sizce ben hoşlanmadığım insanlarla çıkıp gezecek bir tipe mi benziyorum?”
Wallander ilk kez kızın ses tonunda bir duygu yakalar gibi oldu. Sabırsız görünüyordu.
“Birbirinizi ne zamandır tanıyorsunuz?”
“Çok uzun değil.”
“Ne kadardır?”
“Birkaç yıl.”
“Senden beş yaş küçük.”
“Beni örnek alıyor.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Bana kendi söyledi. Beni örnek alıyormuş.”
“Neden peki?”
“Onu kendisine soracaksınız.”
Soracağım, diye düşündü Wallander. Ona soracak çok şeyim var. “Bana o gece olanları anlatır mısın?”
“Of Tanrım!”
“Anlatmalısın, istesen de istemesen de. Mecbur kalırsak burada böyle sabaha kadar otururuz.”
“Birer bira içtik.”
“Eva Persson daha 14 yaşında olmasına rağmen mi?”
“Daha büyük gösteriyor.”
“Sonra ne oldu?”
“Birer bira daha söyledik.”
“Ondan sonra?”
“Taksi çağırdık. Ama bunların hepsini zaten biliyorsunuz. Neden sorup duruyorsunuz?”
“Bu taksiciye saldırmaya mı karar verdiniz?”
“Para lazımdı.”
“Ne için?”
“Hiç, öylesine.”
“Dur bir bakalım, doğru anlamış mıyım: Paraya ihtiyacınız vardı ama herhangi bir şey için değil, öylesine.”
“Evet.”
Hayır, hiç de değil, diye düşündü Wallander. Kızın cevabında bir parça öz güvensizlik sezinlemişti. Dikkatini arttırdı. “Normalde insanlar paraya bir şeyler için ihtiyaç duyar.”
“Bizde öyle olmadı.”
Ah, evet, öyleydi, diye içinden geçirdi Wallander. Fakat şimdilik bu konunun üstüne gitmemeye karar verdi.
“Bir taksiciyi soyma fikri nasıl geldi aklınıza?”
“Konuştuk işte.”
“Restoranda mı?”
“Evet.”
“Yani daha önceden konuşmamıştınız?”
“Niye konuşalım ki?”
Lötberg ellerine bakıyordu.
“Yani restorana gitmeden önce taksiciye saldırma niyetinizin olmadığını söylesek doğru olur mu? Kimin fikriydi?”
“Benim.”
“Eva itiraz etmedi?”
“Hayır.”
Bir şeyler tutmuyor, diye düşündü Wallander. Kız yalan söylüyor ama son derece sakin.
“Restorandan taksiyi çağırttınız, sonra gelmesini beklediniz. Doğru mu?”
“Evet.”
“Peki ama çekiç ve bıçak nereden çıktı? Saldırıyı önceden planlamadıysanız yani.”
Kız, Wallander’in gözlerinin içine baktı. “Ben hep yanımda çekiç taşırım,” dedi. “Eva’da da bıçak vardır.”
“Neden?”
“Başınıza ne geleceği belli olmaz.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Sokaklar manyak dolu. İnsan kendini koruyabilmeli.”
“Yani hep çantanda bu çekiçle sokağa çıkarsın?”
“Evet.”