Dorian Gray’in Portresi. Оскар Уайльд
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Dorian Gray’in Portresi - Оскар Уайльд страница 8
Ressam hayretle bakakaldı. Hiç de Dorian’ın sözleri değildi bunlar. Ne olmuştu? Bir hayli öfkeli görünüyordu. Yüzüne kan hücum etmiş ve yanakları kıpkırmızı olmuştu.
“Evet!” diye devam etti. “Senin o fildişi Hermes’in veya gümüş Faun’un kadar değerim yok gözünde. Onları her daim seveceksin. Peki, beni ne zamana kadar seveceksin? İlk kırışıklık yüzümde belirinceye kadar sanırım. Artık anlıyorum ki, bir kişi güzelliğini kaybettiği zaman, kim olursa olsun, her şeyini kaybetmiş oluyor. Senin resmin işte bunu öğretti bana. Lord Henry Wotton tamamen haklı. Gençlik sahip olmaya değer tek şey. İhtiyarlamaya başladığımı fark ettiğimde kendimi öldürmem lazım!”
Hallward’ın yüzü bembeyaz oldu ve delikanlının elini tuttu. “Dorian! Dorian!” diye bağırdı. “Lütfen böyle söyleme. Daha önce senin gibi bir arkadaşım hiç olmadı, bundan sonra da asla olmayacak. Sen bu dünyevi şeyleri kıskanmıyorsun değil mi? Bunların herhangi birinden daha zarif olan sen!”
“Ben güzelliği ölümsüz olan her şeyi kıskanıyorum. Beni resmettiğin portreyi kıskanıyorum. Benim kaybetmek zorunda olduğuma o niye sahip olsun ki? Gelip geçen her an benden bir şeyler götürürken ona bir şeyler katıyor. Ah, keşke tam aksi olsaydı! Değişen resim olsaydı da ben her zaman şu an olduğum gibi kalsaydım! Bu resmi neden yaptın ki? Gün gelecek benimle alay edecek… Fena hâlde alay edecek!” Gözlerini sıcak gözyaşları doldurdu; ellerini çekti ve kendini divanın üstüne atıp sanki dua ediyormuş gibi yüzünü yastıklara gömdü.
Acı acı “Bunun müsebbibi sensin Harry!” dedi ressam.
Lord Henry omuzlarını silkti. “Gerçek Dorian Gray bu; hepsi o kadar.”
“Hayır değil!”
“Şayet değilse benim elimden ne gelir?”
Ressam “Senden rica ettiğimde gidebilirdin!” diye mırıldandı.
“Benden istediğinde burada kaldım.” diye cevap verdi Lord Henry.
“Harry, en iyi iki dostumla aynı anda bozuşamam, ama ikiniz bir olup şimdiye kadar yaptığım en iyi eserden nefret etmeme sebep oldunuz ve ben de bu eseri yok edeceğim. Tuval ve boyalardan başka bir şey değil bu en nihayetinde. Üçümüzün de hayatını etkilemesine ve mahvetmesine müsaade etmeyeceğim.”
Dorian Gray altın sarısı başını yastıkların arasından kaldırdı ve uzun perdeli camın altında duran çam ağacından yapılmış resim masasına doğru ilerlerken donuk bir yüz ve yaşlı gözlerle ressama baktı. Orada ne yapıyordu? Parmakları teneke tüpler ve kuru fırçalar arasında geziniyor, bir şeyler arıyordu. Evet, uzun palet bıçağını arıyordu, esnek çelikten yapılmış o ince bıçağı… Sonunda buldu. Tuvali paramparça edecekti.
Hıçkırıklarını içinde tutan delikanlı kanepeden sıçradı ve Hallward’a doğru hızla ilerledi, elindeki bıçağı atölyenin en köşesine fırlattı. “Hayır Basil, yapma!” diye haykırdı. “Bu bir cinayet olur!”
Şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra, soğuk bir ifadeyle “Sonunda çalışmamı beğenmen beni çok sevindirdi Dorian.” dedi ressam. “Beğeneceğini hiç düşünmemiştim.”
“Beğenmek mi? Ona âşık oldum Basil. Bu benliğimin bir parçası resmen. Bunu hissedebiliyorum.”
“Peki, o zaman, kurur kurumaz, verniklenip, çerçeveletip evine göndereceğim. Ondan sonra kendinle istediğini yapabilirsin.” Ardından odayı boydan boya yürüdü ve çay istemek için çıngırağı çaldı. “Çay içersin değil mi Dorian? Sen tabii ki Harry? Yoksa sen böyle basit hazlara karşı mısın?”
“Basit hazlara hayranım.” dedi Lord Henry. “Onlar komplekslerin son sığınağıdır. Fakat sahne haricinde, dekorları sevmem. Ne kadar tuhaf adamlarsınız, ikiniz de! İnsanı rasyonel canlılar olarak tanımlayanın kim olduğunu merak ediyorum. Şimdiye kadar yapılmış en ham tanımlama. İnsan birçok şeydir, fakat rasyonel değildir. Aslına bakarsan iyi ki de değil; bununla birlikte, keşke siz ikiniz bu resim için tartışmasanız. Doğrudan bana verseydin çok iyi olacaktı Basil. Bu sersem çocuğun onu istediği pek söylenemez ama ben gerçekten çok istiyorum.”
“Eğer resmi benden başkasının almasına izin verirsen Basil, seni asla affetmem!” diye haykırdı Dorian Gray “Ve insanların bana sersem çocuk demelerine de göz yummam.”
“Resmin senin olduğunu biliyorsun Dorian. Daha ortada yokken sana vermiştim onu.”
“Ayrıca biraz sersemce davrandığınızı da biliyorsunuz Bay Gray ve oldukça genç biri olduğunuzun hatırlatılmasına da itirazınız olduğunu sanmıyorum.”
“Bu sabah kesin bir şekilde itiraz etmeliydim Lord Henry.”
“Ah, bu sabah! Bu sabahtan beri epey yaşlandınız.”
Kapı vuruldu ve elinde dolu bir tepsiyle uşak içeri girip tepsiyi küçük bir Japon masasının üstüne bıraktı. Bardakların ve çay tabaklarının şangırtısının yanı sıra oluklu Gürcü semaverinin ıslığı duyuluyordu. Genç bir uşak iki büyük porselen tabak getirdi. Dorian Gray masaya doğru ilerledi ve çay doldurdu. Diğer ikisi baygın bir edayla masaya yürüdü ve kapakların altında neler olduğuna baktı.
“Hadi bu akşam tiyatroya gidelim.” dedi Lord Henry. “Muhakkak bir yerlerde bir şeyler vardır. White’ta3 birine yemek sözüm var, kendisi sadece eski bir arkadaşım; hasta olduğumu söyleyen veya sonradan ortaya çıkan bir iş nedeniyle gelemeyeceğimi bildiren bir not gönderebilirim. Sanırım ikincisi daha hoş bir bahane: Samimiyetin tüm sürprizini taşıyor.”
“Etkinlikler için giyinmek çok sıkıcı bir iş.” diye homurdandı Hallward. “Ayrıca bu giysiler insanın üstünde çok korkunç duruyorlar.”
Lord Henry dalgın bir şekilde “Evet.” diye cevapladı. “On dokuzuncu yüzyıl kıyafetleri mide bulandırıcı. Çok kasvetli, çok can sıkıcılar. Modern çağda hayata gerçekten renk katan tek unsur günahlar.”
“Dorian’ın önünde böyle şeyler söylememelisin Harry.”
“Hangi Dorian’ın önünde? Bize çay dolduran Dorian mı yoksa portredeki mi?”
“Her ikisinin de.”
“Sizinle birlikte tiyatroya gelmeyi çok isterim Lord Henry.” dedi genç adam.
“O hâlde gelmelisiniz ve geleceksiniz, Basil ya sen?”
“Doğrusu ben gelemem. Gelmemeyi yeğlerim. Yapacak çok işim var.”
“Peki, o zaman siz ve ben baş başa gideriz Bay Gray.”
“Bu çok hoşuma gider.”
Ressam dudaklarını ısırdı ve elinde bir bardakla portreye doğru yürüdü. “Ben gerçek Dorian’la kalacağım.” dedi üzgün bir şekilde.
Portrenin modeli, ressamın üzerine yürüyerek “Gerçek Dorian o mu?” diye bağırdı. “Ben gerçekten
3
İngiltere’nin en köklü centilmenler kulübü.