Henüz 17 Yaşında. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Henüz 17 Yaşında - Ахмет Мидхат страница 7
“Ne münasebet! Ama senin de hâlinden, duruşundan anlıyorum ki sen de bu gece şu gidişimizden pek hoşnut değilsin.”
“Zaruri, mecburi olduğunu anlatamadık mı? Hava böyle olmasaydı bu yerlere kim gelirdi? Ama senin rakı üzerindeki felsefene burada da yer verecek olursak hiç de böyle bir üzüntü, pişmanlık hâli göstermemeliyiz. Mademki bir iştir oldu; mademki üç dört lira masrafa giriyoruz; bari zevkini de çıkaralım.”
“En doğrusu öyle olacak… Ama bunlar galiba kızları getirmeye gittiler. Keşke tembih etseydik de yalnız iki kız getirselerdi.”
“Sebep?”
“Hangisi olursa olsun, iki kız getirselerdi de onlar da beğenilmiş sayılabilselerdi…”
“Hikmetini anlayamadım?”
“Beş altı kız gelirse hepsini alıkoyacak değiliz ya? Sonra ötekilerini üzüntülü üzüntülü geri yollamak nasıl olur ya?”
“Amma yaptın ha! Böyle bir yerde bu kadar utangaçlık… Parasıyla…”
Üst katın merdiveninden aşağıya birkaç ayak patırtısının inmeye başlaması Hulûsi Efendi’ye sözünün tamamlanması için meydan bırakmadı. Bir kız, onun arkasından bir dahası içeriye girdiler. Merdivenin üst tarafından da başka birkaçının ayak patırtısı işitildi.
Ahmet Efendi görenlerin sahiden kakavan sanacakları derecelerde bir şaşkınlık içinde bulunup Hulûsi ise oldukça güler yüzle kızları karşılamaya yürüdü.
Bunlar henüz yataktan kalkmış ve hâlâ esnemekte bulunmuş idiler. Arkalarında birer beyaz gömlek ve onların üzerinde sonradan omuzlarına aldıkları birer palto yahut kabı yırtık kürk bulunup ayakları çıplak ve saçları perişan bir hâlde idiler. Sanki alafranga “reverans” olmak üzere azıcık eğilmekle beraber elleriyle de birer temennâ ettiler ki şu hâle ve istemeye istemeye, kendilerini zorlayarak yüzlerinde gülümseme göstermeye çalışmalarına bakanlar, onlardan önce hiçbir kaltak karı görmemiş olsalar, işte “kaltak” denebilecek kadınların ancak bunlar gibi olabileceğini hükmederlerdi.
Bunların ardınca da başka üç karı daha gelip, beşi dahi kendilerini müşterilere beğendirmek için ellerinden geldiği derecede sevimli yüzlerini gösterdikten sonra birer yana oturdular.
Bu anda hiçbir taraftar söz söylenemeyeceği tabiidir.
Ahmet ve Hulûsi Efendiler, kızları birer birer gözden geçirerek dikkatleri hangisi üzerinde durursa o kızın bir lahzaya mahsus olmak üzere, gözleri yere eğilerek tavrı değişirdi; ama bu hâlin yalnız bir lahzaya mahsus olduğunu bilmelidir. Bu utangaçlık eseri ise kendi hâllerini kendileri dahi korkunç ve ayıp görmekten ileri gelmeyip acaba müşteri beni beğenecek mi, beğenmeyecek mi, şüphesinden doğma bir şeydi.
Müşterinin kendisini beğendiği veya beğenmediği ilk bakıştan sonra, hâlinde belirecek hususi alametlerden anlaşılacağı bu kadınlarca zati denenmiştir ve bu yolda kendileri pek ustadırlar. Her hâlde müşterinin bu tavrını görmemek için bir saniyeye, bir ana mahsus olmak üzere gözlerini yere indirirlerdi.
Sükût bayağı uzadıktan sonra, Hulûsi Efendi, söz açmak için: “Matmazeller size zahmet verdik.” dediyse de kızlarda esnemekten ve elleriyle gözlerini oğuşturup saçlarını, falanlarını düzeltmekten başka cevap görülmedi.
Ahmet Efendi sanki bir acemi asker imiş de ayak talimi ediyormuş gibi oda içinde bir aşağı, beş yukarı gezinmekte ve önce yapıp hazırlamış olduğu cigarasını yakmayı dahi akıl edemeyerek ucu yanmamış cigarayı çekip yürümekte idi.
Neden sonra Maryanko Dudu geldi; dedi ki:
“Nasıl beyefendiler; kızlarımı beğendiniz mi?”
Hulûsi:
“Maşallah, hepsi güzeldir, Dudu!”
Maryanko:
“Öyle ise size hangileri lazımsa onlar kalsın da ötekiler de rahatlarına baksınlar.”
Hulûsi:
“Söyle bakalım, arkadaş; hangisini beğendin?”
Ahmet:
“Dudu, burada bir adamın yalnız yatması yasak mıdır?”
Kızların beşi birden gülmeye başladılar.
Dudu dedi ki:
“Demek oluyor ki siz beğenmediniz?”
“Hayır beğenmedim değil; ama yalnız yatmak istiyen adam ne yapar, diye sordum.”
“Yalnız yatmak isteyen adam bir otele gider.”
“Yağmur yağar, vakit gecikir de otel bulamayarak buraya gelirse?”
Hulûsi:
“O hâlde geceliği tamamıyla verip bir yatakta yatabilir; öyle değil mi madam?”
Maryanko:
“Orası öyle ya! Ama ben size mutlaka kız beğendirmek isterim.” (Kapı yanında bulunan uşağa) “Vasili git. Virgina’yı kaldır da al, getir!”
Uşak bu emir üzerine karının yüzüne öyle bir bakış baktı ki Hulûsi Efendi bu bakışın manasının: “Canım, Virgina nasıl kaldırılabilir? Bilmiyor musun ki müşterisi vardır!” demek olduğunu anladı.
Ahmet Efendi dedi ki:
“Yok, yok! Zahmet etmeyiniz, Dudu. Kimseyi zahmete koymayınız. Kız beğenmediğim için değil. Tabiatım öyledir. Yalnız yatmaktan hoşlanırım.”
Maryanko:
“O da sizin bileceğiniz şey, beyim. Ya sizin için hangisi kalsın, efendim?”
Sözün ikinci fıkrası Hulûsi Efendi’ye karşı söylenmiş olduğundan Hulûsi Efendi Dudu’ya bir cevap vermeden önce, arkadaşının yanına sokularak, Fransızca: “Adam, niçin böyle ediyorsun? İşte bu gece de böyle eğlenelim!” diye birçok sözle kandırmaya çalıştı. Ahmet kendisine karşılık veriyordu ise de ileriye sürdüğü deliller birbirinden kuvvetli olacağına gittikçe zayıflıyordu.
Bunlar Fransızca söyleşirlerken, kızların birkaçı sanki Fransızca anlıyorlarmış gibi davranarak birkaç kelime söylediler ki bu kadar pis lakırdılar, yalnız Fransızcadan değil, Çin dilinde dahi ağıza alınamayacak kadar murdar sanılırlar. Anlaşılıyor ya, görüştükleri sefihlerden öğrendikleri sözler olup bunları son derecede soğuk bir tarzda söylemişlerdi.
Nihayet Hulûsi Efendi arkadaşını kandırabildi; ama Ahmet, kendisi için hangi kızın kalması lazım geleceğini göstermeyip bu işi dahi Hulûsi yaparak ve bir tane de kendi için ayırarak öteki üç kıza lüzum kalmayınca, onlar kalkıp gittiler.
Kızlar giderken arkalarından bakan Ahmet Efendi’nin