Şakarim. Yerlan Sıdıkov
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Şakarim - Yerlan Sıdıkov страница 14
Abay’ın yoğun ilgisi altında Şakarim kendisini hep bilgi armağan eden kutsal ağacın gölgesinde gibi hissediyordu. Okumak, yeni şeyler öğrenmek, kitaplarda bulunabilen bilgeliği idrak etmek onun hoşuna gidiyordu. Kendisini okumak için mollaya gönderirken ebeveynlerinin karşılaştıkları isteksizlik artık geride kalmıştı. Onun, göçebelerin çoğunluğunda olduğu gibi açık ve beyaz bir sayfa kadar temiz zihni anlaşılmayan kitaplarda yer aldığından daha önceleri ulaşılamaz olan yeni bilgileri hızla ve azimle kavrıyordu.
Şakarim, Nurpeyis’ten aldığı derslere büyük bir ciddiyetle yaklaşıyordu. O alfabeyi hemen öğrenip basit metinleri okumaya başladı. Öğretmen onun başarılarından memnundu, fakat “Dubrovskiy”yi okumaya başladıklarında işler yavaşladı. Zor metinlerin okunmasında Şakarim kelime dağarcığının yetersizliği nedeniyle zorlanıyordu. Nurpeyis ona şehirden birçok yeni kelime ezberleyebileceği Rusça-Kazakça sözlük satın almayı önerdi.
Şakarim, müzik aletleri satan dükkân sahibinden kemanın hazır olduğuna dair haberi daha güzün almıştı. Şimdi de şehre gitmek için bir sebep daha çıktı; Rusça öğrenmeye devam etmek için sözlüğe ihtiyaç vardı. Şakarim yola hazırlanmaya başladı.
Annesi Tolebike, kışın yola çıkmanın tehlikeli olduğunu ileri sürerek oğlunun kararına itiraz etti. En önemlisiyse yazın Şakarim’in düğünü olacaktı fakat damat bu konuyu pek de düşünmüyor gibiydi.
– Çocuk gibi davranıyorsun, olur olmaz şeyler için şehre gidiyorsun, diyordu annesi öfkeli bir sesle. Vakurlaşmanın, ev işlerini çevirmenin zamanı geldi. İlkbaharda göç idaresini ele alarak kendini efendi olarak göstermelisin.
Tölebike, ev idaresi konusunu boşuna açmamıştı. Çok eskiye dayanan geleneklere göre Kazaklarda tüm erkek evlatlar evlendikten sonra “Büyük Ev” dedikleri ebeveyn evinden ayrı eve çıkarlardı. Maddi imkânların elverdiği takdirde onlar ayrı obalar şeklinde göç ederlerdi, fakat ailenin küçük oğlu hep ebeveynlerle birlikte kalırdı ve aile reisliğinin yanı sıra Büyük Ev yani baba ocağı da, babadan ona geçerdi.
Şakarim eninde sonunda yaklaşık bir ay kaldığı Semipalatinsk şehrine gidebildi. İlk iş olarak dükkâna gidip onun için getirilen kemanı cüzdan olarak kullandığı kumaşa sarılı parayı dükkân sahibine uzatarak satın aldı. Yüzlerce elin dokunuşundan silik hale gelmiş, tıpkı birilerinin emeklerinin, üzüntülerinin, tutkularının, dramlarının vakayinameleri gibi çeşitli yazılarla kaplı karanlık, insanüstü bir güce sahip paralar Şakarim’i hep hayret ettirmiştir. O, keman için iki koyun parası olan 6 Ruble verdi. Mutluluktan pahalıya aldığının fakına varmadı. Satıcı, kemanın ne şekilde kullanılması gerektiği konusunda bilgi ve yayı cilalamak için kolofan verdikten sonra Şakarim’e iki tane nota albümü de sattı. O, nota anlamıyordu, fakat onlar için de parayı aynı ihtiramla ödedi.
Aynı zamanda müzisyen olan satıcı, delikanlının yoğun ilgisini görünce ona kemanda birkaç melodi çaldı ve parmakların yay üzerindeki yerleşim pozisyonlarını gösterdi. Böylece Şakarim yaklaşık yarım saatlik ders almış oldu ve daha sonra da kemanın çalınması konusunda aklında oluşmuş sorulara cevap bulmak için iki defa dükkâna uğradı.
Rusça-Kazakça sözlüğe gelince, onu bulmak hiç de kolay olmadı, çünkü anlaşıldığı üzere sözlüğün basılmış şekli mevcut değilmiş, sadece bölge idaresinin girişimiyle meydana getirilmiş el yazma nüshaları varmış. Sayısı çok az olan el yazma sözlüklerin elden ele dolaşmasından dolayı Şakarim onlardan birini çok zor satın alabildi. Bu, sağlam iplikle tutturulmuş ilk sütunda Rusça kelimelerin karşısındaysa Arap harfli Kazakça karşılıklarının mürekkeple yazılı olduğu birçok sayfadan oluşmuş bir albümdü. Farklı renkli mürekkeplerden sözlüğe sürekli olarak yeni kelimelerin ilave edildiği anlaşılmaktaydı. Semipalatinsk’e ikinci gidişinden sonra sözlükle kemanın sevinçli sahibi gençlik ve güzellik hakkında sözleriyle bestesi kendisine ait olan bir şarkı yazdı:
Değerli taşlar gibi gözleri,
Yüzü ay gibi, tabanına kadar örgüsü,–
O hayatından daha değerli, senin meleğin!
Sesiyse tıpkı bülbülün ötüşü.
Huyu yumuşak, nazik ipek gibi
Kim kıyaslanır onun canlı güzelliğiyle?
Nehir gibi engin ve gürültülü
O benim sevgilimdi.
Uyumluluğu onun cennet korosu gibi
Ben onu bozkırlar, dağlar arasında aradım,
Masum ve saf tıpkı nur gibi,
Mevzun endamlı tıpkı fidan gibi.
Beli de kıl gibi ince
Eşi benzeri yok bu dünyada.
Kim onu üzerse bir kere bile
O bizi bulacak karşısında.
Parlıyor şefkatle gözleri,
Çiy gibi akıyor sözleri.
Saçlarına tarağın dişleri dokunsa
Saç onun, ben yanıyorum ateş olmasa da.
Canım bedenimden çıkacak gibi oluyor hayranlıktan
O göz ucuyla bana baktığında.
Hey güzeller, biz hepinize aşığız,
Niyeti delikanlıların günah dolu olsa da.
Dünya, şiirlere yansımak için vardır. Yaşam kitabı tasarlandı, geriye onu içerikle doldurmak kalıyordu. Şakarim kendisini çok mutlu insanlardan sayıyordu, çünkü etrafını sevgi sarıyordu. Yakında evlenecekti. Şakarim için aile hayatı 1876 yılının yaz mevsiminde başlamış oldu. Sevgili yârinin adı Mauen’di.
1877 yılının ilkbaharında tepelerin kuzey yamaçlarında karlar henüz erimeden obalar yaylaya göç etmek üzere hazırlık yaparken Karaşokı’da bulunan Şakarim’e Abay geldi. Yanında arkadaşı Erbol Komekbayulı (1843–1884), vazgeçilmez yardımcısı Baymagambet ve Abay’ın o bölgenin haritasını çizen mühendis olarak tanıttığı Rus asıllı bir atlı vardı. Abay getirdiği Rus dilinde yazılmış kitaplarla dergilerin arasından sekiz yıl önce çıkmış “Rus Habercisi” adlı dergiyi seçerek sayfaların birinde yer alan “Savaş ve Barış, Lev Tolstoy” yazısına işaret etti ve:
– Biliyorum, sen Rusça öğrenmeyi bırakmadın. Bu, Rus yazarının meşhur romanının ilk bölümleri, kolay olmayacak, fakat “yolu ancak giden kat eder” demişler. Okumaya bu dergiden başla. Beğenirsen devamını ve Tolstoy’un başka eserlerini getiririm, dedi.
– Şehirden aldığım sözlükle okumak daha kolay, fakat yine de anlayamadığım ifadeler oluyor, dedi Şakarim.
– Dil öğrenmek için o dilin konuşulduğu ortamda yaşamak daha iyidir. Bizim öyle bir imkânımız yok, fakat vazgeçmek de yok; çünkü sadece Rus dili vasıtasıyla başka halkların biriktirmiş olduğu bilgilere ulaşabiliriz.
– Rusça konuşacak kimsenin olmamasından mı yakınıyorsun?