Savaş ve Barış I. Cilt. Лев Толстой

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой страница 42

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Prens Vasili iyice sert bir tonda:

      “Şurasını unutmayınız ki bütün sonuçlardan siz sorumlu olacaksınız…” dedi. “Ne yaptığınızı elbette biliyorsunuzdur.”

      Prens Vasili sözlerini henüz bitirmişti ki Büyük Prenses hiç beklenmedik bir şekilde Anna Mihailovna’nın aniden üzerine atılıp çantayı kaparak “Rezil kadın!” diye bağırdı.

      Başını önüne eğip kollarını iki yana açtı Prens Vasili. O sırada Piyer’in bir süredir gözlerini ayıramadığı odanın kapısı, birdenbire korkunç bir hızla duvara çarparak açıldı. Ve böylece dışarı fırlayan Ortanca Prenses, ellerini dizlerine vurup bağırdı:

      “Ne yapıyorsunuz siz? II s’en va et vous me Iaissez seule!”233

      Büyük Prenses bunu işitince çantayı yere düşürdü. Anna Mihailovna hemen eğilip o müthiş tartışmaya yol açan şeyi kaptı, sonra da koşarak yatak odasına daldı.

      Büyük Prenses’le Prens Vasili, çabucak toparlanıp onun ardından hızla ilerlediler.

      Böylece, sessiz birkaç dakika geçti. Sonra da içeriden ilkin Büyük Prenses çıktı. Yüzü solgundu. Alt dudağını ısırıyordu durmadan. Salonda bulunanları yeni fark etmişti sanki. Öteden beri zar zor zapt edip de artık hâkim olamadığı bir öfke dalgalandı yüzünde.

      “Artık sevinebilirsiniz…” dedi. “Burada el ele vererek bekleyip durmanızın nedeni bu değil miydi zaten?..”

      Ve elindeki mendili hıçkırarak yüzüne kapayıp koşa koşa çıkıp gitti salondan.

      Prenses’in ardından Prens Vasili de çıkmıştı. Piyer’in oturmakta olduğu divana doğru sarsıla sarsıla yürüdü. Oturmadı, çöktü divana ve elleriyle yüzünü kapadı. Yüzünün sapsarı kesildiğini, alt çenesinin de sıtma nöbeti tutmuşçasına titrediğini gördü Piyer. Sonra da Prens, delikanlıyı dirseğinden kavrayarak:

      “Ah, evladım!” diye başladı konuşmaya.

      Sesinde Piyer’in daha önce hiç fark etmediği bir içtenlik, ondan hiç beklemediği bir yumuşaklık vardı. Şöyle devam etti:

      “Ne kadar günah işliyor, ne kadar aldatıyoruz birbirimizi! Niçin peki bütün bunlar? Neye yarıyor, nereye varıyor sonu?”

      Bir an durdu ve şöyle sürdürdü konuşmasını:

      “Yaşım geldi altmışa dayandı oğlum! Ve işte ben de… Ben de evet… Her şeyin sonu ölüm dostum, her şeyin! Ölüm korkunç bir şey!”

      Ağlamaya başladı.

      En son olarak Anna Mihailovna çıktı odadan; yumuşak, ağır adımlarla Piyer’e yaklaştı.

      “Piyer.” dedi tatlı bir sesle.

      Piyer bir şey sormak ister gibi gözlerini ona dikti. Ve Anna Mihailovna eğilip genç adamın alnını gözyaşlarıyla ıslatarak öptü. Kısa bir süre sessizlik içinde bekledikten sonra “II n’est plus.”234 dedi.

      Delikanlı, gözlüklerinin ardından bakmaya devam ediyordu yine ona. Anna Mihailovna fısıldayarak konuştu:

      “Allons, je vous rcconduirai. Tâchez de pleurer. Rien ne soulage comme les larmes.”235

      Karanlık bir salona götürdü Piyer’i. Ve Piyer, burada hiç kimse yüzünü göremeyeceği için rahatladı. Anna Mihailovna bir süre için yalnız bıraktı onu. Kadın döndüğünde Piyer, başını koluna yaslayarak derin bir uykuya dalmıştı.

      Ertesi sabah Anna Mihailovna, “Oui, mon cher, c’cst une grande perte pour nous tous!”236 diyordu Piyer’e hüzünlü bir sesle.

      Ve şöyle devam ediyordu:

      “Je ne parle pas de vous. Mais Dieu vous soutiendra, vous êtes jeune et vous voilà à la tête d’une immense fortune, je l’espère. Le testament n’a pas encore été ouvert. Je vous connais assez pour savoir que cela ne vous tournera pas la tête, mais cela vous impose des devoirs, et il faut être homme.”237

      Susuyordu Piyer.

      “Peutêtre plus tard je vous dirai, mon cher, que si je n’avais pas été là, Dieu sait ce qui serait arrivé. Vous savez, mon oncle avanthier encore me promettait de ne pas oublier Boris. Mais il n’a pas eu le temps. J’espère, mon cher ami, que vous remplirez le désir de votre père.”238 diye sürdürdü konuşmasını Anna Mihailovna.

      Anlamıyordu Piyer, susuyordu. Utancından kızarmış, Prenses Anna Mihailovna’ya bakıyordu öylece.

      Piyer’e bunları söyledikten sonra Rostoflara döndü, Anna Mihailovna ve yattı. Uyanır uyanmaz da Rostoflar başta olmak üzere bütün ahbaplarına Kont Bezuhof’un ölümü hakkında ayrıntılı bilgi vermeye başladı.

      Dediğine bakılırsa o da tıpkı Kont gibi ölmek isterdi, onunki kadar dokunaklı ve aynı zamanda da ibret verici bir ölümle… Hele baba ile oğulun son görüşmesi öylesine iç parçalayıcı olmuştu ki şimdi hatırlarken bile gözleri doluyordu. Bu konuda bir türlü kestiremediği, kesin karar veremediği biricik nokta şuydu: O korkunç veda boyunca herkesi ve her şeyi kusursuz bir şekilde hatırlayan ve oğluna o derece dokunaklı sözler etmiş olan baba mı daha gönlü yüce idi davranışında, yoksa o perişan hâliyle kendisini her görende acıma uyandıran ve buna rağmen üzüntüsünü, ölmek üzere olan babasına azap vermemek için gizlemeye çalışan Piyer mi? İşte bu erdemli tablo karşısında yüreğinden taşıp gelen duyguları da şu sözlerle dile getiriyordu:

      “C’est pénible, mais cela fait du bien: ça élève l’âme de voir des hommes, comme le vieux comte et son digne fils.”239

      Anna Mihailovna, Büyük Prenses’le Prens Vasili’nin o geceki davranışlarını ve kendisinin bu konudaki olumsuz düşüncelerini de açıklamaktan geri durmuyordu. Ama bunu ancak kulağa fısıldanabilecek büyük bir sır gibi söylemekteydi.

      XXII

      Prens Nikolay Andreyeviç Bolkonski’nin çiftliği Lisi Gori’de, genç Prens Andrey ile karısının her an çıkıp gelmeleri beklenmekteydi. Ama bu sürüp giden bekleyiş, İhtiyar Prens’in konağındaki şaşmaz düzene uygun şekilde akıp giden hayatı hiç mi hiç sarsıntıya uğratmamıştı.

      Sosyetede le roi de Prusse240 diye anılan Korgeneral Prens Nikolay Andreyeviç; Çar Pavel zamanında köye sürgün edildiğinden beri, kızı Mariya ve kızının nedimesi Matmezel Bourienne’le birlikte Lisi Gori Çiftliği’nde oturmaktaydı. Gerçi yeni çar tahta çıktığında Prens’in de başkente gitmesine izin verilmişti ama o yine de buradan başka bir yere adımını atmaksızın köyde oturmaya devam ediyor, buna gerekçe olarak da şöyle

Скачать книгу


<p>233</p>

“O ölüyor ve siz beni yapayalnız bırakıyorsunuz!”

<p>234</p>

“O artık yok.”

<p>235</p>

“Götüreyim sizi, haydi. Ağlamayı deneyin. Birkaç damla gözyaşı kadar insanı rahatlatan bir şey yoktur.”

<p>236</p>

“Evet sevgili yavrum, hepimiz için büyük bir kayıp bu!”

<p>237</p>

“Sizden söz etmiyorum. Tanrı size yardım edecektir. Gençsiniz ve bu yaşta çok büyük bir servete sahip oldunuz. Umarım, bu konuda yanılmıyorumdur. Gerçi vasiyetname açılmadı henüz. Yeterince tanıyorum sizi ve biliyorum ki bu durum başınızı döndürmeyecektir. Ama yine bu durum size belirli birtakım ödevler de yüklüyor. Dolayısıyla da erkeklere yakışır bir şekilde davranmanız gerekmekte.”

<p>238</p>

“Ben orada bulunmamış olsaydım başımıza kim bilir neler gelirdi? Bunu belki bir gün sırası gelir de söylerim size yavrum… Biliyor musunuz ki daha evvelki gün Kont, Boris’i unutmayacağını söylemişti bana. Ama vakti yokmuş işte. Babanızın ödev bildiği bir şeyi sizin yerine getireceğinizi umuyorum sevgili çocuğum.”

<p>239</p>

“Acı bir şey bu ama iyi yanı da var: Kont ile asil ruhlu oğlu gibi insanların yaşadığını görmek insanı yüceltiyor.”

<p>240</p>

Prusya Kralı.