Rüzgârın Kızı Anne. Люси Мод Монтгомери
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Rüzgârın Kızı Anne - Люси Мод Монтгомери страница 12
O gece Bayan James Pringle eve döndüğünde kızı Jen’e öyle bir hikâye anlattı ki genç kız mosmor oldu. Rebecca Dew ise tüm içtenliğiyle Jen’in layığını bulduğunu söyledi. Bunun nihai sonucu ise “Önemli Olaylar” kompozisyonundaki hakaret oldu.
Anne eski mezarlığa yüksek, yosun kaplı taş duvarlarla çevrelenmiş ve donmuş eğrelti otlarının püsküllediği derin tekerlek izleriyle kaplı yoldan gitti. Kasım rüzgârlarının henüz tüm yapraklarını sıyırmadığı ince ve sivri karakavaklar, uzaklardaki tepelerin mor renginin oluşturduğu arka planda karanlık bir hâlde uzanıyorlardı. Ancak mezar taşlarının yarısı sarhoş misali yalpalamış hâlde eğik duran eski mezarlık, sıra sıra upuzun uzanan hüzünlü köknar ağaçlarıyla çevriliydi. Anne mezarlıkta kimseyle karşılaşmayı beklemediğinden mezarlık kapısının hemen içinde Bayan Valentine Courtaloe ile karşılaştığında biraz afalladı. Uzun, narin bir burnu, ince hassas ağzı ve eğimli zarif omuzları ile tartışmasız bir hanımefendi havası vardı bu kadında. Summerside’daki herkes gibi o da Bayan Valentine’i tanıyordu hâliyle. Kendisi kentin terzisiydi ve gerek yaşayan gerekse ölmüş kimseler hakkında bilmediği yok denilebilirdi. Anne tek başına gezinerek eski ve tuhaf mezar yazıtlarını okumak ve mezar taşlarının üzerini kaplayan yosunların altından unutulmuş âşıkların isimlerini çözmeye çalışmak istedi. Ancak Bayan Valentine koluna girince kaçamadı. Meğerse bu mezarlıkta Pringlelar kadar çok sayıda Courtaloelar gömülüymüş. Ancak Bayan Valentine’in damarlarında bir damla bile Pringle kanı yoktu ve Anne’in en gözde öğrencilerinden biri onun yeğeniydi. Yani ona kibar davranmak için çok fazla zihinsel savaş vermesine gerek yoktu. Tabii ona ekmek parasını “dikiş yaparak kazandığı” imasını yapmama konusunda çok dikkatli olmak gerekliydi. Bayan Valentine’in bu konuda çok hassas olduğu söylenirdi.
“Bu akşam burada olduğum için çok mutluyum.” dedi Bayan Valentine. “Burada gömülü olan herkesi anlatabilirim sana. Bir mezarlığın keyfini çıkarabilmek için cesetlerin içinin de dışının da bilinmesi gerektiğini hep söylerim. Ben burada yürüyüş yapmayı yeni mezarlıkta yürüyüş yapmaktan daha çok severim. Burada sadece eski aileler gömülü. Tomları, Dickleri ve Harryleri yeni mezarlığa gömüyorlar. Courtaloelar bu köşede gömülü. Aman aman ailemizde çok sayıda cenazemiz oldu.”
“Sanırım tüm eski aileler için böyledir.” dedi Anne, çünkü belli ki Bayan Valentine bir şeyler söylemesini bekliyordu.
“Hiçbir ailede bizim kadar olduğunu söyleyemezsin.” dedi Bayan Valentine kıskançlıkla. “Bizde çok veremli vardı. Çoğumuz öksürükten öldük. Bu benim Bessie teyzemin mezarı. Eğer azize diye bir şey varsa o da Bessie teyzedir. Ancak onun kız kardeşi Cecilia teyze ile konuşmak çok daha ilginçtir. Onu son gördüğümde bana, ‘Otur canım, otur. Bu gece on biri on geçe öleceğim ama son kez güzel bir dedikodu yapmamıza engel değil bu.’ demişti. Tuhaf olan şeyse saat tam on biri on geçerken vefat etti. Bunu nasıl bilebildiğini bana söyleyebilir misiniz?”
Anne cevap veremedi.
“Büyük büyük dedem Courtaloe burada gömülü. Buraya 1760 yılında geldi ve geçimini sağlamak için çıkrık yaptı. Tüm yaşamı boyunca tam 1400 tane yaptığını duydum. Öldüğünde papaz şu ayeti okumuş, ‘Onları işleri takip eder.’ İhtiyar Myrom Pringle ise o zaman onun arkasından cennete çıkan yolun çıkrıklarla dolu olduğunu söyledi. Sizce bu söz söylenecek şey midir Bayan Shirley?”
Eğer bu ifadeyi Pringle dışında bir kimse söylemiş olsaydı Anne bu kadar keskin bir cevap vermezdi muhtemelen, “Kesinlikle söylenmez.” dedi Anne. O sırada kurukafa ve çapraz kemiklerle süslenmiş bir mezar taşına bakıyordu. Bunun da yapılacak şey olmadığını düşünür gibi görünüyordu.
“Kuzenim Dora burada gömülü. Tam üç kocası vardı ama hepsi de hızlıca öldüler. Zavallı Dora’nın sağlıklı koca bulma konusunda yüzü gülmedi. Son kocası Benjamin Banning. Ama burada gömülü değil. Lowvale’de ilk karısının mezarı yanında gömülü. Ayrıca ölüm fikrine hiç alışmamıştı. Dora ona daha iyi bir yere gideceğini söyleyince, ‘Belki de. Ama ben iyisiyle kötüsüyle bu dünyaya alıştım.’ demiş zavallı Ben. Tam altmış bir tane farklı ilaç almış ama yine de süründü. David Courtaloe amcamın tüm ailesi burada. Burada her mezarın ucuna okka gülleri dikilmiş ve öyle güzel açıyorlar ki! Her yaz buraya gelir ve kendi gül vazom için toplarım. Ziyan olmalarına göz yummak yazık olmaz mı sence de?”
“Ga… Galiba öyle.”
“Benim zavallı gencecik kardeşim Harriet burada yatıyor.” diye iç çekti Bayan Valentine. “Muhteşem saçları vardı. Rengi seninkine benzerdi. Ama belki bu kadar kızıl değildi. Dizlerine kadar gelirdi saçları. Öldüğünde nişanlıydı. Senin de nişanlı olduğunu duydum. Ben evlenmeyi pek istemedim ama nişanlı olmak isterdim. Tabii ki kısmetlerim oldu. Ama ben kolay beğenen biri değildim. Ne de olsa bir Courtaloe herkesle evlenemez öyle değil mi?”
Bu söylediği pek olası görünmüyordu.
“Frank Digby… Şurada sumakların altında uyuyor. Benimle evlenmek istemişti. Onu reddettiğim için biraz pişmanlık duyuyorum. Ama bir Digby ne demek bilir misin? Georgina Troop ile evlendi sonra. Sırf kıyafetlerini göstermek için kiliseye hep geç gelirdi Georgina. Aman aman nasıl da düşkündü kıyafetlerine. Güzelim mavi bir elbiseyle gömdüler onu. O elbiseyi bir düğünde giymesi için dikmiştim ama kısmet cenazesineymiş. Üç tane dünya tatlısı çocuğu oldu. Kilisede hep önümde otururlardı ben de onlara şeker verirdim. Sizce kilisede çocuklara şeker vermek yanlış mıdır Bayan Shirley? Ama nane şekeri değil. Nane şekeri sorun olmazdı sonuçta. Sizce de nane şekerinde dinî bir hava yok mu? Ancak çocuklar pek sevmiyorlar.”
Courtaloeların tüm mezarları gezildikten sonra Bayan Valentine’in yâd edişlerinin tadı sertleşti. Courtaloe olmayan kimseler pek de önemli değillerdi.
“İhtiyar Bayan Russell Pringle burada yatıyor. Cennete gitti mi gitmedi mi çok merak ediyorum.”
“Ama neden?” dedi oldukça şaşırmış Anne.
“Çünkü kendisinden birkaç ay önce vefat eden kardeşim Mary Ann’den hep nefret ederdi. ‘Eğer Mary Ann cennetteyse orada kalmam.’ derdi. Kendisi hep sözünü tutan bir kadın olmuştur, canım benim. Tam bir Pringle gibi. Bir Pringle olarak dünyaya geldi ve kuzeni Russell ile evlendi. Bu Bayan Dan Pringle. Yani Janetta Bird. Öldüğünde yetmiş yaşındaydı. Söylenildiğine göre yetmiş yaşından bir gün bile fazla yaşamanın yanlış olduğunu düşünürmüş. İncil’deki sınır yetmiş diye. İnsanlar tuhaf şeyler söylüyorlar, öyle değil mi? Duyduğuma göre kocasından izin almadan yapmaya cesaret edebildiği tek şey ölmekmiş. Bir keresinde kocasının beğenmediği bir şapka satın aldığında ne yaptığını biliyor musun canım?”
“Aklıma bir şey gelmiyor.”
“Adam şapkayı yedi.” dedi Bayan Valentine ciddiyetle. “Tabii küçük bir şapkaydı. Dantelleri ve çiçekleri vardı. Kuş tüyü yoktu. Yine de hazmetmesinin zor olduğunu düşünüyorum. Duyduğum kadarıyla midesinde bir müddet ağrılar olmuş. Tabii onu şapkayı yediğini görmedim ama bana bu hikâyenin doğru olduğunu söylediler. Sence doğru mudur?”
“Bir Pringle’dan her şey beklenir.” dedi Anne buruk bir şekilde.
Bayan