Yeşilin Kızı Anne: Ingleside. Люси Мод Монтгомери

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yeşilin Kızı Anne: Ingleside - Люси Мод Монтгомери страница 10

Жанр:
Серия:
Издательство:
Yeşilin Kızı Anne: Ingleside - Люси Мод Монтгомери

Скачать книгу

verdiği saçma tavsiyeler ve korkutucu anları hatırlayan Anne kahkaha attı. Tabii bu kahkahanın arkasında hafif bir ürperti de yok değildi. Çocuğu güvendeydi. Gilbert başka bir yerlerde başka bir çocuğun hayatını kurtarmak için mücadele ediyordu.

      Tanrı’m, ona ve annesine yardım et. Dünyadaki tüm annelere yardım et. Bizden yol göstermemizi, sevgimizi ve anlayışımızı bekleyen bu minicik hassas kalpler için bizim çok fazla yardıma ihtiyacımız var.

      Gece samimi bir dost misali kucakladı Ingleside’ı. Herkes, telaşından neredeyse kendini kaybeden Susan da dâhil olmak üzere tatlı ve huzurlu bir uykuya daldı.

      BÖLÜM 7

      “Yanında yeterince insan olacak. Yalnızlık çekmez. Dört çocuğumuz var. Üstelik Montreal’den gelecek olan yeğenlerim de bizi ziyaret edecekler.”

      İri, etine dolgun, neşeli Bayan Parker, Walter’a kocaman gülümseyince küçük çocuk, ilgisiz bir tebessümle karşılık vermekle yetindi. Gülümsemelerine ve neşesine rağmen Bayan Parker’dan çok da hoşlandığı söylenemezdi. Bu kadında bir aşırılık vardı. Ama Doktor Parker’ı severdi. “Dört çocuklarını” ve Montreal’den gelecek olan yeğenlerini, Walter daha önce hiç görmemişti. Parkerların yaşadığı Lowbridge, Glen’den yaklaşık on kilometre uzaktaydı. Walter onların evine hiç gitmemiş olsa da Doktor ve Bayan Parker onları sık sık ziyaret ederdi. Doktor Parker’la babası iyi arkadaşlardı. Ancak Walter, annesinin Bayan Parker’la olan dostluğu konusunda çok da olumlu fikirlere sahip değildi. Henüz altı yaşında olduğu hâlde çocuğunun diğer çocukların fark edemediği şeyleri görebildiğini anlamıştı Anne.

      Walter, Lowbridge’e gitmeyi isteyip istemediğinden pek de emin değildi. Bazı ziyaretler muhteşem oluyordu. Örneğin Avonlea’ye gitmek eğlenceliydi. Kenneth Ford’la eski Hayaller Evi’nde bir gece geçirmek ise çok daha eğlenceliydi. Gerçi orayı ziyaret etmiş gibi olmuyordu. Çünkü Hayaller Evi, Ingleside çocukları için ikinci bir ev gibiydi. İki haftalığına Lowbridge’e, yabancıların arasına gitmekse çok farklı bir şeydi. Ama bu konuda karar alınmıştı. Walter, annesinin ve babasının bu durumdan memnun olduğunu hissetmişti. Ancak bu memnuniyetin sebebi hakkında hiçbir fikri yoktu. Tüm çocuklarını başlarından atmak istiyor olabileceklerini düşündü Walter. Bu düşünce küçük çocuğu hem üzüyor hem de tedirgin ediyordu. Jem iki gün önce Avonlea’ye götürülmüştü. Susan’ın gizemli bir şekilde, “Vakit geldiğinde ikizleri Bayan Marshall Elliot’a yollamalı.” dediğini duymuştu. Peki hangi vakitti bu? Mary Maria teyzeyi karamsarlığa sürükleyen bir şey vardı ve sık sık “Umarım sağ salim atlatırsın.” dediğini duyuyordu. Sağ salim atlatılmasını istediği şey neydi? Walter’ın hiçbir fikri yoktu. Ancak Ingleside’da tuhaf bir şeyler dönüyordu.

      “Onu yarın götürürüm.” dedi Gilbert.

      “Küçükler bunu heyecanla bekleyecekler.” dedi Bayan Parker.

      “Çok naziksiniz.” dedi Anne.

      “En iyisi bu kesinlikle.” diyen Susan, Bücürük’ü mutfağa kovaladı.

      “Bayan Parker’ın Walter’ı başınızdan alması çok iyi oldu.” dedi Mary Maria teyze, Parkerlar gidince. “Bayan Parker bana Walter’dan çok hoşlandığını söyledi. İnsanlar bazen tuhaf şeylerden hoşlanıyorlar, öyle değil mi? Artık en azından iki haftalığına da olsa ayağım ölü bir balığa takılmadan banyoya gidebileceğim.”

      “Ölü balık mı teyzeciğim! Siz ne demek…”

      “Aynen öyle demek istiyorum Annie. Ne diyorsam onu söylerim her zaman. Ölü bir balık! Sen daha önce hiç ölü bir balığın üzerine yalın ayak bastın mı?”

      “Hayır… Ama…”

      “Walter dün gece bir alabalık yakaladı ve hayatta kalmasını sağlamak için küvete koydu Bayan Blythe.” dedi Susan kaygısızca. “Eğer orada kalmış olsaydı sorun olmazdı. Ama nasıl olduysa küvetten zıplayıp gece ölmüş. E yalın ayak dolaşan biri de hâliyle…”

      “Hiç kimseyle kavga etmemek gibi bir prensibim var.” diyen Mary Maria teyze yerinden kalkıp odadan çıktı.

      “Onun beni öfkelendirmesine izin vermeyeceğim Bayan Blythe.” dedi Susan.

      “Benim de biraz sinirlerimi bozuyor. Ama tabii bu iş bittiğinde çok da umurumda olmayacak. Ayrıca ölü bir balığa basmak iğrenç bir şey olmalı.”

      “Ölü bir balık canlı bir balıktan daha iyi değil mi Anne’ciğim? Ölü balık kımıl kımıl etmez.” dedi Di.

      Ingleside’ın hanımı ve hizmetçisi kıkırdadılar.

      Sonra Anne o gece, Walter’ın Lowbridge’de mutlu olmayacağından endişelendiğini söyledi Gilbert’a.

      “Çok hassas. Hayal gücü de çok kuvvetli.” dedi kederli bir şekilde.

      “Hem de çok fazla.” dedi Gilbert. “Ben o çocuğun karanlıkta tek başına yukarı çıkmaktan korktuğunu düşünüyorum Anne. Parker çocuklarıyla birkaç gün geçirmek ona çok iyi gelecektir. Eve bambaşka bir çocuk olarak dönecektir.”

      Anne başka bir şey söylemedi. Gilbert’ın haklı olduğuna şüphe yoktu. Walter, Jem olmadığında yalnızlık çekecekti muhtemelen. Ancak Shirley doğduktan sonra olanlar düşünülecek olursa Susan’ın evi çekip çevirmek ve Mary Maria teyzeye dayanmak dışında ne kadar az görevi olursa o kadar iyi olurdu. Mary Maria teyzenin iki haftalık ziyareti çoktan dört haftaya uzamıştı.

      Ertesi gün evden ayrılacak olma düşüncesinin kasvetinden kurtulmak için kendini hayallerine kaptıran Walter, yatağında uyanık hâlde uzanıyordu. Çok canlı bir hayal gücü vardı ve bu hayalleri onun için bir kaçıştı. Tıpkı duvardaki resmi tasvir edilen at gibi, hayal gücüne atlayıp zamanda ve mekânda dörtnala koşturuyordu. Gece inmeye başlamıştı. Gece, güney tepesinde, Bay Andrew Taylor’ın korusunda yaşayan uzun boylu, esmer, yarasa kanatlı bir melekti. Walter bazen onu sevinçle karşılardı. Bazen de zihninde fazlasıyla canlı bir şekilde hayal ettiği bu şeyden korkardı. Walter, kendi küçük dünyasındaki her şeye sahne karakterleri misali hayat verirdi. Rüzgâr geceleri ona hikâyeler anlatırdı. Ayaz, bahçedeki çiçekleri ısırarak koparırdı. Çiğ sessizce inerdi. Eğer ötelerdeki mor tepeye çıkabilirse Ay’ı yakalayabileceğinden emindi. Koca Deniz hep değişir ve hiç değişmezdi. Bütün bunların hepsi Walter için kişilik sahibi varlıklardı. Ingleside, Çukur, akçaağaç korusu, bataklık, liman kıyısı ve daha birçok yer; elfler, denizkızları, orman perileri ve gulyabanilerle doluydu. Şömine rafındaki siyah Paris kedisi biblosu masalsı bir cadıydı. Geceleri canlanıp evin içinde dolaşır ve dev gibi büyürdü. Walter, başını battaniyesinin altına saklayıp ürperdi. Kurduğu hayallerden korkardı hep.

      Kendisinin çok “endişeli ve gergin” olduğunu söyleyen Mary Maria teyze belki de haklıydı. Gerçi Susan bunu söylediği için onu asla affetmeyecekti ama… Yukarı Glen’deki Kitty MacGregor teyze, “üçüncü gözü” olduğunu söylerken haklıydı belki. Walter’ın uzun kirpikli, duman grisi gözlerine derince baktıktan sonra onun “genç bir bedene sıkışmış yaşlı bir ruh” olduğunu söylemişti. Belki de yaşlı ruh, genç beynin her zaman anlayamadığı

Скачать книгу