Yeşilin Kızı Anne: Ingleside. Люси Мод Монтгомери
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Yeşilin Kızı Anne: Ingleside - Люси Мод Монтгомери страница 11
“Ben çocukken…” dedi Mary Maria teyze. “Bir şeyleri sevip sevmememe izin verilmezdi. Neyse, Bayan Parker herhâlde sendeki bazı durumları düzeltir. Galiba Winter ailesindendi. Ama Clark da olabilir… Yok yok, muhtemelen Campbelllardandı. Ama Winterların ve Campbellların kumaşı aynıdır ve saçmalığa tahammülleri yoktur.”
“Lütfen Walter’ı Lowbridge ziyaretiyle ilgili korkutmayın Mary Maria teyze.” dedi Anne. Gözlerinin derinlerinde ufak bir kıvılcım belirmişti.
“Kusura bakma Annie.” dedi Mary Maria teyze alçak gönüllülük ederek. “Senin çocuklarına bir şey öğretmeye hakkım olmadığını hatırlamam gerekirdi.”
“Lanet olası kadın.” diye mırıldandı Susan tatlıyı getirmek için mutfağa gittiğinde. Tatlı olarak Walter’ın en sevdiği puding vardı.
Anne kendini çok suçlu hissetti. Gilbert, zavallı, yalnız ve yaşlı bir kadına karşı daha sabırlı olması gerektiğini ima edercesine hafif sitemkâr bir bakış attı.
Gilbert biraz keyifsizdi. Herkesin bildiği üzere o yaz aşırı yoğun çalışmıştı. Mary Maria teyzenin beklediğinden daha zor bir insan olduğunu fark etmişti belki de. Anne, bir aksilik çıkmazsa sonbaharda Nova Scotia’ya bir aylığına avlanmaya gitmesi için Gilbert’ı zorla da olsa yollamayı kafasına koymuştu.
“Çayınız nasıl?” diye sordu Mary Maria teyzeye gönül almak istercesine.
Mary Maria teyze dudaklarını büktü.
“Çok açık. Ama önemli değil. Zavallı ihtiyar bir kadının çayını beğenip beğenmediği kimin umurunda? Gerçi bazı insanlar benim arkadaşlığımdan keyif alıyorlar ama…”
Mary Maria teyzenin bu iki cümlesi arasındaki bağı çözme zahmetine en azından o an için girmek istemiyordu Anne. Rengi solmuştu.
“Yukarı çıkıp uyuyacağım.” dedi zayıf bir sesle. Masadan kalktı. “Bir de Gilbert, Lowbridge’de çok kalmasan iyi olacak. Bayan Carson’ı da arasan fena olmaz.”
Sıradan ve aceleci bir şekilde öptü Walter’ı. Sanki onu hiç umursamıyor gibiydi. Walter ağlamayacaktı. Mary Maria teyze onu alnından öpmüştü. Walter alnına nemli bir öpücük kondurulmasından nefret ederdi. Mary Maria teyze bir de şöyle dedi:
“Lowbridge’de yemek adabına dikkat et Walter. Aşırı açgözlü olma. Yoksa Kocaman Siyah bir adam yaramaz çocukları doldurduğu kocaman siyah torbasına atar seni.”
Gilbert bu duyduğundan hiç hoşlanmadı. Anne’le birlikte çocuklarını bu şekilde korkutmama kararı almışlardı ve başka birinin de bunu yapmasına izin vermeyeceklerdi. Mary Maria teyze kafasına içi dolu bir çorba kâsesi fırlatılmasını ucuz atlattığını asla bilemedi.
BÖLÜM 8
Walter, babasıyla yolculuk yapmayı genelde severdi. Çünkü güzelliği severdi ve Glen St. Mary yolları çok güzeldi. Lowbridge’e giden yol, cıvıl cıvıl düğün çiçekleriyle süslüydü ve yemyeşil eğrelti otları davetkâr korunun etrafına dağılmışlardı. Ancak o gün babası konuşmak istemiyor gibiydi ve Gri Tom’u, Walter’ın daha önce hiç görmediği bir şekilde sürüyordu. Lowbridge’e vardıklarında Bayan Parker’a çabucak bir şeyler söyledikten sonra Walter’a veda etmeden ayrıldı. Küçük çocuk bir kez daha ağlamamak için kendini tuttu. Kimsenin kendisini sevmediği çok açıktı. Annesi ve babası onu eskiden severlerdi. Ancak artık sevmiyorlardı.
Lowbridge’deki büyük ve düzensiz Parker hanesi, Walter’a çok da dost canlısı gibi görünmedi. Ancak o sırada muhtemelen hiçbir evi sevemezdi. Bayan Parker onu arka bahçeye götürdü. Çocukların neşeli çığlıklarının yankılandığı bir yerdi burası ve Walter bu seslerin kime ait olduğunu görmüş oldu. Bayan Parker kısa süre sonra dikişine döndü ve çocukları tanışmaları için kendi hâllerine bıraktı. Bu şekilde bırakılan her on çocuktan dokuzu sorun yaşamazdı muhtemelen. Ancak Walter Blythe, işte o onuncu çocuktu. Bayan Parker onu sevmişti. Kendi çocukları da dünya tatlısı ufaklıklardı. Fred ve Opal, Montreal havalarında takılsalar da Bayan Parker yeğenlerinin kimseye kaba davranmayacağından emindi. Her şey yolunda gidecekti. Zavallı “Anne Blythe’a” yardım etmekten çok memnundu. Bu yardım, çocuklarından birini başından almak basitliğinde bir şey olsa da. Bayan Parker her şeyin yolunda gideceğini ümit ediyordu. Arkadaşları Anne için, Anne’in kendisi için endişelenmediği kadar endişeleniyorlar, birbirlerine Shirley’nin doğumunu hatırlatıyorlardı.
Arka bahçeye birden ani bir sessizlik çöktü. Burası kocaman bir elma bahçesine çıkıyordu. Walter, Parker çocukları ve onların Montreal’den gelen kuzenlerine utanarak ve ciddiyetle bakıyordu. Bill Parker on yaşındaydı. Al yanaklı, yuvarlak yüzlü bir çocuktu ve annesine çekmişti. Bill, Walter’a çok büyük görünüyordu. Dokuz yaşındaki Andy Parker, Lowbridge çocukları arasında “arsız Parker” olarak nam salmıştı ve ona takılan “Domuz” lakabı yersiz değildi. Walter görür görmez hoşlanmadı ondan. Kısa kesilmiş açık renkli saçları, çilli ve muzip bir yüzü, pörtlek mavi gözleri vardı. Fred Johnson, kendisiyle aynı yaşta olsa da Walter ondan da hoşlanmamıştı. Hâlbuki açık kahverengi bukleleri olan güzel bir çocuktu. Fred’in dokuz yaşındaki kız kardeşi Opal’in de bukleleri ve siyah gözleri vardı. Keskin siyah gözler… Opal, sekiz yaşındaki sarışın kuzeni Cora Parker’a dolamıştı bir kolunu ve iki kız Walter’a küçümseyen gözlerle bakıyorlardı. Eğer Alice Parker orada olmasaydı Walter’ın gerisin geriye kaçması son derece olasıydı.
Alice yedi yaşındaydı. Dünya tatlısı kıvırcık sarı saçları vardı. Gözleri, Çukur’daki menekşeler kadar mavi ve yumuşacıktı. Alice’in pembe, gamzeli yanakları vardı. Fırfırlı, sarı, minik elbisesiyle dans eden bir düğün çiçeğini andırıyordu. Alice, Walter’ı hayatı boyunca tanıyormuş gibi gülümsedi. Alice onun arkadaşıydı.
Konuşmayı Fred başlattı.
“Merhaba evlat.” dedi küçümsercesine.
Bu küçümsemeyi derhâl fark eden Walter daha fazla içine kapandı.
“Benim adım Walter.” dedi tane tane.
Fred hayrete kapılmış gibi yaparak diğerlerine döndü. Bu köylü çocuğuna gününü göstermeye kararlıydı!
“Adı Walter’mış.” dedi Bill’e ağzını alaycı bir şekilde bükerek.
“Adı Walter’mış.” dedi Bill, Opal’a.
“Adı Walter’mış.” dedi Opal zevkten dört köşe Andy’ye.
“Adı Walter’mış.” dedi Andy, Cora’ya.
“Adı Walter’mış.” diye kıkırdadı Cora, Alice’e.
Alice bir şey demedi. Walter’a hayranlıkla baktı ve diğer çocuklar hep bir ağızdan “Adı Walter’mış.” deyip çığlık çığlığa alaycı kahkahalar atarken Walter’ın yaşadığı huzursuzluğa dayanmasını sağladı.
“Ufaklıklar