Yeşilin Kızı Anne: Ingleside. Люси Мод Монтгомери
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Yeşilin Kızı Anne: Ingleside - Люси Мод Монтгомери страница 9
“Seni endişelendirmek istemiyorum ama.” dedi Mary Maria teyze sesini ürkütücü bir şekilde alçaltarak. “Yağmur fıçısına baktın mı? Geçen sene Küçük Jack MacGregor yağmur fıçısına düşerek boğulmuştu.”
“Ben… Ben oraya baktım.” dedi Susan ellerini bir kez daha kavuşturarak. “Bir sopa alıp dürttüm…”
Anne’in, Mary Maria teyzenin sorduğu soru üzerine duran kalbi yeniden atmaya başladı. Susan kendini topladı ve ellerini kavuşturmayı bıraktı. Bayan Blythe’ın üzülmemesi gerektiğini geç hatırlamıştı.
“Sakinleşelim ve kendimizi toparlayalım.” dedi titreyen sesiyle. “Sizin de dediğiniz gibi buralarda bir yerdedir Bayan Blythe. Herhâlde buhar olup havaya karışacak hâli yok.”
“Kömür kovasına baktınız mı? Peki ya saate?” diye sordu Mary Maria teyze.
Susan kömür kovasına baksa da saatin içine bakmayı akıl edememişti. Saat, küçük bir çocuğun içine saklanabileceği genişlikteydi. Jem’in orada saatlerce çömelir vaziyette durması saçmalığını bir saniye bile düşünmeden saate koştu Anne. Ancak çocuk orada değildi.
“Bu gece yatağa girdiğimde bir şeylerin olacağını hissetmiştim.” dedi Mary Maria teyze iki eliyle şakaklarına bastırarak. “Geceleyin İncil’imi okurken, ‘Günün ne getireceğini bilmezsiniz.’ cümlesiyle karşılaştım. Bu cümle kâğıdın üzerinde çok belirgindi. Bu bir işaret. Kendini en kötüsüne hazırla Annie. Bataklığa gitmiş olabilir. Elimizde birkaç tazının olmaması çok kötü.”
Anne, korkunç bir çabayla gülmeyi başardı.
“Korkarım adada hiç tazı yok teyzeciğim. Eğer Gilbert’ın ihtiyar av köpeği hâlâ yaşasaydı Jem’i kısa sürede bulurdu. Kendimizi boş yere endişelendiriyoruz bence.”
“Carmody’deki Tommy Spencer kırk yıl önce gizemli bir şekilde kayboldu ve bir daha bulunamadı. Belki de bulunmuştur. İskeleti yani. Bu gülünecek şey değil Annie. Nasıl bu kadar sakin karşılıyorsun aklım almıyor.”
Telefon çaldı. Anne ve Susan birbirlerine baktılar.
“Ben… Ben telefona bakamam Susan.” dedi Anne fısıldayarak.
“Ben de bakamam.” dedi Susan donuk bir sesle. Mary Maria Blythe’ın karşısında bu şekilde zayıflık gösterdiği için kendini bir daha hiç affetmeyecek olsa da elinden bir şey gelmezdi. İki saatlik dehşet dolu arama ve korkunç düşünceler Susan’ı altüst etmişti.
Mary Maria teyze ağır adımlarla telefona doğru yürüyüp ahizeyi eline aldı. Saçına sardığı bigudilerle duvara yansıyan silüeti bu kadının ihtiyar şeytanın ta kendisinde benzediğini düşündürmüştü Susan’a.
“Carter Flagg her yeri aradıklarını ama ondan bir iz bulamadıklarını söylüyor.” dedi Mary Maria teyze sakince. “Ama kayığı göletin ortasındaymış ve görebildikleri kadarıyla içinde kimse yokmuş. Kayığı kıyıya çekeceklermiş.”
Susan, Anne’i tam zamanında yakaladı.
“Hayır… Hayır… Bayılmayacağım Susan.” dedi Anne. Dudakları bembeyaz olmuştu. “Sandalyeye oturmama yardım et lütfen. Teşekkürler. Gilbert’ı bulmamız lazım.”
“Eğer Jem boğulduysa bu lanet dünyadaki birçok beladan kurtulduğunu düşün Annie.” dedi Mary Maria teyze kendince teselli etmeye çalışarak.
“Feneri alıp bir kez daha etrafa bakacağım.” dedi Anne ayağa kalkmayı başarır başarmaz. “Evet, baktığını biliyorum Susan… Ama bana müsaade et. Müsaade et. Böyle hiçbir şey yapmadan durup bekleyemem.”
“O zaman üzerinize kazak alın Bayan Blythe. Bu gece hava çok nemli. Sizin kırmızı kazağınızı getireyim. Oğlanların odasındaki sandalyede asılı duruyor. Ben getirinceye kadar burada bekleyin.”
Susan aceleyle yukarı çıktı. Birkaç saniye sonra bir çığlık sesi yankılandı Ingleside’da. Anne ve Mary Maria teyze yukarı koştuklarında Susan’ın koridorda, neredeyse nöbet geçirircesine kahkaha atıp ağladığını gördüler.
“Bayan Blythe çocuk burada! Küçük Jem burada! Kapının arkasındaki pencere oturağında uyuyormuş. Kapı gizlediği için oraya bakmamıştım. Yatağında da göremeyince…”
Rahatlama ve neşenin getirdiği yoğun duygularla güçten düşen Anne, odaya girdi ve pencere oturağının yanında diz çöktü. Her ne kadar kısa süre sonra Susan’la beraber şapşallıklarına gülecek olsalar da o an için sadece sevinç gözyaşları vardı. Küçük Jem pencere kenarındaki oturakta sağ salim uyuyordu. Üzerinde bir battaniye vardı ve yıpranmış oyuncak ayısı güneş yanığı küçük ellerinin üzerindeydi. Onu bağışlamış gibi görünen Bücürük ise ayaklarının dibine kıvrılmıştı. Kızıl bukleleri yastığın üzerine düşüyordu. Tatlı bir rüya gördüğünü düşünen Anne onu uyandırmak istemese de küçük çocuk, yıldız gibi gözlerini açarak annesine baktı.
“Jem canım, neden yatağında değilsin? Bizi biraz korkuttun. Seni bulamadık. Buraya bakmak da aklımıza gelmedi.”
“Buraya uzanmak istedim çünkü eve geldiğinizde babamla beraber dış kapıdan içeri girişinizi görmek istedim. Çok yalnızlık çektiğim için de uyumak istedim.”
Annesi çocuğunu kucaklayıp yatağına taşıdı. Annesinin öpücüğü, battaniyesini örttükten sonra sevildiğini hissettirircesine okşayışı… Yılan dövmesinin yapıldığını görmek umurunda bile değildi. Annesi çok iyiydi. Tanıdığı en iyi anneydi hatta. Glen’deki herkes Bertie Shakespeare’in annesine “Bayan Pinti Cimrioğlu” derdi çünkü çok cimriydi. Ayrıca en ufak bir şeyde Bertie’ye tokat atıyordu.
“Anneciğim.” dedi uykulu uykulu. “Tabii ki gelecek bahar sana mayıs çiçeği getireceğim. Her bahar getireceğim. Bana güvenebilirsin.”
“Tabii ki güvenirim canım.” dedi annesi.
“Neyse velvele sona erdiğine göre sanırım rahat bir nefes alıp yataklarımıza dönebiliriz.” dedi Mary Maria teyze. Ancak ses tonunda hırçın da olsa bir rahatlama vardı.
“Pencere kenarını hatırlamamak benim şapşallığım.” dedi Anne. “Bak şu başımıza gelenlere. Doktor bize bunu unutturmaz, orası kesin. Susan, lütfen Bay Flagg’e telefon et ve Jem’i bulduğumuzu söyle.”
“Bana da sağlam gülecektir.” dedi Susan mutlu bir şekilde. “Ama umurumda değil. Küçük Jem güvende olduktan sonra bana istediği kadar gülebilir.”
“Bir fincan çay olsa iyi olurdu.” dedi Mary Maria teyze iç çekerek. Ejderha işlemeli geceliğini zayıf bedenine iyice sarıyordu.
“Ben şimdi hemen yaparım.” dedi Susan çabucak. “Bir bardak çay hepimize iyi gelir. Sevgili Bayan Blythe, Carter Flagg, Küçük Jem’in güvende olduğunu öğrendikten sonra ‘Tanrı’ya şükür.’ dedi. Bir daha o adam aleyhine tek bir kelime etmeyeceğim.