Savaş ve Barış II. Cilt. Лев Толстой

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaş ve Barış II. Cilt - Лев Толстой страница 27

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Savaş ve Barış II. Cilt - Лев Толстой

Скачать книгу

“Moskova terk edilecek! Bizim kurtarıcımız olacak o!” diyordu.

      “İnsanlığın düşmanıdır o!” diye haykırıyordu bir başkası. “Bırakın konuşayım lütfen… Beyler, eziyorsunuz beni!..”

      XXIII

      Tam bu sırada general üniforması giymiş, omuzdan aşırtma kordonlu, sivri çeneli, gözleri fıldır fıldır dönen Kont Rastopçin; iki yana açılan soylular kalabalığının arasından geçerek hızla içeri girdi:

      “İmparator hazretleri şimdi gelecek…” dedi. “Oradan geliyorum ve öyle sanıyorum ki içinde bulunduğumuz durumda fazla tartışma gereksiz. İmparator, bizi ve tacirleri toplamak lütfunda bulundu. Oradan (Tacirlerin bulunduğu salonu işaret ediyordu.) milyonlar akacak. Bize gelince ödevimiz, milisi hazırlamak ve her fedakârlığı yapmaktır… Yapabileceğimizin en azıdır bu!”

      Masada oturan en yaşlılar arasında bir konuşma başladı. Çok alçak sesle konuşuluyordu. En son gürültü patırtıdan sonra, bu yaşlı insanların teker teker “Aynı görüşteyim.” ve aynı şeyi başka bir şekilde söylemek için değişikliğe uğratarak “Benim fikrim de aynı.” demelerini duymak, insanı hüzünlendiriyordu.

      Moskovalı soyluların, Smolenskliler gibi bin kişide tam teçhizatlı on kişi verecekleri konusundaki kararı yazması kâtibe emredildi. Toplantıya katılan beyler, üstlerinden bir yük kalkmış gibi hafiflediler; sandalyeleri gürültüyle çekip birbirlerinin koluna girerek bacakları açılsın diye salonda dolaşmaya başladılar.

      “İmparator, İmparator!” diye bir ses duyuldu salonlarda ve herkes kapıya üşüştü.

      İmparator, soyluların oluşturduğu iki sıra arasındaki geniş geçitten salona girdi. Bütün yüzlerde saygılı ve çekingen bir merak okunuyordu. Epey uzakta olan Piyer, İmparator’un sözlerini iyice işitemiyordu. Moskovalı soylulara bağladığı umuttan söz ettiğini anlamıştı. Soyluların biraz önce aldığı kararı İmparator’a açıklayan birinin sesi duyuldu. Ardından, İmparator’un titreyen sesi işitildi:

      “Beyler!”

      Kalabalık hafifçe dalgalandı ve sonra her şey yeniden yatıştı ve Piyer, İmparator’un insanca ve dokunaklı sesini duydu:

      “Rus soylularının bağlılığından hiçbir zaman şüphe duymadım. Ama bugün beklentilerimi de aştınız. Yurdumuz adına size teşekkür ederim. Harekete geçelim beyler, zaman her şeyden değerlidir!..”

      İmparator sustu, kalabalık çevresini sarmaya başladı; dört bir yandan coşkulu haykırışlar duyuldu.

      “Evet, her şeyden değerli olan… Çar’ın sözüdür!” diyen, hiçbir şey duymamış olan ama her şeyi kendine göre anlayan İlya Andreyiç’in hıçkırıklara boğulmuş sesi duyuldu arkalardan.

      İmparator, soylular salonundan tacirler salonuna geçti. Aşağı yukarı on dakika kaldı orada. Piyer de başka birçok kimse gibi İmparator’u, tacirler salonundan gözleri yaşlı olarak çıkarken gördü. İmparator’un tacirlere söyleve başlarken ağlamaklı olduğu ve sözlerini, titreyen bir sesle bitirdiği sonradan öğrenildi. Piyer; İmparator’u, yanında iki tacirle çıkarken görmüştü. Bunların biri kendisinin de tanıdığı şişko bir müteahhit; öteki zapzayıf, sivri sakallı, uçuk benizli bir belediye başkanıydı. Zayıf olanın gözleri yaşlıydı ama öteki, bir çocuk gibi hıçkırıyor ve durmadan tekrarlıyordu:

      “Hayatımızı da malımızı mülkümüzü de al Majeste!”

      Piyer bu anda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağını ve her şeyi vermeye hazır olduğunu göstermek isteğinden başka şey hissetmiyordu. Meşrutiyetçilik kokan sözleri yüzünden utanıyordu şimdi. Bunu gidermek için fırsat arıyordu. Kont Mamonof’un bir alay verdiğini öğrenince bütün giyim ve beslenme masraflarını karşılayacağı bin kişi vereceğini orada, Kont Rastopçin’e hemen söyledi.

      İhtiyar Rostof, olup biteni karısına anlatırken gözyaşlarını tutamadı ve Petya’nın isteklerine boyun eğerek onu askere yazdırmaya kendisi gitti.

      İmparator, ertesi gün gitti. Bütün soylular üniformalarını çıkardılar; evlerinde, kulüplerinde eski yerlerini aldılar. Milis konusunda kâhyalarına homurdanarak emirler verdiler ve yaptıklarına kendileri de şaşmaktan geri kalmadılar.

      ONUNCU BÖLÜM

      I

      Napolyon Rusya ile savaşa başladı çünkü Dresden’e gelmeden, tazimlerden başı dönmeden, Polonya üniforması giymeden; kendini bir haziran sabahının canlı izlenimlerine kaptırmadan ve Kuragin’in, sonra da Balaşef’in yanında öfkeyle parlamadan edememişti.

      Küçük düşürüldüğüne inandığı için Aleksandr, her çeşit görüşmeyi geri çeviriyordu; Barclay de Tolly, ödevini yerine getirmek için orduyu elinden geldiği en iyi şekilde yönetmek ve büyük komutan olarak ün kazanmak istiyordu. Rostof, atını yamaçtan aşağı hızla sürmek zevkine karşı gelemediği için Fransızların üzerine yürümüştü. Bu savaşa katılmış olan sayısız insan da kendi özelliklerine, törelerine, yaşam şartlarına göre işte böyle hareket ediyorlardı. Ne yaptıklarını bilerek davrandıklarını ve bunları kendileri için yaptıklarını sanarak övünüyorlar, korkuyorlar, seviniyorlar, öfkeleniyorlar, yargılar veriyorlardı. Oysa hepsi de kendilerine rağmen tarihin elindeki birer araçtan başka şey değillerdi ve görmedikleri ama bizim anladığımız bir işi gerçekleştiriyorlardı. Bütün eylem adamlarının kaderi budur ve bunlar toplum tabakalarının ne kadar yükseğinde iseler, o ölçüde az özgürdürler.

      Bugün, 1812 olaylarının aktörleri sahneden çoktan beri çekilmiş bulunuyorlar; hem de hiçbir iz bırakmadan.

      Bizim karşımızda ise yalnızca bu tarihî dönemin sonucu bulunuyor.

      Ama Napolyon komutasındaki bu Avrupalıların, Rusya’nın derinlerine girmek ve orada mahvolmak zorunda olduklarını söyleyebiliriz. O zaman bu savaşa katılanların bütün anlamsız, çelişkili ve gaddar davranışları, anlaşılabilir şeyler hâline gelir.

      Alın yazısı, kendi kişisel amaçlarına ulaşmaya çalışan bu insanları (Napolyon’u, Aleksandr’ı ya da önemsiz kişileri), hiç umut etmedikleri korkunç ölçüde büyük bir sonucun doğmasına katkıda bulunmaya sürükledi.

      1812 yılında, Fransız ordularının mahvolmasının nedenlerini bugün açıkça kavrıyoruz. Rusya’nın derinlerine kış seferi hazırlığı yapılmaksızın çok geç girilmesinin, ayrıca Rus kentlerinin yakılarak savaşa bambaşka bir özellik verilmesinin ve Rus halkında düşmana karşı korkunç bir kin ve nefret duygusu uyandırılmasının, Fransızların yenilgisine yol açtığı üzerinde tartışılamaz. Ama o sırada hiç kimse sekiz yüz bin kişilik dünyanın en iyi ordusunun -başında gelmiş geçmiş en iyi komutan vardı- yarısı kadar olan, tecrübesiz askerlerden ve komutanlardan oluşan Rus ordusu karşısında sadece bu yüzden mahvolacağını kimse kestiremiyordu ve bu ancak bugün apaçık bir şekilde görülebilmektedir. Evet, bunu kimse kestiremediği gibi Ruslar, Rusya’yı kurtarabilecek olan tek şeyi engellemeye çalışıyorlar ve Napolyon’un

Скачать книгу