Savaş ve Barış II. Cilt. Лев Толстой
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Savaş ve Barış II. Cilt - Лев Толстой страница 28
Hattın uzamasının yarattığı tehlikenin Napolyon tarafından anlaşılması ile Rusların, düşmanı Rusya içlerine çekme tahminleri, herhâlde bu tür varsayımlardandır. Tarihçiler, Napolyon ve mareşallerinin bu tür düşünceleri benimsediklerini ya da Rus generallerinin bu çeşit planlar düzenlediklerini kanıtlamakta büyük güçlük çekerler. Olayların kendisi bu tür varsayımlarla çelişmektedir. Gerçekten de bütün savaş boyunca Ruslar, Fransızları Rusya içine çekmek istemedikleri gibi daha ilk saldırılarından başlayarak onları durdurmak için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. Napolyon, savaş hattının uzamasından tedirginlik duymamış ve tam tersine her ilerlemeyi bir zafer olarak görmüş ve eski seferlerindekinden farklı olarak kesin bir savaşa tutuşmayı pek istememişti.
Savaşın daha başlangıcında bu kuvvetlerimiz ikiye ayrılmıştı. Bunların birleştirilmesi, geri çekilmek ve düşmanı ülkenin içlerine çekmek bakımından bir avantaj oluşturmadığı hâlde göz önünde tuttuğumuz biricik amaçtı. İmparator’un orduda bulunmasının nedeni, her karış Rus toprağını savunmak için maneviyatı yükseltmek amacını güdüyordu; çekilme amacını değil. Pfuhl’un planı uyarınca çok büyük bir Drissa ordugâhı kuruluyor ve daha geriye çekilmek düşünülmüyordu. Her geri çekilme, İmparator’un komutanı azarlamasına yol açıyordu. Moskova’nın yakılmasını değil, düşmanın Smolensk’e kadar ilerlemesini bile aklı almıyor; ordular birleştikten sonra Smolensk’in düşmesine ve yakılmasına, kentin önünde bir meydan savaşı verilmesine kızıyordu.
İmparator böyle düşünüyordu. Rus komutanları ve halk ise bizimkilerin ülke içine çekilmesi düşüncesine daha da ifrit oluyordu.
Napolyon; ordularımızı ikiye ayırıyor, ülkenin içlerine ilerliyor, kesin savaş fırsatlarını kaçırıyordu. Bunun kendisi için apaçık bir felaket olduğunu bugün görüyoruz. Ama Napolyon, ağustos ayında Smolensk’te ilerlemekten başka şey düşünmüyordu.
Olaylar, Napolyon’un Moskova’ya doğru ilerlemenin tehlikeli yanını kavrayamadığı gibi Aleksandr ve Rus komutanlarının da Napolyon’u içerilere çekmeyi düşünmediklerini göstermekteydi. Bunun tersinin gerçek olduğu bile söylenebilir. Napolyon’u ülkenin içlerine çekmek, bir plana göre gerçekleştirilmemiş -bunun gerçekleşebileceğine kimse inanmıyordu- savaşa katılan ve Rusya’nın tek kurtuluşunun nerede olduğunu göremeyenlerin çevirdikleri entrikalardan, tutkularından, güttükleri amaçlardan doğmuştu bu sonuç. Her şey birden oluvermişti. Savaşın başlangıcında ordu ikiye bölünmüş durumdaydı. Savaşmak ve düşmanın saldırısını durdurmak için orduyu birleştirmeye çalışıyor ama bunu yaparken düşmanın üstün kuvvetleriyle çarpışmaktan kaçınarak ve istemeden keskin bir açıyla çekilerek Fransızları Smolensk’e kadar getiriyorduk. Ama keskin bir açı içinde çekildiğimizi söylemek yeterli değildir; Fransızlar her iki ordunun arasında ilerliyorlardı, açı daha keskinleşiyor ve biz daha da çekiliyorduk. Çünkü sevilmeyen Alman60 Komutan Barclay de Tolly’den, Bagration da nefret ediyordu. İkinci orduya komuta eden ve Barclay’ın komutasına girmesi gereken Bagration, bunun gerçekleşmesini geciktirmek için Tolly ile birleşmeyi de geciktiriyordu. Bütün yüksek komutanların amacı birleşmek olduğu hâlde, böyle bir hareket yaparsa ordusunu tehlikeye sokacağını, düşmanı yandan ve arkadan tehdit edip ordusunu Ukrayna’da güçlendirerek güneye çekilmenin daha doğru olduğunu düşünen Bagration, bunu istemiyordu. Kendisinden rütbece küçük olan ve nefret ettiği Alman Barclay’ın komutasına girmek istemediği için böyle düşünüyordu.
İmparator moralleri yükseltmek için orduda bulunuyor ama bu durum; neye karar verileceğinin bilinmemesine, bir yığın danışman ve plan da birinci ordunun enerjisinin boşa harcanmasına ve geri çekilmesine yol açıyordu.
Drissa ordugâhında direnmeyi tasarlıyorlar ama başkomutanlığa göz koyan Paulucci’nin enerjisi, Aleksandr’ı etkiliyor; Pfuhl’un planı tamamen bir yana bırakılıyor; bütün sorumluluk Barclay’a veriliyor ama güven veren bir kimse olmadığı için yetkileri sınırlandırılıyordu.
Ordular bölünmüştü, tek komuta yoktu; Barclay sevilmiyordu fakat bu karışıklık, bölünmüşlük ve Alman Komutan’ın sevilmemesi, bir taraftan kararsızlığı (ordular bir arada bulunsa, Komutan Barclay olmasa kaçınılması imkânsız olan), savaştan çekinmeyi; diğer taraftan Almanlara karşı gittikçe artan hoşnutsuzluğun, vatanseverlik ruhunun uyanmasını doğuruyordu.
Sonunda İmparator ordudan ayrılıyor, ayrılması için biricik ve en uygun bahane olarak bir halk savaşı hazırlamak için başkentlerde milleti heyecanlandırıp coşturması gerektiği düşüncesi ileri sürülüyordu. İmparator’un Moskova’ya gidişi de Rus ordusunun gücünü üç kat artırıyordu.
Başkomutan’ın komuta yetkisini engellememek için İmparator ordudan ayrılıyor, çok da kesin önlemler alınacağı umuluyor ama Başkomutan’ın durumu daha da güçleşiyor ve zayıflıyordu. Bennigsen, Büyük Prens ve bir yığın general yaver; Başkomutan’ın hareketlerini kollamak, onu yüreklendirmek için orduda kalıyorlardı. Bütün bu “Çar’ın gözleri” altında Barclay; daha çekingen davranıyor, kesin hareketlerden ve savaştan kaçınıyordu. Büyük Prens ise onun hıyanet ettiğini üstü kapalı da olsa ileri sürmekten kaçınmıyordu. Lübomirski, Branitski, Vlotski ve başkaları da bu gürültüleri öylesine körüklüyorlardı ki Barclay; İmparator’a belge götürmeleri bahanesiyle Polonyalı general yaverleri Petersburg’a sepetliyor, Bennigsen’le ve Büyük Prens’le açık bir çatışmaya giriyordu.
En sonunda, Bagration’un isteğine rağmen ordular Smolensk’te birleşiyorlardı.
Bagration; Barclay’ın bulunduğu binaya arabasıyla geliyor, Barclay resmî başlığını takıp onu karşılamaya çıkıyor, kendisinden rütbece büyük olan Bagration’a tekmil veriyordu. Bagration, istemeye istemeye ve rütbece yüksekliğine rağmen Barclay’ın komutasına giriyor ama bundan sonra onunla daha az uyuşuyordu. İmparator’un emri gereği ona kişisel raporlar gönderen Bagration şöyle yazıyordu:
Hükümdar’ımın isteklerine rağmen nazırla (Barclay’a böyle diyordu.) bir arada yapamıyorum. Bir alay komutanlığına da olsa buradan başka bir yere gönderin beni lütfen. Burada duramam, bütün karargâh Almanlarla dolu; bir Rus’un yaşaması imkânsız burada ve bir işe de yaramaz bu. Hükümdar’a ve yurda hizmet ettiğimi düşünüyordum ama Barclay’a hizmet ediyorum aslında. Doğrusu, bunu yapmak istemiyorum.
Baranitskiler, Wintzingerodeler ve benzerleri; yüksek komutanların arasını daha bozuyorlar, birlik ve beraberlik daha da zayıflıyordu. Fransızlar, Smolensk önlerinde saldırıya hazırlanırken mevzileri teftiş için bir general gönderiliyor; Barclay’dan nefret eden bu general,
60
Barclay aslında İskoçya asıllıydı ama o sıralarda “Alman” sözcüğü genişletilerek genellikle bütün yabancılar için kullanılıyordu.