Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt. Чарльз Диккенс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt - Чарльз Диккенс страница 20

Жанр:
Серия:
Издательство:
Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt - Чарльз Диккенс

Скачать книгу

ateşe vermiş dururken ve vişne likörünü yudumlarken içten bir keyifle odayı inceledi. Burayı kırmızı tuğladan zemin ve geniş bacalı; çatısından et, domuz pastırması ve sıra sıra soğanlar sarkan büyük bir ev olarak tarif ediyordu. Duvarlar birkaç av ganimeti, bir iki dizgin ve altında en azından yarım yüzyıldır aynı kişiye ait olduğunu belirten bir yazma olan eski, paslı, alaybozan tüfeğiyle süslüydü. Bir köşede usulca ilerleyen heybetli ve sakin görünümlü eski bir kurmalı saat ve büfeyi süsleyen pek çok kancadan birinden sarkan eşit derecede eski gümüş bir saat vardı.

      “Hazır mısınız?” diye sordu yaşlı beyefendi merakla, misafirleri yıkanıp paklanıp, fırçalanıp, likörlendikten sonra.

      “Oldukça.” diye yanıtladı Mr. Pickwick.

      “Gelin öyleyse.” dedi. Emma’dan bir öpücük çalmak için geride kalan ve karşılığında çeşitli iteklemeler ve tırmalamalarla layığını bulan Mr. Tupman’ın da katılımıyla ekip, birkaç karanlık koridordan geçtikten sonra oturma odası kapısına ulaştı.

      “Hoş geldiniz.” dedi misafirperver ev sahipleri, kapıyı sonuna kadar açıp onları karşılamak için öne atılırken. “Manor Çiftliği’ne hoş geldiniz, beyler.”

      Altıncı Bölüm

      Eski Moda Bir Kart Oyunu Partisi – Rahibin Ayetleri – Mahkûmun Dönüşünün Hikâyesi

      İçeri girmeleriyle birlikte, eski oturma odasında bir araya gelmiş olan birkaç konuk Mr. Pickwick ve arkadaşlarını karşılamak için ayağa kalktı ve gerekli tüm formalitelerin gerçekleştirildiği takdim merasimi sırasında Mr. Pickwick, etrafını sarmış olan insanların görünüşünü gözlemleyip kişilikleri ve ilgi alanları konusunda tahminde bulunma fırsatı buldu. Bu; pek çok yüce adamla ortak olan bir özelliği, keyif aldığı bir alışkanlığıydı.

      Görkemli bir şapkası olan ve rengi atmış ipek elbiseli çok yaşlı bir hanım -ki bu Mr. Wardle’ın annesinden başkası değildi- şöminenin sağ köşesindeki onur köşesine yerleştirilmişti. Gençliğinin yetiştiriliş tarzının ve yaşlılığında da bu yoldan ayrılmamış oluşunun çeşitli belgeleri, fi tarihinden kalma nakışlar ve eşit derecede eski, yünle işlenmiş doğa manzaraları ve daha modern döneme ait kırmızı ipekten çaydanlık kılıfları şeklinde duvarları süslemekteydi. Hala, iki genç hanım ve Mr. Wardle, yaşlı hanımın koltuğunun etrafına toplanmış, ona gayretli ve aralıksız ilgi gösterme konusunda birbirleriyle yarışıyorlardı. Birinin elinde işitme borusu, diğerinin elinde bir portakal ve üçüncünün elinde ise amonyak ruhu şişesi varken, dördüncüyse kadın rahat etsin diye yerleştirilmiş yastıkları düzeltmek ve havalandırmakla meşguldü. Karşı tarafta kel kafalı, güler yüzlü, cömert ifadeli yaşlı bir beyefendi oturmaktaydı. Bu kişi Dingley Dell’in rahibiydi. Onun yanındaysa ev yapımı likör yapma sanatı ve gizemi kendisine bahşedilmiş ve bu likörleri yalnızca başkaları için değil ara sıra kendi tadımı için de yapıyor gibi görünen, iri yarı ve ürkütücü yaşlı bir hanım olan karısı vardı. Bir köşede dik başlı, Ripston elması suratlı adam, şişman yaşlı bir adamla konuşuyordu ve iki ya da üç beyefendiyle iki ya da üç hanımefendi daha koltuklarında dimdik ve hareketsiz oturmuş, Mr. Pickwick ve gezgin yoldaşlarına bakıyorlardı.

      “Mr. Pickwick, anne.” dedi Mr. Wardle, avazının çıktığı kadar bağırarak.

      “Ah!” dedi yaşlı kadın başını iki yana sallayarak. “Seni duyamıyorum.”

      “Mr. Pickwick, büyükanne!” diye bağırdı iki genç hanım tek bir ağızdan.

      “Ah!” diye bağırdı yaşlı kadın. “Çok da önemli değil, bence benim gibi yaşlı bir kadın onun umurunda değildir.”

      “Sizi temin ederim ki hanımefendi…” dedi Mr. Pickwick, yaşlı hanımın elini tutup, gösterdiği çabadan müşfik yüzü al al olacak kadar yüksek sesle konuşarak: “Sizi temin ederim ki hanımefendi, beni hayatta sizin kadar ilerlemiş yaşta bir hanımın böylesine hoş bir aileye önderlik yaptığını görmek ve sizin de bu kadar genç ve iyi göründüğünüze şahit olmak kadar memnun eden hiçbir şey olamaz.”

      “Ah!” dedi yaşlı hanım, kısa bir aradan sonra. “Diyeceğim şu ki her şey iyi güzel ama onu duyamıyorum.”

      “Büyükannem biraz yoruldu.” dedi Miss Isabella Wardle alçak sesle. “Ancak sizinle birazdan konuşacaktır.”

      Mr. Pickwick yaşlılığın zafiyetlerine karşı anlayışla başını salladı ve ortamdaki diğer kişilerle genel bir sohbete girdi.

      “Çok keyifli bir ortam.” dedi Mr. Pickwick.

      “Çok keyifli!” diye tekrarladı Snodgrass, Tupman ve Winkle.

      “Yani bence de.” dedi Mr. Wardle.

      “Bütün Kent’te bundan daha iyi bir yer daha yok, efendim.” dedi elma suratlı, dik başlı adam: “Gerçekten de yok, efendim. Olmadığına eminim, efendim.” Dikbaşlı adam sanki birileri ona karşı gelmiş de sonunda kendini kanıtlamış gibi çevresine zafer dolu bakışlar attı.

      “Bütün Kent’te bundan daha iyi bir yer daha yok.” dedi yine dikbaşlı adam, biraz ara verdikten sonra.

      “Mullins’in Çayırı haricinde.” diye yorumda bulundu şişman adam, ciddiyetle.

      “Mullins’in Çayırı ha!” diye bağırdı diğeri derin bir küçümsemeyle.

      “Ah, Mullins’in Çayırı elbet.” diye tekrar etti şişman adam.

      “İyi, düzgün bir arazi orası.” diye araya girdi başka bir şişman adam.

      “Öyledir sahiden de.” dedi üçüncü şişman adam.

      “Bunu herkes bilir.” dedi şişman ev sahibi.

      Dikbaşlı adam inanamayarak etrafına baktı ama azınlıkta olduğunu görünce sevecen bir havaya büründü ve başka laf etmedi. “Neden bahsediyorlar?” diye sordu yaşlı hanım torunlarından birine, epey duyulabilir bir sesle; öyle ki pek çok diğer sağır insan gibi söylediklerini başkalarının duyabileceğini akıl edemiyordu.

      “Araziyle ilgili, büyükanne.”

      “Araziye n’olmuş? Sorun yok, değil mi?”

      “Hayır, hayır. Mr. Miller, bizim arazinin Mullins’in Çayırı’ndan daha iyi olduğunu söylüyordu.”

      “O ne bilecekmiş?” diye sordu yaşlı kadın öfkeyle. “Miller, kibirli bir züppe ve bunu söylediğimi aynen iletebilirsin.” Lafını tamamlayan yaşlı hanım bir fısıltıdan çok daha yüksek sesle konuştuğunun bilincinde olmayarak yerinden kalktı ve dikbaşlı kabahatliye delici gözlerle baktı.

      “Haydi, haydi.” dedi telaşlı ev sahibi, konuyu değiştirmeye yönelik olağan bir tedirginlikle. “Briç oynamaya ne dersiniz, Mr. Pickwick?”

      “Çok hoşuma gider.” diye yanıtladı beyefendi. “Ama lütfen sırf benim için oyun kurmayın.”

      “Ah

Скачать книгу