Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt. Чарльз Диккенс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt - Чарльз Диккенс страница 21

Жанр:
Серия:
Издательство:
Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt - Чарльз Диккенс

Скачать книгу

oyunları bütünüyle hareket ciddiyeti ve davranış ağırbaşlılığıyla sürdürülüyordu ki bu da “iskambil” adındaki bu uğraşa yaraşıyordu. Bize kalırsa “oyun” saygısız ve resmî bir merasime verilmiş aşağılayıcı bir lakaptır. Diğer taraftan, yuvarlak oyun masası maddeten olaya kendini gerektiği kadar verememiş şişman beyefendinin fena hâlde gazabını çekerken aynı oranda da yaşlı hanımın da güler yüzlülüğüne sebep olarak, çeşitli ağır suçları ve kabahatleri işlemeyi tasarlayan Mr. Miller’ın derin düşüncelerini bölemeyecek kadar şamatalı bir neşe içindeydi.

      “İşte!” dedi kabahatli Miller, zafer edasıyla bir elin sonunda kozu çıkararak. “Kendim diye söylemiyorum, daha iyi oynanamazdı, bunu da kazanmış olamam!”

      “Miller’ın karoyu alması gerekirdi, değil mi efendim?” dedi yaşlı hanım.

      Mr. Pickwick başıyla onayladı.

      “Gerekir mi?” dedi şanssız adam partnerine şüpheci bir çağrıda bulunarak.

      “Gerekir, efendim.” dedi şişman beyefendi, boğuk bir sesle.

      “Çok üzgünüm.” dedi yılgın Miller.

      “Katılıyorum.” diye homurdandı yaşlı beyefendi.

      “İki onör, bize sekiz puan kazandırır.” dedi Mr. Pickwick.

      “Başka bir el daha çıkar mı?” diye sordu yaşlı hanım.

      “Çıkar.” diye yanıtladı Mr. Pickwick. “Kontur, singleton ve onör puanı.”

      “Hiç böyle şanslı olmadım.” dedi Mr. Miller.

      “Hiç böyle kartlar denk gelmedi.” dedi şişman beyefendi.

      Ciddi bir sessizlik; Mr. Pickwick esprili, yaşlı hanım ciddi, şişman beyefendi titizdi.

      “Bir kontur daha.” dedi yaşlı hanım, zafer dolu bir edayla durumu bildirerek. Ardından altı penilik bir bozuklukla, yıpranmış bir yarım peniyi şamdanın altına bıraktı.

      “Kontur, efendim.” dedi Mr. Pickwick.

      “Oldukça farkındayım, efendim.” dedi şişman beyefendi sertçe.

      Benzer sonuçlu başka bir oyun, şanssız Miller’ın geri çekilmesiyle devam etti; şişman beyefendi aynı oyunun sonuna gelene kadar büyük bir kişisel heyecan içindeydi ki sonunda bir köşeye çekildi ve en sonunda sessizliğinden sıyrılıp alınan yaralara karşı Hristiyanlığa yaraşır bir bağışlayıcılık göstermeye karar veren bir adam edasıyla Mr. Pickwick’e enfiye ikram edene kadar tam olarak bir saat yirmi yedi dakika boyunca tek kelime etmedi. Yaşlı hanımefendinin işitmesi epey düzelmiş olduğundan şanssız Miller kendini ancak sudan çıkmış balık kadar rahat hissediyordu.

      Bu arada diğer oyun gayet keyifli devam ediyordu. Isabella Wardle ve Mr. Trundle “partner olmuş” ve Emily Wardle ile Mr. Snodgrass da aynını yapmış; hatta Mr. Tupman ve evde kalmış hala, zarf atmak ve iltifat etmekten oluşan anonim bir ortaklık bile kurmuşlardı. Yaşlı Mr. Wardle keyfin doruk noktalarındaydı ve oyunu o kadar komik yönetiyor ve kadınlar kazançlarından sonra o kadar canlanıyorlardı ki bütün masa sürekli olarak cümbüş ve kahkaha içindeydi. Bir tane yaşlı hanım vardı, sürekli olarak elden çıkarması gereken yarım düzine kartı oluyordu. Herkes buna gülüyordu çünkü bu her elde oluyordu ve yaşlı hanım aynı şey olduğu için sinirli göründüğünde herkes daha yüksek sesle gülüyordu. Sonra yaşlı hanımın yüzü yavaş yavaş aydınlanıyor ve en sonunda o da herkesten daha yüksek sesle gülmeye başlıyordu. Evde kalmış halaya “kupa kızı” çıktığında genç kızlar keyifle gülüyor ve evde kalmış hala huysuzlaşıyor gibi oluyordu ama sonra Mr. Tupman’ın masanın altından elini sıkmasıyla birlikte o da keyifleniyor ve sanki kupa kızı kartı insanların düşündüğü kadar gerçek dışı değilmiş gibi bilmiş bir tavırla bakıyordu ki bu herkesi, başta en az gençler kadar şakadan hoşlanan Mr. Wardle olmak üzere herkesi yeniden güldürüyordu. Mr. Snodgrass’a gelince o, partnerinin kulağına şairane fikirler fısıldamak dışında bir şey yapmıyordu ki bu, yaşlı beyefendilerden birini hayat arkadaşlığı ve oyun arkadaşlığıyla ilgili şakayla karışık yaramaz yorumlar yapmaya itiyordu. Bu durum Mr. Snodgrass’ı kimi göz kırpışlar ve kırkırtılar eşliğinde birtakım yorumlar yapmaya itmişti ve bu da yaşlı beyefendinin eşi başta olmak üzere tüm ekibi epey neşelendirdi. Mr. Winkle da şehirde çok iyi bilinen ama taşrada pek duyulmamış espriler yapıyordu çünkü herkes bu şakalara çok içten biçimde gülmüş ve Mr. Winkle’ın böylesine onur ve ihtişam dolu olmasından dolayı çok mutlu olduklarını söylemişlerdi. Müşfik rahip de keyifle önüne bakıyordu çünkü masanın etrafındaki mutlu yüzler onu da mutlu ediyordu ve cümbüş epey taşkın olsa da dudaktan değil kalpten geliyordu ve bu zararsız bir cümbüştü sonuçta.

      Akşam bu eğlencelerle yavaşça sona erdi ve zengin ancak gösterişsiz akşam yemeği servis edildiğinde ve ufak ekip şöminenin etrafına toplandığında Mr. Pickwick hayatında daha önce hiç bundan daha mutlu olmadığını ve kendini keyfe hiç bu kadar vermediğini düşünerek geçen zamanın tadını çıkardı.

      “İşte bu.” dedi, elini sıkıca tuttuğu yaşlı hanımın koltuğunun yanında tüm heybetiyle oturan misafirperver ev sahibi. “ Bu keyif aldığım şey, hayatımın en mutlu anları bu ateşin başında geçti ve ona çok bağlıyımdır. Burası dayanılmaz sıcaklığa gelenek kadar her akşam ateş yaktırırım. Zaten benim garip yaşlı annem de kızken bu şöminenin karşısında bir şöminede otururmuş, değil mi anne?”

      Eski zamanların anıları ve pek çok yıl öncesinin mutluluğu bir anda hatırlandığında davetsiz gelen gözyaşı, kadın melankoli dolu bir gülümsemeyle başını iki yana sallarken yüzünden aşağı süzüldü.

      “Bu eski yer hakkında konuşuyorum diye kusura bakmayın, Mr. Pickwick.” diye devam etti ev sahibi kısa bir aradan sonra. “Çünkü burayı içtenlikle seviyorum ve başka yer bilmiyorum. Eski evler ve araziler bana canlı arkadaşlar gibi geliyor, sarmaşıkla kaplı ufak kilisemiz de öyle. Hatta bu arada, aramızdaki muhteşem arkadaşımız bize ilk katıldığında orası hakkında bir şarkı bile yapmıştı. Mr. Snodgrass, kadehiniz dolu mu?”

      “Fazlasıyla, teşekkür ederim.” diye yanıtladı, ev sahibinin yorumuyla şairane merakı büyük oranda canlanmış olan beyefendi. “Affedersiniz ama sarmaşıkla ilgili bir şarkıdan söz ediyordunuz.”

      “Onu şuradaki arkadaşa sormak gerek.” dedi ev sahibi bilgiç bir tavırla, başıyla rahibi işaret ederek.

      “Şarkıyı bir kez daha söylemenizi isteyebilir miyim, efendim?” dedi Mr. Snodgrass.

      “Siz öyle diyorsanız…” diye yanıtladı rahip. “Pek önemli bir şey değil. Böyle bir hataya düşmüş olmamın tek bahanesi o zamanlar genç olmam. Yine de eğer duymak istiyorsanız söylerim.”

      Yanıt bir merak mırıltısı şeklinde oldu ve yaşlı beyefendi şarkıyı aklına gelmeyen kısımlarda karısından gelen sufle yardımıyla söyledi ve sonunda: “Böyleydi işte.” dedi.

YEŞİL SARMAŞIK

      Ah, ne zarif bitkidir yeşil sarmaşık,

      Eski

Скачать книгу