Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt - Чарльз Диккенс страница 25
Mr. Winkle zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi. Müneccim bir karganın, vahşet dolu ölümünün yaklaşmakta olduğunu hissetmesiyle birlikte çıkardığı gaklamanın sonucunda, takınması gayet anlaşılabilir bir yüz ifadesi eşliğinde yedek silahı aldı. Bu heves olabilirdi ama kesinlikle perişanlık gibi görünüyordu. Yaşlı beyefendi başıyla ve ufak Lambert’ın4 olduğu yönde dikilmekte olan iki perişan görünümlü oğlanın hemen o anda ağaçlara tırmanmaya başladıkları yeri işaret etti. “Bu çocuklar da ne için?” diye sordu Mr. Pickwick aniden. Epey endişelenmişti; çok emin olmasa da hakkında epey hikâye duyduğu tarım kıtlığı, toprağa bağlı bir yaşam süren ufak çocukların kendilerini deneyimsiz avcılar için hedef hâline getirerek belirsiz ve tehlikeli geçim yönetime benimsemeye itmiş olabilirdi. “Yalnızca avı başlatmak için.” diye yanıtladı Mr. Wardle gülerek.
“Ne için?” diye sordu Mr. Pickwick.
“İngilizce konuşmuyor muyum ben, kargaları ürkütmek için.”
“Ah, hepsi bu mu?”
“Tatmin oldunuz mu?”
“Epey.”
“İyi, o hâlde. Başlayayım mı?”
“İsterseniz.” dedi herhangi bir ertelemeden memnun olan Mr. Winkle.
“Kenara çekilin o zaman da başlayayım.”
Oğlan çığlık attı ve üstünde yuva olan bir dalı salladı. Deli gibi çığlık atan yarım düzine genç karga, sorunun ne olduğunu anlamak için uçuştular. Yaşlı beyefendi onlara cevap niteliğinde bir ateş etti. Bir kuş düştü ve bir diğeri uçtu.
“Al onu, Joe.” dedi yaşlı beyefendi.
Öne atılan gencin yüzünde bir gülümseme vardı. Hayalinde belli belirsiz bir karga turtası görüyordu. Kuşla birlikte uzaklaşınca güldü, epey iri bir kuştu.
“Şimdi Mr. Winkle.” dedi ev sahibi, kendi silahını doldururken. “Ateşleyin.”
Mr. Winkle öne adım attı ve silahını kaldırdı. Mr. Pickwick ve dostları, arkadaşlarının yıkıcı namlusunun sebep olacağına emin oldukları ağır karga yağmurunun vereceği zarardan kaçınmak için istemsizce sindiler. Önemli bir duraksama oldu; bir bağırış, kanatların çırpılışı, belli belirsiz bir çıtırtı.
“A ha!” dedi yaşlı beyefendi.
“Olmadı mı?” diye sordu Mr. Pickwick.
“Boş attı.” dedi, muhtemelen hayal kırıklığından olacak, epey solgun görünen Mr. Winkle.
“Tuhaf.” dedi yaşlı beyefendi, silahı alarak. “Daha önce bunların boş kurşun atabileceğini bilmezdim. Ama nedense kurşun da ortalarda yok.
“Üstüme iyilik sağlık!” dedi Mr. Winkle. “Kurşun koymayı unuttuğumu bildiriyorum!”
Önemsiz unutkanlık düzeltilmişti. Mr. Pickwick yeniden çömeldi. Mr. Winkle kararlılık ve azim havasıyla öne bir adım attı ve Mr. Tupman bir ağacın arkasından baktı. Çocuk bağırdı, üç kuş uçtu. Mr. Winkle ateş etti. Bedensel ızdırap içindeki birinin çığlığı duyuldu, karga değildi bu. Mr. Tupman, ateşin bir kısmını sol koluyla karşılayarak sayısız zararsız kuşun hayatını kurtarmıştı.
Bundan sonra gerçekleşen karmaşayı tarif etmek imkânsız olurdu. Mr. Pickwick’in ilk şok anında Mr. Winkle’a nasıl “Rezil!” dediği, Mr. Tupman’ın nasıl yerde sere serpe yattığı ve Mr. Winkle’ın nasıl da dehşet içinde onun yanında diz çöktüğü; Mr. Tupman’ın nasıl telaş içinde Hristiyan bir kadın ismi sayıkladığını ve ardından da önce bir gözünü, sonra da diğerini açtıktan sonra başını geri atıp ikisini de yumduğunu… Tüm bunları detaylı biçimde anlatmak güç olurdu, aynen şanssız kişinin yavaş yavaş kendine gelişini, kolunun cep mendilleriyle bağlanışını ve endişeli arkadaşlarının kollarıyla desteklenerek geri götürüldüğünü anlatmanın güç olacağı gibi.
Eve yaklaştılar. Hanımlar misafirlerin dönüşü ve kahvaltı için bahçe kapısında bekliyorlardı. Evde kalmış hala ortaya çıktı; gülümsedi ve onları daha hızlı yürümeye davet etti. Belli ki felaketten haberi yoktu. Zavallı şey! Gerçekten de bazen cehaletin mutluluk olduğu anlar oluyor.
Daha da yakınlaştılar.
“N’oluyor, yaşlı beyefendinin nesi var?” diye sordu Isabella Wardle. Evde kalmış hala soruyu ciddiye almadı, Mr. Pickwick’e hitaben sorulduğunu düşündü. Onun gözünde Tracy Tupman gençti, onun yaşına tersten bakıyordu âdeta.
“Korkmayın.” diye seslendi yaşlı ev sahibi, kızlarını endişelendirmekten korkarak.
Ufak grup Mr. Tupman’ın etrafını öyle bir kaplamıştı ki kadınlar henüz olanların doğasını tam olarak anlayamamışlardı.
“Korkmayın.” dedi ev sahibi.
“Sorun nedir?” diye çığlık attı hanımlar.
“Mr. Tupman ufak bir kazayla karşı karşıya kaldı, hepsi bu.”
Evde kalmış hala kulak tırmalayıcı bir çığlık attı, histerik bir kahkaha krizine girdi ve yeğenlerinin kollarına düştü.
“Üstüne biraz soğuk su atın.” dedi yaşlı beyefendi.
“Hayır, hayır.” diye mırıldandı evde kalmış hala. “Şimdi daha iyiyim. Bella, Emily… Doktor çağırın! Yaralı mı? Öldü mü? Öldü mü? Ha, ha, ha!” Bu noktada evde kalmış hala ikinci kez kahkahaların çığlıklarla karıştığı bir krize girdi.
“Sakin olun.” dedi Mr. Tupman, çektiği acılara karşı gösterilen bu sempati ifadesiyle neredeyse gözleri dolarak. “Canım, canım madam, kendinize hâkim olun.”
“Bu onun sesi!” diye bağırdı evde kalmış hala ve hemen ardından üçüncü krizin güçlü belirtileri ortaya çıktı.
“Kendinizi üzmeyin, size yalvarıyorum, canımın içi madam.” dedi Mr. Tupman, teselli edici bir şekilde. “Azıcık yaralandım, sizi temin ederim.”
“Öyleyse ölmediniz!” diye çığlık attı histerik hanım. “Ah, lütfen ölmediğinizi söyleyin!”
“Aptal olma, Rachael.” diye lafa girdi Mr. Wardle, şairane ana ters düşecek bir sertlikle. “Ölü olmadığını söyleyince ne halt olacak?”
“Hayır, hayır, değilim.” dedi Mr. Tupman. “Sizden başkasının yardımı gerekmiyor bana. İzin verin kolunuza gireyim.” Sonra da fısıltıyla, “Ah, Miss Rachaell!” dedi. Heyecanlı kadın öne atıldı ve kolunu uzattı. Kahvaltı salonuna girdiler. Mr. Tracy Tupman kadının elini nazikçe dudaklarına bastırdı ve koltuğa çöktü.
“Hâlsiz misiniz?” diye sordu
4
18. yüzyıl sonlarında İngiltere’nin Leicester şehrinde yaşamış ve olağan dışı derecede kilolu olmasıyla ün salmış olan, hayvan yetiştiricisi Daniel Lambert’e gönderme yapılmaktadır. (ç.n.)