Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt - Чарльз Диккенс страница 8
“İsiminiz nedir efendim?” dedi garson.
“Jackson.” diye yanıtladı yazman.
Garson Mr. Jackson’ı haber vermek için üst kata çıktı. Ancak Mr. Jackson onun hemen arkasından gidip adam daha tek bir kelime söyleyemeden odaya girdi.
Mr. Pickwick o gün üç arkadaşını yemeğe davet etmişti, hepsi ateşin karşısına oturmuş şaraplarını yudumluyorlardı ki Mr. Jackson kendini yukarıdaki şekilde açık etti.
“Nasılsınız, efendim?” dedi Mr. Jackson, başıyla Mr. Pickwick’e işaret ederek.
Bizim beyefendi başıyla selam verdi ve Mr. Jackson’ın dış görünüşü hafızasında bir şey canlandırmadığından biraz şaşırmış biçimde baktı.
“Dodson and Fogg’s’tan gelmiştim.” dedi Mr. Jackson, açıklar bir ses tonuyla.
Mr. Pickwick aynı anda kalktı. “Sizi avukatıma yönlendirdim beyefendi, Gray’s Hanı’ndan Mr. Perker.” dedi. “Garson, bu beyefendiye çıkışa kadar eşlik edin.”
“Affedersiniz, Mr. Pickwick.” dedi Jackson, şapkasını mahsus yere atıp cebinden bir parça parşömen çıkararak. “Ancak bu gibi durumlarda bire bir görüşmek gerekir efendim, ya yazman ya da aracı yoluyla. Siz de biliyorsunuz bu işler nasıldır, fazla tedbir göz çıkarmaz. Sonuçta söz konusu yasal belgeler, ha?”
Tam bu anda Mr. Jackson gözlerini parşömene dikti, ellerini masaya koyup kazanmış ve ikna etmişlere özgü bir gülümsemeyle: “Haydi ama bu kadar ufak bir durumu mesele hâline getirmeyelim. Aranızdan hangi beyefendinin adı Snodgrass?” dedi.
Bu soru üzerine Mr. Snodgrass öylesine gözle görülür şekilde irkildi ki daha fazla yanıta gerek yoktu.
“Ah! Ben de öyle olduğunu anlamıştım.” dedi Mr. Jackson, öncesine göre daha nazik biçimde. “Sizi zahmete sokacak bir maruzatım olacak, efendim.”
“Beni mi?” diye bağırdı Mr. Snodgrass.
“Sadece Bardell ve Pickwick davasıyla ilgili şahit olmanız istenecek.” diye yanıtladı Jackson, kâğıt parçalarından birini imzalayıp cebinden bir şilin çıkararak. “Bundan sonraki döneme denk gelecektir: 14 Şubat olacağını tahmin ediyoruz bunun özel bir jüri davası olmasına dikkat ettik ve listede onuncu sırada. Bu sizin, Mr. Snodgrass.” Jackson bunu söylediği gibi Mr. Snodgrass’ın gözüne gözüne bir parça kâğıt sokup eline de bir şilin verdi.
Mr. Tupman bu süreci sessiz bir şaşkınlıkla izliyordu ki Jackson aniden ona doğru dönüp:
“İsminizin Tupman olduğunu söylersen yanılmış olmam, öyle değil mi?” dedi.
Mr. Tupman, Mr. Pickwick’e baktı ve sözü geçen beyefendinin gözlerinde isminin Tupman olduğunu reddetmesine dair herhangi bir cesaretlendirmeye rastlamayınca:
“Evet, adım Tupman, beyefendi.” dedi.
“Diğer beyefendinin ismi de Winkle sanıyorum?” dedi Jackson. Mr. Winkle, olumlu cevap vermekte zorlansa da sözü en son geçen iki beyefendiye de maharetli Mr. Jackson tarafından birer kâğıt parçası ve şilin verildi.
“Pekâlâ.” dedi Jackson. “Korkarım benim çok zahmete sebep olduğumu düşüneceksiniz ancak eğer sizin için sıkıntı olmayacaksa bir kişiye daha ihtiyacım olacak. Elimde Samuel Weller’ın ismi var.”
“Hizmetkârımı buraya gönderin.” dedi Mr. Pickwick. Garson, epey şaşkın biçimde odadan çıktı ve Mr. Pickwick, Jackson’dan oturmasını istedi.
Acı verici uzunlukta bir ara oldu ve bu, masum davalı tarafından sonunda bozuldu. “Sanıyorum ki beyefendi…” dedi Mr. Pickwick, konuştukça siniri tepesine çıkarak. “Sanıyorum ki beyefendi, işverenlerinizin amacı beni öz dostlarımın tanıklığı aracılığıyla itham etmek, öyle değil mi?”
Mr. Jackson buradaki görevinin hapishane sırlarını paylaşmak olmadığını belli etmek istercesine başparmağını birkaç kez burnunun soluna vurup lafı yapıştırdı:
“Ne desem yalan olur şimdi.”
“Bu mahkeme davetlerinin…” diye ısrar etti Pickwick. “Bu insancıklara verilmesinin başka ne gibi bir sebebi olabilir?”
“Çok iyi bir taktik, Mr. Pickwick.” diye yanıtladı Jackson, yavaşça başını iki yana sallayarak. “Ama yemezler. Denemekten elbette zarar gelmez ancak benden laf çıkmaz.”
Bu noktada Mr. Jackson bir kez daha herkese gülümsedi ve sol başparmağını burnunun ucuna yerleştirip sağ eliyle de hayalî bir kahve değirmeni işleterek o zamanlar çok moda olsa da şimdilerde pek bir anlamı olmayan “değirmenden geçirmek” adında çok zarif bir pandomim icra etmiş oldu.
“Hayır, hayır, Mr. Pickwick.” dedi Jackson sonuç olarak. “Perker’ın ahbapları bizim bu mahkeme celplerini size verme sebebimizi tahmin etmek durumundalar. Eğer bunu başaramazlarsa mahkeme zamanına kadar beklemeleri gerekir çünkü o zaman her şey açığa çıkacaktır.” Mr. Pickwick beklenmedik misafirinin yüzüne büyük bir tiksintiyle baktı ve eğer Sam’in aniden içeri girişiyle lafı bölünmemiş olsaydı Dodson&Fogg’daki herkese lanet okurdu.
“Samuel Weller?” dedi Jackson, sorgular biçimde.
“Herhâlde senelerdir söylediğin tek doğru şey budur.” diye yanıtladı Sam, olabilecek en sakin tavırla.
“Alın size bir mahkeme celbi, Mr. Weller.” dedi Jackson.
“İngilizcesini de sen onun bana.” diye sorguladı Sam.
“İşte belgenin aslı da bu.” dedi Jackson, açıklama istediğini reddederek.
“Ney dedin?” dedi Sam.
“Bu işte.” diye yanıtladı Jackson, kâğıt parçasını sallayarak.
“Ah, aslı o mu hele?” dedi Sam. “Ah iyi ki aslını bana gösterdiniz çünkü bu tür şeyler çok heyecan vericidir, insanın omuzlarından yük alır.”
“İşte burada da bir şilin paranız var.” dedi Jackson. “Dodson and Fogg’s ikramı.”
“Beni tanımadıkları düşünülürse bu Dodson and Fogg çok nazikmiş. Üşenmeden bana hediyelik düşünmüşler.” dedi Sam. “Bunun büyük bir onur olduğunu düşünüyorum, efendim; bir yetenek gördüklerinde o yeteneği ödüllendirmeleri çok onur verici bir şey. Hem insanı durup dururken duygulandırıyorlar da.”
Mr. Weller bunu söylerken bir yandan da içler acısı bir hâle bürünmüş oyuncuların yaptığı üzere sağ gözünü paltosunun koluyla ovaladı.
Mr. Jackson, Sam’in davranışından dolayı epey şaşkına dönmüş görünüyordu ancak herkesin mahkeme celbini verdiği ve söyleyecek başka bir şeyi olmadığı için sırf laf olsun diye normalde elinde taşıdığı eldivenini taktı ve gidişatı haber vermek üzere bürosuna