Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler. Mikâil Bayram
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler - Mikâil Bayram страница 11
Anadolu Selçukluları zamanında Konya, İslam dünyasının önde gelen ilim, irfan ve fikir merkezi olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı tarihi boyunca İslam dünyası çapında iki büyük fikir akımının merkezi olma özelliğini korumuştur. Selçuklular zamanında birçok ünlü ilim ve fikir adamlarının Konya’ya geldikleri görülmektedir. Bu ilim adamlarına evler tahsis ediliyor, onlar o evlerde ikamet ediyorlardı. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Evhadüddin-i Kirmani, Ebu Ca’fer Muhammed el-Berzâî kendilerine tahsis edilen evlerde ikamet etmiş ve eserler yazmışlardır.
Bu fikir akımlarından biri, Mevlana Celâleddin-i Rumî’nin başlattığı “Celâliyye” hareketidir. Tarikat olarak da “Mevleviyye” (Mevlevilik) adı verilen bu fikrî ve tasavvufi hareketin ana kaynağı olan Mevlana’nın, hocaları ve takipçilerinin orijinal eserleri Konya’da bulunuyordu. Bu yüzden her dönemde Konya; bilgin, şair ve ediplerin merakını celbetmiştir. Onlardan kalan eserlerin orijinallerini görme ve mütalaa etme ve onların hatıralarının yaşandığı çevrenin havasını teneffüs etme arzusu ile çok uzak beldelerden Konya’ya gelenler olmuştur. İkdü’l-Cuman adlı eserin sahibi Memlûkler devri tarihçisi Bedrüddin el-Ayni (823/1420) diplomat olarak Karamanoğulları yetkilileriyle görüşmeler yapmak üzere Konya’ya gelmiş, bu vesile ile Mevlana’yı ve Mevlevi dergâhını inceleme imkânı bulmuştur.66 Ünlü Molla Abdurrahman Cami hac dönüşü Konya’ya uğramış ve bir müddet burada kalmıştır. Mirza Tebrizî de Mevlana’ya hayranlığının sonucu Konya’ya yerleşmiştir.
Selçuklu sultanlarının muallimi Malatyalı Şeyh Mecidüddin İshak’ın oğlu olan Şeyh Sadreddin Konevî babasının ölümünden sonra (1221) Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin üvey oğlu olmuştur. Sadreddin Konevî uzun süre Şam’a yerleşen üvey babasının yanında kalmış ve onun yetiştirdiği en tanınmış talebesi ve takipçisi olmuştur. 1246 (644) yılında Şam’dan Konya’ya gelen Sadreddin Konevî hocasına ait pek çok kitabı beraberinde Konya’ya getirmiştir. Konya’da talim, tedris ve telif ile meşgul olmuş ve Konya’yı “Ekberiyye” denilen fikir akımının merkezi hâline getirmiştir. Hocasının eserlerini okutmuş, şerh etmiş ve pek çok talebeler yetiştirmiştir.
Sadreddin Konevî babası Şeyh Mecidüddin İshak ve hocası İbnü’l-Arabî’den kendisine intikal eden pek çok eseri, inşa etmiş olduğu caminin yanı başındaki medresenin kitaplığına vakfetmiştir. Bu eserlerden 168 adedi günümüze gelmiş, bugün Konya Yusufağa Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Tarih boyunca Konevî ve İbnü’l-Arabî’nin düşünce ve felsefesine ilgi duyanlar Konya’ya gelmiş ve Konevî’den ders almışlar veya Konevî’nin kurduğu kütüphanede bir müddet çalışmışlar. İbnü’l-Arabî ve Konevî’nin eserlerini burada istinsah (kopya) edip beraberlerinde götürmüşlerdir.
İlk “Füsus” şarihi Müeyyedüddin el-Cendî (1300), Kutbuddin Şirazî (1310), Fahruddin el-İrâkî (1288), Saidüddin el-Fergânî (1292) Konevî’nin en tanınmış talebeleridir. Dâvûd-i Kayseri (1351), Yâr Ali Şirazî (1412), Sultan Fatih’in hocası Akşemseddin (1462), ünlü Dilci Firuzabadi, Seyyid Şerif-i Curcanî, Molla Cami gibi daha birçok ilim ve fikir adamları Ekberiyye denilen fikir akımının orijinal kaynaklarına ulaşmak için Konya’ya gelmişler ve Konevî’nin kurduğu kütüphanede bir müddet çalışmışlardır. Konevî’ye ait olan bu kitapların pek çoğunun kıraat ve sema kayıtlarında, kenar notlarında, bu ilim ve fikir adamlarının kendi el yazılarını görmek mümkündür. Meşhur Dilci Firuzabadi’nin de Konya’ya gelip Konevî’nin kütüphanesinde bir müddet çalıştığı bir kayıttan anlaşılmaktadır.67
Konya’yı ilim ve irfan merkezi hâline getiren bir diğer kişi de Ahi Teşkilatı’nın kuruluşunda başmimar rolünü üstlenen Ahi Evren Hace Nasîrüddin Mahmud b. Ahmed el-Hoyi’dir. Önceleri Kayseri’de bulunuyordu. I. Alâeddin Keykubad 1219’da iktidara gelince Ahi Evren’i Konya’ya celbetmiştir. O daha önce Kayseri’de kurduğu Ahi Teşkilatı’nı Konya’da da kurmuştur. Ahilere ait iş yerleri bugünkü İsmet Paşa İlkokulunun bulunduğu bölgedeydi. Ahi Evren Konya’daki Hanikâh-ı Ziya ile Hanikâh-ı Lala’nın müderrisliğini de yürütüyordu. O ayrıca Saray muallimi yani lala (Lala-i Sultanî) idi.68 Şehzadelerin eğitim ve öğretimi ile uğraşıyordu. Bu yüzden onun ders verdiği hanikâha “Hanikâh-ı Lala” denmiştir. Mevlana da Mesnevi’sinde birçok yerde onu “Lala” diye anmıştır. Etrafında çok sayıda muteber talebeleri vardı. Eflâkî, onun ilmî kişiliğini “Her türlü ilimde Sadreddin Konevî ile atbaşı giderdi.” diyerek ifade etmektedir.69 Ahi Evren Hace Nasîrüddin Mahmud’un latifeleri ile ünlü Nasreddin Hoca ile aynı kişi olduğunu da burada hatırlatalım.
Selçuklular zamanında Konya’daki ilmî çevrede hatırlı bir yeri bulunan bir diğer şahıs da Kadı Seraceddin el-Urmevi’dir (1284). Daha önce Malatya’da ve Sivas’ta kadılık yapmış, Konya’ya geldikten sonra kırk yıl daha kadılık yapmıştır. Bu makamda bulunduğu sürece birçok siyasi ve sosyal olaylarda rol almıştır. Şafii ve Eş’arî mezhebindendi. Birçok telif eserleri bulunmaktadır. Hace Cihan, Hace Hasan, el-Hac Tacüddin-i Kâşi gibi tacir olan kişiler de mescit, hanikâh, hanlar ve imaretler yaparak, vakıflar kurarak halka ve bilim adamlarına hizmet etmektelerdi. Bilim alanındaki gelişmelere katkıda bulunuyorlardı. Bugünkü Hoca Cihan Mahallesi’nin olduğu yer Hace Cihan’ın mülkü idi. Türbesi de oradadır. Alâeddin Keykubad zamanında şehir muhafızlığı yapmıştır. Şerhu’t-Taanuf adlı eseri 616’de (1219) Sadırlar Mahallesi’ndeki “Sadriyye” hanikâhına bu zat vakfetmiştir. Kitabın kapak sahifesinde Hoca Cihan’ın vakıf kaydı ve imzası bulunmaktadır. Bu kayda göre Hace Cihan’ın tam adı Ahmed b. Kayser b. Süleyman olup Hace Cihan diye ünlenmiştir.70 El-Hac Tacüddin-i Kâşi ise Sadreddin Konevî’nin arkadaşıdır. S. Konevî, mektuplarında onu “seyyidü’l-akran” diye anmaktadır. Karaman yolu üzerinde “Kâşinin Hara” diye anılan bir han inşa etmiştir. Bugün bu hana Kaşınhanı denmektedir. Tacir olan bu zatın bilge bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Ahi Evren Hace Nasîrüddin felsefeye dair olan Tuhfetü’ş-Şekur adlı eserini ona ithaf etmiştir. Onu Moğollar öldürüp emvalini müsadere ettiler.
Ahi Evren çok yönlü bir fikir ve aksiyon adamıdır. Aslen Azerbaycan’ın Hoy kasabasından olup tahsilini Horasan ve Mâverâünnehir’de tamamlamıştır. Burada iken ünlü Eş’arî kelamcısı Fahreddin-i Râzî’ye talebe olmuştur. Bilahare Bağdat’a gelen Ahi Evren Hace Nasîrüddin Mahmud, halifenin kurduğu Fütüvvet Teşkilatı’na girmiştir. 1204 (H. 601) yılında kayınpederi ve hocası olan Şeyh Evhadüddin-i Kirmani ile Anadolu’ya gelmiştir. Anadolu’da önce Kayseri’ye yerleşmiş ve Ahi Teşkilatı’nı burada kurmuştur. 1225 yılında Alâeddin Keykubad’ın isteği ile Konya’ya gelmiş ve burada da Ahi Teşkilatı’nı oluşturmuştur. II. Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında Babaîler İsyanı ile ilgisinden dolayı beş sene süre ile tutuklanmıştır. Tutukluluk hâli kalktıktan bir müddet sonra Kırşehir’e göçmüş,
66
67
S, Konevî,
68
69
70
Konya Yusufağa Ktp, Nr. 5467, yp, la. Ayrıca Bk. Burada Levha, IX.