Mozart. Büke Aydın

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mozart - Büke Aydın страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Mozart - Büke Aydın

Скачать книгу

ve Johann Schobert gibi bestecilerin eserlerini beraberlerinde getirmiş, Wolfgang’ın eğitimi için kullanmaya başlamışlardı. Aslında oğlu, daha yolculukları sırasında, bu eserleri ne denli iyi incelediğini, yapıtlarıyla ortaya koymuştu. Leopold Mozart, dönemin tanınmış isimleri yanında, kontrpuan tekniğinin de öğrenilmesi gerektiğinin bilincindeydi. Yaşadıkları çağda, bu tip yapıtlar eski moda olarak adlandırılıp sevilmese de, müziğin temelini onlar oluşturuyordu. Pek çok kaynak, babasının Wolfgang’a, Johann Sebastian Bach’tan çok, Handel’in eserlerini tanıttığını yazıyor.

      12 Mart 1767 günü, Wolfgang’ın ilk sahne yapıtı olarak adlandırılabilecek KV 35, Die Schuldigkeit des ersten Gebots (İlk Emrin Günahı) adlı oratoryo seslendirildi. Metni, Leopold Mozart’ın yakın dostu, kentin ileri gelenlerinden ve bir süre belediye başkanlığı da yapmış olan Ignaz Anton Weiser kaleme almıştı. Üç bölümlü esere, Wolfgang’dan başka Michael Haydn ve Anton Kajetan Adlgasser de besteci olarak katkıda bulunmuştu. Barok Dönem’den beri yaygın olan bu âdet, farklı günlerde seslendirilecek çok bölümlü eserlerin, değişik kişiler tarafından bestelenmesini öngörüyordu. Joseph Haydn’ın kardeşi olan Michael Haydn, Salzburg müzik yaşamının tanınmış simaları arasındaydı ve doğal olarak Mozart ailesiyle çok iyi dosttu.

      Wolfgang, Die Schuldigkeit des ersten Gebots için yedi arya ve bir üçlü bestelemişti. Eser, Başpiskopos Siegmund Schrattenbach tarafından sipariş edilmişti ve bir anlamda Wolfgang için sınav niteliğini taşıyordu. Başpiskopos, yıllar boyunca üstün yetenekleri hakkında övgüler işittiği, babasını sık sık Salzburg’daki görevinden ayıran bu çocuğun gerçek kapasitesini kendi kulaklarıyla duymak istemişti. Bestelediği yapıtların ne kadarının gerçekten Wolfgang’a ait olduğunu öğrenmek isteyen Schrattenbach, çocuğun oratoryoyu tamamlayıncaya dek saraydaki bir odada çalışmasını istemiş, sonuç her zamanki gibi kusursuz olmuştu. Aslında, özellikle resitatiflerdeki59 müzik ve metin uyumunu Leopold Mozart kontrol etmiş, bu konudaki bilgisi yeterli olmayan oğluna yardım elini uzatmıştı. Yapıtın konusu, Markos İncili’nde yer alan, “Tanrın Rabb’i bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin,” (“Markos”, 12:30) cümlesinden yola çıkar ve bunun, inananlar için bir külfet olup olmadığını irdeler. Yapıtta alegorik karakterlere yer verilmiş, adalet, merhamet, şehvet, menfaat gibi kavramlar sahnede canlandırılmıştır.

      Bu eserin ardından Wolfgang, 1767 Mayısı’nda sahnelenmek üzere yeni bir eser siparişi aldı. Söz konusu yapıt, Salzburg Üniversitesi’ne bağlı lisenin yıl sonu töreni sırasında sahnelenecek Clementia Croesi adlı oyunun perde aralarını dolduracak bir intermezzo idi. Barok Dönem’de çok yaygın olan bu uygulamaya göre, uzun trajedilerin perde aralarını doldurmak için, konuyla hiçbir bağlantısı olmayan intermezzo’lar sahnelenirdi. Wolfgang’ın bestelemesi istenilen metin, KV 38, Apollo et Hyacinthus (Apollon ve Hyakinthos) adını taşıyordu ve yazarı, Salzburglu Benedikten rahip Rufinus Widl idi. 13 Mayıs 1767’de sahnelenen yapıtta mitolojik bir konu işleniyordu. Henüz gerçek anlamda bir sahne yapıtı bestelememiş on bir yaşındaki bir çocuğun kaleminden çıktığı göz önünde bulundurulduğunda kusursuz kabul edilebilecek bir eserdi. Wolfgang, bu temsil sırasında piyanist olarak da sahneye çıkmış ve “harika çocuk” günlerini anımsatmak istercesine yeteneğini sergilemişti. Büyük olasılıkla Leopold Mozart, oğlunun piyano çalmasındaki farkı ve olgunlaşmayı vurgulamak istiyordu. Her geçen gün büyüyüp delikanlılığa doğru yol almakta olan Wolfgang’ın becerileri de sanki kendisiyle birlikte gelişiyordu.

      Bir kez daha Viyana

      Salzburg’daki bu başarıların ardından, yeniden geniş ufuklara yelken açma vakti gelmişti. Leopold Mozart, oğlunun gerçek bir besteci olarak kabul görmesi için opera yazması gerektiğinin farkındaydı. Aslında bunun için henüz görmediği İtalya’ya gitmeli, hemen herkes tarafından müziğin ama özellikle de operanın anavatanı kabul edilen bu ülkede başarı kazanmalıydı. Ancak o sıralarda Viyana’daki bazı olaylar, Leopold Mozart’ın bu kenti gezi programının içine almasına neden oldu. İmparatoriçe Maria Therisia’nın kızı Maria Josepha Gabriela’nın, İki Sicilya Kralı I. Ferdinando’yla evlenecek olması, imparatorluk başkentinde kutlamalar olacağı, bunlar için sahne eserlerine gereksinim duyulacağı anlamına geliyordu. Bu sırada Viyana’da bulunmak Wolfgang için faydalı olabilirdi. Üstelik beş yıl önceki gezi çok başarılı geçmiş, başta Maria Theresia olmak üzere, tüm saray halkı, Wolfgang’ın yeteneğine hayran kalmıştı. Aradan geçen sürede İmparator I. Franz ölmüş, oğlu II. Joseph, annesiyle birlikte tahtta söz sahibi olmuştu.

      11 Eylül 1767’de, Mozart ailesi, Viyana’ya doğru yola çıktığında, son yolculuklarının üzerinden on ay bile geçmemişti. Bir kez daha bilinmezlerle dolu bir yolda ilerliyorlardı. Beş yıl öncekine benzer bir güzergâh izleyerek 15 Eylül’de Viyana’ya ulaştılar. Leopold Mozart, tüm detayları yine dostu Hagenauer’e bildirmeye başlamıştı. 29 Eylül tarihli mektupta, dönemin ünlü bestecisi Johann Adolph Hasse’nin bir operasını seyrettiğini yazıyor; ancak şarkıcıları yeterli bulmadığını belirtiyordu. Ayrıca sağlıkları yerinde olduğu için Tanrı’ya şükrediyordu. Ancak bir sonraki mektupta, yalnızca onların sağlığını değil tüm kenti tehdit eden çiçek salgınını büyük bir endişeyle dostuna haber veriyordu. Bu olay planlarını altüst etmiş, her şeyin akışı bir anda değişmişti. Leopold Mozart, düğün hazırlıkları içindeki Maria Josepha Gabriela’nın ölümünü, “Gelin prenses, gökteki damada gelin gitti,”60 cümlesiyle Salzburg’a bildirmişti. Tüm Viyana, hızla yayılmakta olan çiçek hastalığıyla savaşıyor, önceki yüzyıllardaki veba salgının yerini almış olan yeni illetle baş etmeye uğraşıyordu.

      Mozart’lar için de kentte kalmak çok tehlikeliydi. Özellikle çocukların hastalığa yakalanma riski, Leopold Mozart’ın uykularını kaçırıyor ancak saraydan gelebilecek bir davet olasılığına karşı Viyana’dan ayrılmak istemiyordu. Ekim sonlarında kaldıkları hanın sahibinin çocuklarının da hastalığa yakalandığını anlayınca daha fazla beklemeden Brünn’e61 doğru yola çıktılar. Kentte çocukların konser vermeleri önerisini dikkate almayan Leopold Mozart’ın tek dileği, olabildiğince Viyana’dan uzaklaşmak ve ailesini sağlıklı tutabilmekti. Olmütz’e62 ulaştıklarında korktuğu başına geldi: Wolfgang çiçeğe yakalanmıştı. Ancak tüm bu aksiliklerin içinde bazı olumlu gelişmeler de yaşanıyordu. Kont Anton Podstatzky, ailenin şatosunda konaklamasına izin vermekle kalmayıp aynı zamanda özel doktorunu göndererek Wolfgang’ın bir an önce iyileşmesini sağlamıştı. Bir süre sonra Nannerl da hastalığa yakalandı ancak her ikisi de kalıcı izler edinmeden iyileşmeyi başardı. Nekahet dönemi boyunca şatodaki görevliler, çocukların canının sıkılmaması için seferber olmuşlar, Wolfgang bu günlerde kâğıt oynamayı ve eskrim yapmayı öğrenmişti.

      Hastalık korkusu tamamen ortadan kalkınca Viyana’ya doğru yola çıktılar ve 1767 Noeli’nde Brünn’e ulaştılar. Önceden kararlaştırıldığı üzere, yıl sonunda çocukların konseri gerçekleşti. O dinletiyi izleyenlerden bir din adamı, Aurelius Augustinus, günlüğüne şu notu düşecekti: “İzlediğim konserde, on bir yaşında Salzburglu bir çocuk ve on beş yaşındaki ablası, Brünn’lü müzisyenler eşliğinde piyanoda yeteneklerini sergilediler. Çocuk, tek bir notayı bile doğru çalamayan trompetçilerin çıkardığı seslere tahammül edemiyordu.”63

      10 Ocak 1768 tarihinde Viyana’ya dönmüşlerdi. Leopold Mozart kaldığı yerden planlarını uygulamaya koyabilirdi. Aslında onun beklediği önce saraya kabul edilmek, ardından da Wolfgang’ın kendini gösterebileceği siparişlerin gelmesiydi.

Скачать книгу