ESRARENGIZ KELIMELER 2-MALIKANEDEKI YABANCI. AYDIN ALMILA

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу ESRARENGIZ KELIMELER 2-MALIKANEDEKI YABANCI - AYDIN ALMILA страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
ESRARENGIZ KELIMELER 2-MALIKANEDEKI YABANCI - AYDIN ALMILA

Скачать книгу

ancak o zaman anlayabilirlerdi.

      Mert kitabın 15. sayfasını açmakla incelemeyi başlattı. 15 santimin, Lilliput halkının boyunun yanı sıra başka bir şeyi daha işaret etmesini umuyordu.

      15. sayfada ilgilerini çekecek, ipucu niteliğinde bir şey yoktu, 15. satırda da… Sonra bölümlere baktılar. Her iki yolculuk da sekizer bölümden oluşuyordu. Hiçbiri 15 sayısını nasıl değerlendireceklerini bilmiyordu. Sonra şifrenin ilk iki satırındaki rakamları göz önüne alıp ikinci ve dördüncü bölüme baktılar, sonra ikinci ve dördünce satıra… Bu böyle devam etti.

      Sonunda Feridun, “Elimizde kitapla okula gitmek yeterli olabilir, kâfi gelebilir.” diye fikrini belirtti.

      Mert, “Neden olmasın!” dedi. Belki de tek yapmaları gereken buydu! Şifrenin parçalarını bir araya getirdiklerini ve birlikte çözüme ulaştıklarını göstermek.

      Bu fikir İdil’e kötü görünmemişti. Sil baştan olacak değildi ya! Hem zaten kütüphanenin kafesinde oyalanmanın bir anlamı yoktu. Gulliver’in Gezileri’ni de yanlarına alıp çıktılar.

      Bu sırada Sarp, “Belki de bu, gerçekten bir tür karşılama sürprizidir. Bu defa bizi, okula hoş geldiniz, yazısıyla, hatta okula hoş geldiniz komitesiyle karşılarlar, ne dersiniz?” diye sordu.

      Nesli dışında kimse tepki göstermedi. O da sadece gözlerini devirdi.

      5. Bölüm

      Birlikten Kuvvet Doğar!

      Malikânenin önüne geldiklerinde, etraf fazlasıyla sakindi. Değil, hoş geldiniz komitesi, etrafta ağaçlar dışında canlı varlık bile yoktu.

      Narin kulak kesildi. “Dikkat ettiniz mi? Rüzgâr da esmiyor.”

      Bahçe kapısı aralıktı. Çocukları içeri buyur etmekte bir sakınca görmüyordu sanki. Giriş kapısı da sanki özellikle aralık bırakılmıştı. Hepsini tuhaf bir korku sardı. Okul boşken kapılarının açık bırakılması ne kadar güvenliydi ki?

      Sarp hâlâ umudunu yitirmemişti. “Bu kadar sessiz olduğuna göre, kesin bizi bekleyen bir sürpriz var.”

      Mert, “Herkesin bir anda ortaya çıkıp bizi karşılayacağını hiç sanmıyorum, Sarp.” dedi.

      Temkinli adımlarla içeri girdiler. Girişin koyu renk zemini, gözlerine nedense kasvetli görünmüştü. Ne yapacaklarını bilemediklerinden bir süre öylece dikildiler.

      Sarp, “Galiba elimizde kitapla okula gelmek yeterli değilmiş.” diye fısıldayarak itiraf etti. Normal sesle konuşmaya çekinmişti.

      Nesli de alçak sesle, “Ben karşılama komitesi beklemiyordum tabii ama…” diye Sarp’a katıldı ki, az rastlanır bir durumdu. “Bunda da bir tuhaflık var.”

      Mert arkadaşlarını rahatlatmak için, “Muhtemelen okulun emektarı etraftadır, o yüzden kapı açıktır.” dedi. Gerçi tuhaf buldukları birinin her an ortaya çıkabileceği düşüncesi, içlerini ne kadar rahatlatabilirdi ki! Ancak Mert’in aklına başka mantıklı bir açıklama gelmemişti.

      Sözleşmişçesine okuma salonuna yöneldiler. O derin sessizlikte ayak sesleri duyulmasın diye neredeyse parmaklarının ucunda yürüyeceklerdi. Etrafta ne emektar ne de başka biri vardı.

      Okuma salonunun en dibindeki odaya kadar çekinerek yürüdüler. Her biri içten içe, eğer biriyle karşılaşırlarsa orada bulunmalarını nasıl açıklayacaklarını düşünüyordu. Şifrelerin yazılı olduğu notlardan kime söz edebileceklerini bilmiyorlardı.

      İdil’in daha önce, dersleri göreceklerini söylediği masanın etrafını sardılar. Sanki az sonra gerçekten derse başlayacaklardı. Hatta İdil Gulliver’in Gezileri’yle sandalyelerden birine çöktü. “Kitapta gözümüzden kaçan bir ipucu olmadığına eminiz, değil mi?” diye sordu.

      Grubun kalanından belli belirsiz mırıltılar yükseldi. Nesli, “Tabii ki emin değiliz.” dedi. “Söz konusu şifreler ve ipuçlarıysa her zaman şüphe duyulacak bir yan vardır.”

      İdil, tahmin ettiği cevabı duymuş gibi başını hafifçe salladı. O sırada Narin de kızın yanındaki sandalyeye oturmuştu. Yalnızca yine atkuyruğu yaptığı uzun sarı saçları değil, hareketleri de tüy gibi hafifti. “Öyleyse Gulliver’in Gezileri de doğru kitap olmayabilir! Sizce de olası değil mi?”

      Olasıydı! Hepsinin içine bir şüphe gelip çöreklenmişti. Oysa halk kütüphanesinden ayrılıp okula gelirken doğru ipucunu bulduklarına nasıl da emindiler!

      İdil birden yerinden fırladı. “Elbette!” dedi. Sesi beklediğinden yüksek çıkmıştı. “Doğru kitap bu değil de başka bir Gulliver’in Gezileri olabilir.” Bir yandan elindeki kitabı hafifçe salladı.

      Feridun’la Sarp sözleşmişçesine bir ağızdan, “Gulliver’in Gezileri adında başka bir kitap mı var?” dediler. Hemen ardından bu ortak cevaptan rahatsız olup birbirlerine kaçamak bir bakış attılar.

      Mert’le Nesli, İdil’in ne demek istediğini anlamışlardı. Mert, “Aramamız gereken kopya buralarda bir yerde olabilir mi?” derken gözleriyle rafları taradı.

      Nesli, “Baskı!” dedi. Kendini tutamayıp Mert’i düzeltmişti.

      Mert bu durumu umursamadı. Ancak Nesli yine de, “Demek istediğim, özel bir baskıdır belki!” diye ekleyip yaptığı patavatsızlığı toparlamaya çalıştı. “Şifreler okuldayken çantamıza konduğuna göre, bulmamız gereken kitabın da okulun duvarları arasında bir yerde olması doğal.”

      Hepsinin içini o bildik heyecan sardı. Kimsenin başka bir şey söylemesine gerek kalmadı, hızla okuma odalarına dağıldılar. Raflarda ne kadar Gulliver’in Gezileri varsa bulacaklardı. Arama işi zaman alabilirdi ama hiçbirinin bunu düşündüğü yoktu.

      İdil, “Kitapları aldığımız yerleri unutmayalım!” diye uyarmayı ihmal etmedi. “Tekrar yerlerine koymak için.” Kendilerini kaptırıp okuma salonunu birbirine katmasalar iyi olurdu.

      Arama çalışmaları umduklarından uzun sürse de hiçbirinin vazgeçmeye niyeti yoktu. Ellerinden geldiğince hızlı hareket ederlerken aniden okuma salonunun tamamına yayılan bir gürültüyle yerlerinden sıçradılar. Hepsi birden sesin geldiği tarafa yöneldi. Emektarla karşılaştıkları odaydı burası! Bir raf dolusu kitap yerdeydi ve kitapların yanı başında da Sarp dikiliyordu.

      Nesli, “Sakın kitapları yere ben devirdim, deme!” dedi. Yalnızca Nesli değil, diğerleri de Sarp’a şaşkın gözlerle bakıyorlardı.

      Ancak Sarp da en az arkadaşları kadar şaşkındı. “Ben devirmedim!” diye karşılık verdi. Karşıdaki odadaydım, sesi duyunca hemen geldim.

      Feridun, “Çok acayip!” diye mırıldandı. O iki kelime belki de çocuğun, tanıştıklarından beri tartmadan söylediği tek ve en doğru saptamaydı. Çünkü bu durum karşısında diğerlerinin de aklına söyleyecek daha uygun bir şey gelemezdi, etrafta

Скачать книгу