RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI. AYDIN ALMILA
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI - AYDIN ALMILA страница 5
Sözleri biter bitmez ayağa kalktı. Az önceki bitkin hâlinden eser kalmamıştı. Oldukça dinç ve enerjik görünüyordu. Bir karar almanın ve o kararı uygulacak olmanın rahatlığıyla mutfağa yöneldi. Cesur da fırlayıp adamın peşine düştü.
“Bizi karşılarında görünce dostlarımızın yüzlerinin alacağı ifadeyi çok merak ediyorum Cesur. Ya sen?”
Köpek heyecanla havladı.
“Onları habersiz bıraktığım için bana kızgın olduklarına bahse girerim. Özellikle İrene çıldırıyordur. Rauf’un da içi içini yiyordur, ama kimseye belli etmemeye çalışıyordur. Bayan Saçak’ın da beni…” Derin bir nefes aldı. “Yani bizi merak edip endişelendiğine eminim. Ama endişesini çocuklarla paylaşmayacak kadar düşünceli bir kadındır o.”
Ortiz Kendal konuşurken bir yandan pek de iştah açıcı görünmeyen iki tabak yemek hazırladı. Tabaklardan birini köpeğin önüne bırakırken, “Konserve yemeklere son!” dedi. “Pek yakında İrene seni kurabiyelerle şımartır.”
Köpek bu defa daha neşeli havladı. Adam onu neşelendirenin ne olduğunu bilemedi; kızın adı mı yoksa kurabiye sözcüğü mü?
Yemeğin ardından, köpeğini de alıp elindeki altıgeni iyice kavradı. 2140 yılına doğru akarken kendini tüm duyularını yitirmiş gibi hissediyordu.
4. BÖLÜM
ENERJİ KÜPÜ
Çocuklar Bayan Saçak’la ilgili endişelerinde pek haksız sayılmazlardı. Kadıncağız son günlerde oldukça huzursuzdu. Hiçbir konuda dikkatini toplayamıyordu. Değil birini herhangi bir konuda ikna etmek, kendi kendini her şeyin yolunda olduğuna inandırmayı bile beceremiyordu.
Okuldaki odasına girip kapıyı ardından kapattı. Kapıdan sarkan tuhaf şeylerin çıkardığı sesin sinirlerini bozduğunu fark etti. Oysa başka zaman olsa o tıngırtılarla neşelenirdi. Yün ve dantel örtülerle kaplı geniş kollu sandalyesine oturdu. Düşüncelerini toplayarak onu neyin rahatsız ettiğini bulmaya çalıştı. Evde işler yolundaydı; Yasemin’in varlığı onu mutlu ediyordu. Elli yaşlarında, hayatını tek başına geçiren bir kadın için evdeki genç bir soluk, yaşama sevinci demekti. Okulda da her şey olağandı. “Öyleyse ne?” diye mırıldandı kendi kendine. “Neden böylesine huzursuzum?” O sırada kapısına vurulunca, “Girin!” diye seslendi. Odaya dalan iki öğrencinin çınlayan sesleriyle, düşüncelerinden sıyrıldı.
O gün okul çıkışında Çağla, şehir merkezinde yeni açılan “Enerji Küpü” adındaki müzik aletleri satan dükkâna gitmeyi önerdi. “Benim çete üyelerinden biri müziğe merak sardı, daha doğrusu gürültü yapmaya…”
Arkadaşları, Çağla’nın çete üyesi diyerek kardeşlerini kastettiğini biliyorlardı. Çağla gözlerini devirerek, neredeyse nefes almadan devam etti. “Bateri çaldığını iddia ediyor! Ev yaşanmaz hâle geldi. Annem sonunda dayanamayıp ders alması gerektiğine karar verdi. Orada aynı zamanda özel ders verildiğini de duymuş. Gidip konuşmamı istedi.” Bu açıklamanın ardından, “Benimle gelmek isteyen var mı?” diye ekledi.
İrene, herkesten önce, “Ben gelirim.” diye atıldı. “İlginç bir dükkân olduğunu duydum.” Aslında İrene’ye çekici gelen şehir merkezine gitme fikriydi. Annesinin kurduğu, yeniliklerden uzak düzenden bıkalı çok uzun zaman olmuştu. Yoksa bu yeni açılan dükkânla ilgili bir şey duymamıştı.
Çağla, “İlginç ne kelime!” diye şakıdı. “Henüz içini keşfedemedim, ama olağanüstü bir yer olduğunu anlamak için önünden geçmem yetti.”
Kızlar Çağla’nın peşine takılmaya hevesliydiler. Ama Rauf’la Eris pek öyle görünmüyordu. Rauf hiç sesini çıkarmadı. Eris, “Müzik mi?” diye yüzünü buruşturdu.
Çağla, “Bilimle ilgili bir yer olsaydı hepimizden önce koşardın, değil mi?” diye atıldı. “Hem içinde aynı zamanda bir kafe olduğunu duydum. Belki bir şeyler de atıştırırız… Her gün okulla ev arasında mekik dokumaktan bıkmadın mı sen? Güzergâhını sadece toplantılara katılmak için barakaya gelirken değiştirdiğine bahse girerim.”
Eris teslim olduğunu gösterircesine iki elini havaya kaldırdı. Rauf’un ise hâlâ sesi çıkmıyordu. Bunun üzerine Kayla, onun koluna girip, “Oyunbozanlık yapmak yok!” diye takıldı. “Hep beraber biraz eğleniriz. Ama eve dönüp Bay Zamzen’in dersinde öğrendiğin şeyleri uygulamayı planlıyorsan, onu bilemem!”
Rauf ağzını bir tarafa doğru yamultup gülümsedi. Kayla sanki aklından geçenleri okumuştu. Kim bilir kaç kez incelediği kum saatine daha sonra da göz atabilirdi. Zaten o basit gerecin mucizevi bir şekle bürüneceği yoktu. Aynı kum tanecikleri bir fanustan diğerine akıp gidiyordu işte… Başını fazla istekli görünmemeye çalışarak, tamam, dercesine salladı.
Şehir merkezi her zamanki gibi hareketliydi. Yükselip alçalan taşıtlara inip binenlerin, vitrinleri sürekli değişen dükkânlara girip çıkanların koşuşturması baş döndürücüydü.
Enerji Küpü, vitrinindeki görüntüden ibaret olan ayakkabıların renklerinin, topuk boylarının ve burunlarının sürekli değiştiği, gösterişli bir ayakkabıcının hemen yanındaydı. Ancak Enerji Küpü’nün girişi öylesine etkileyiciydi ki, diğer dükkânın vitrini neredeyse sönük kalıyordu.
Giriş kapısı yerine, devasa boyutlarda kristal bir küp vardı. Dışarıdan bakıldığında, buz kırıklarını andıran ve birbirine geçmiş yollara benzeyen saydam izler göze çarpıyordu. Daha da ilginci, izlerin sürekli yer ve şekil değiştirmesiydi. Bu izler, kimi zaman çakan şimşeklerden yayılan ışıklardan farksızdı.
Kayla hayranlıkla, “Ne kadar güzel!” dedi. “Dükkânın adına yakışır bir girişi var!”
Rauf bu pırıl pırıl parlayan küpten etkilenmişe benzemiyordu. Alayla, “Evet, gerçekten adına yakışır bir giriş!” dedi. “Enerji yayan bir küp! Hem müzikle de çok ilgili!” Ancak dükkândan içeri adımını atar atmaz arkadaşlarıyla gelmekle iyi ettiğine karar verdi.
İçerisi müşterilerle ve meraklılarla tıklım tıklım doluydu. Kelimenin tam anlamıyla her şey göz kamaştırıcıydı.
Dükkânın girişinde her türlü müzik aleti boy gösteriyordu. Gitar, mandolin, banjo, arp, saksafon, korno, tuba, ksilofon, akordiyon…
Hemen ardındaki bölüm ise müşterilerin istedikleri müzik aletlerini denemeleri için ayrılmıştı. Bir tarafta piyanonun tuşlarında parmaklarını gezdiren bir çocuk, diğer tarafta yan flüt çalan genç bir kız vardı. Yaşı kırklarına dayanmış bir adam ise baterinin başında, bagetleri kendinden geçmişçesine savuruyordu.