RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI. AYDIN ALMILA

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI - AYDIN ALMILA страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI - AYDIN ALMILA

Скачать книгу

Yasemin de en az İrene kadar inatçıydı.

      Zaman geçmek bilmiyordu sanki. Yasemin sessizce beklemekten sıkılmıştı. “Belli ki bunlar çoktan çıkıp gittiler. Boşuna bekliyoruz. Biz de geri dönsek mi artık?”

      İrene bir ses duymak umuduyla kulağını yavaşça duvara dayadı, ama çıt çıkmıyordu. Yine de, “Birkaç dakika daha bekleyelim.” dedi. Milo’yu biraz olsun tanıyorsa, hologramıyla herkese gösteriş yapmadan o dükkândan çıkmazdı. Sonra aklına Hurdacı’nın eseri olan hologram oynatıcıyla kendi yaptıkları geldi. Dilediği gibi yönlendirdiği görüntü, kimi zaman kendini özellikle Rauf’tan üstün görmesini sağlamıştı. Şimdi ise Milo aynısını hissediyor olmalıydı. Evet, İrene onun göğsünü gererek, o hologramı Rauf’un burnunun dibinden geçireceğine emindi.

      Yasemin, arkadaşının aklından geçenlerden habersiz sabırsızca dikiliyordu. Bu defa, “Benim hologramım olsaydı, hiçbir şeyini değiştirmek istemezdim.” dedi. “Kendimi olduğum gibi seviyorum.”

      İrene, “Ben saçlarını değiştirirdim.” diye karşılık verdi. “Saçlarım hoşuma gitmiyor.”

      Yasemin yüzünü buruşturdu. “Saçların mı? Saçlarını şimdi de değiştirebilirsin. Kuaföre gitmen yeterli!”

      “Kuaförmüş! Bunu bir de anneme anlatmayı denesene!..”

      İrene farkında olmadan sesini yükseltmişti. O anda duvarda bir hareket oldu. Aynı yer yeniden aralandı. İrene sesinin duyulmuş olmasından korkarak bulunduğu yere iyice sindi.

      Kapıdan yine önden Milo, arkadan diğerleri çıktı. Milo pişkince sırıtıyordu. Kızlar onun, “Artık kimse hologramımın kulaklarına söz söyleyemez.” dediğini duydular. “Artık milimetrik olarak eşitlendiler.”

      İki kız, küçük grubun ardından sessizce baktılar. Yasemin şaşakalmıştı. “Yani gerçekten kulaklarının boyutları farklı mıymış? Oysa ben sadece Milo’yu sinir etmek için söylemiştim.”

      İrene ifadesizdi. “Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?”

      “Evet, demek ki gözlerimin hologramları piksellerine ayırma özelliği var!”“

      Saçmalama! Demek ki birileri bu dükkânı birtakım gizli işleri kamufle etmek için kullanıyor. Milo’nun da o kişiyle arası iyi olmalı. Dilediği yere böyle girip çıkabiliyorsa…” İrene düşünceli görünüyordu. Ama bu çok sürmedi. “Diğerlerinin yanına dönsek iyi olacak.” diye mırıldandı.

      İstediği bilgiyi almış olan Çağla, arkadaşlarına neşeyle, “Benim karnım acıktı.” dedi. “Hadi bir de kafeye göz atalım. Bakın şu tarafta…” Arkadaşlarının Enerji Küpü’nden etkilendiklerini görmek hoşuna gitmişti. Ne de olsa buraya gelmek onun fikriydi.

      Kafeye doğru ilerlerken, Rauf, “İrene’yle ‘yapışık kardeşi’ nereye kayboldular?” diye sordu.

      Kayla, “Nasıl olsa birazdan ortaya çıkarlar.” diye cevap verdi.

      “Haklısın, müzik aletlerini hurdaya çıkarmakla meşgullerdir!”

      “Nereden biliyorsunuz? Farkına mı vardılar?” Tam arkalarından İrene’nin huzursuz sesi duyuldu.

      Hepsi birden o tarafa döndüler. Rauf, bıkkınlıkla, “Neyin farkına?” diye sordu.

      Yasemin önce davranıp, “Viyolonselin…” diye atıldı.

      İrene kıza kızgın bir bakış atıp kendini savundu. “Öyle önemli bir şey değil, sadece bir çatlak! Hem istemeden oldu.”

      Çağla tedirgin bir biçimde dudaklarını gerdi. “Müzik aletlerinden pek anlamam, ama çatlamış bir viyolonselin en kötü ihtimalle iyi bir tamire ihtiyacı vardır.”

      İrene yaptığı sakarlığı unutturmak için konuyu değiştirip az önce olanları anlatmayı düşündü. Ancak o sırada Eris başlarının üstünde dönüp duran saati gösterdi. Altın rengiydi ve kocaman bir köstekli saati andırıyordu. Hayretle, “Saat ne zaman beş oldu?” diye sordu.

      Kayla’nın ise gözleri, içindeki koyu renkli akışkanın sürekli karıştığı, camdan makineye kaymıştı. Çevresinde elinde fincanlarla bekleyenler vardı. Kız neşeli bir kahkaha savurdu. “O saat, günün her anı beşi gösteriyor olmalı! Beş çayı! Şuraya baksanıza! Asıl enerji küpü burada!”

      Rauf, “O sıvımsı şey çaya pek benzemiyor.” diye karşılık verdi.

      “Evet, aslında sıcak çikolatayı andırıyor!” Kayla gözlerini kapatıp havaya yayılan kokuyu içine çekti. “Evet, kesinlikle çikolata. Almadınız mı kokuyu? Nefis! Hadi biz de birer fincan kapalım.”

      Az sonra sıcak çikolatalarını alıp üstünü tepeleme kremayla doldurmuşlardı.

      Çağla, fincanından kocaman bir yudum alırken, “Acıkmışım.” diye kıkırdadı. Kayla, “Çikolata mükemmel bir öğün sayılır!” diyerek arkadaşına katıldı.

      Kafedeki yüksek taburelere oturmak yerine etrafı izlemek için saatin altına geri döndüler. Dükkân sanki gittikçe kalabalıklaşıyordu. Tam o sırada Kayla, keyfinin kaçtığını gizlemeyerek, “Milo da burada!” dedi. Yanındakilerle birlikte kafeye yönelmiş olan grubu başıyla işaret etti.

      Rauf’un dikkatini ise Milo’dan çok yanındakilerden biri çekmişti. “Bir kardeşi olduğunu bilmiyordum.” dedi.

      Bu defa hepsinin gözleri Milo ve hologramı arasında gidip geldi.

      İrene’yle Yasemin bakıştılar. Her ikisi de ağzını sıkı tutmaya kararlı görünüyordu. Arkadaşları bu durumu kendi kendilerine çözebilirlerdi.

      Sonunda Rauf, “Milo’nun bir hologramı mı var yani?” diye sordu. Sesinde kıskançlıktan çok, şaşkınlık vardı.

      Eris, “Öyle görünüyor.” diye onayladı. “Ama sence de bir tuhaflık yok mu?”

      Sessiz kalmak İrene’ye göre değildi. Sanki uzun zamandır ağzını bıçak açmamış da, birden dili çözülmüş gibi nefes almadan, Milo’yla karşılaşmalarını anlatmaya koyuldu. Yasemin’in de araya sıkıştırdığı birkaç onaylayıcı cümleyle tüm detayları aktardı. Bitirirken, “Hurdacı burada olsaydı…” diye hayıflanmayı da ihmal etmedi. Yalnızca Milo’nun siyah duvarın ardında kaybolmasından söz etmeye gerek duymamıştı. Yasemin’in de söylemesini engellemek için kızın koluna hafifçe bir çimdik attı. Kız İrene’ye delici bir bakış fırlattı. Ama mesajı almıştı, sustu.

      O sırada ellerinde sıcak çikolata fincanlarıyla Milo ve diğerleri yanlarından geçti. İçerken kremaları burunlarına bulaştırıp birbirlerine aptalca şakalar yapıyorlardı. Sadece hologramın eli boştu ve bu yüzden diğerlerine göre daha ciddi bir havası vardı. Milo Rauflara bakıp haince sırıtmayı da ihmal etmedi.

      Kayla ellerinden bir şey gelmemesinin verdiği sıkıntıyla yüzünü buruşturdu. Aslında bu durum Milo’nun yaz kampını sabote etmesinden

Скачать книгу