RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI. AYDIN ALMILA

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI - AYDIN ALMILA страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
RAUF VE 2125'LILER KULÜBÜ – ZAMANIN TUTSAKLARI - AYDIN ALMILA

Скачать книгу

notaların dansı, kimi zaman birbirlerine çarparak patlaması hepsinin aklını başından almıştı.

      O sırada Yasemin, “Şuraya bakın!” dedi. Akort edilen kemandan çıkan, önce açık griyken, sonra saydamlaşan yamuk notalar komik görünüyorlardı.

      Çağla arkadaşlarının şaşkın hâllerine gülümseyerek baktı. “Ben bilgi alabileceğim biriyle konuşmaya gidiyorum.” dedi. “Siz keyfinize bakın!” Kimsenin onunla ilgilenmediğini görünce ise omuzlarını silkip gözüne kestirdiği bir görevliye doğru yürüdü.

      İrene yerinde duramıyordu. Kısa bir süre sonra Yasemin’i kolundan tuttu. “Hadi biz de müzik aletlerinden birini deneyelim. Şu arkadakiler boşta.”

      Yasemin itiraz edecek oldu. “Biz mi? Viyolonsel mi? Daha kolay bir tanesini seçemez miydin?” Ama İrene kızı dinlemeden çekiştirdi.

      Aslında Yasemin haksız sayılmazdı, çünkü değil viyolonseli çalmak, nasıl tutmaları gerektiğini bile bilmiyorlardı. Neredeyse kısa boylu bir insan boyutlarında olan bu müzik aleti, aynı zamanda ağırdı da. Ancak İrene’yi tutmak mümkün değildi.

      Yasemin sanki olacakları önceden hissetmişti. Onun, “Aman dikkat et!” diyen sesine, viyolonselin gümbürtüsü karıştı. O sırada kargacık burgacık birkaç silik nota havalanıp diğerlerinin arasında kaybolup gitti. İrene kıpkırmızı bir suratla, durumu kurtarmak için, bir kütüğü kaldırırmış gibi viyolonseli kucakladı. Oysa olan olmuştu; devirdiği viyolonsel çatlamıştı.

      İrene, kimsenin olanları fark edip etmediğini anlamak için endişeli gözlerle etrafına bakındı. Neyse ki onlarla ilgilenen yoktu. Her aletten yükselen farklı melodiler de kimi zaman gürültüye dönüştüğünden, viyolonsel yere düştüğünde çıkan ses arada kaynamış, duyan olmamıştı.

      İrene tam rahat bir nefes alıyordu ki, arkasından birinin seslendiğini duydu. “Hey, sen, o elindekinin fiyatından haberin var mı? Harçlıklarını şimdiden biriktirmeye başlarsan on yıl içinde ödeyebilirsin belki!”

      İrene’nin suratı artık neredeyse patlıcan moruna dönüşmüştü. Cesaretini toplayıp sesin geldiği tarafa döndü. Konuşan İrene’nin yaşlarındaydı. Demek ki dükkânda çalışan elemanlardan değildi. Üstelik tanıdığı birini de hatırlatıyordu. Suratı yavaş yavaş normal rengini alırken, sevimsiz çocuğa sessizce, dik dik baktı. Sevimsiz çocuk da ona baktı. Neden sonra İrene’nin tüylerini diken diken eden kahkahalar duyuldu.

      Yasemin, “Sizi ahmaklar! Komik olduğunuzu mu sanıyorsunuz!” deyince, İrene’nin bakışları bu kez kahkahaların yükseldiği küçük gruba kaydı. Hepsini tanıyordu; Milo ve birkaç arkadaşı… Sevimsiz çocuğun arkasında öylece dikilmiş, gülüyorlardı. İrene bu görüntüde bir tuhaflık olduğunu hissetti, ama ne olduğunu çıkaramadı.

      Yasemin, “Bunu nasıl becerdiğinizi bilmiyorum, ama şu hologram bozuntusunu alıp gidin hemen!” diye devam etti.

      Bunun üzerine Milo gülmeyi kesti. Yasemin’e, “Sözlerine dikkat etsen iyi olur!” diye çıkıştı.

      Yasemin’in alttan almaya niyeti yoktu. “Dikkat etmezsem ne olurmuş?”

      “Viyolonselin icabına baktığınızı tezgâhtarlardan birine söylerim.” Milo sesini yükseltmeden konuşuyordu.

      Yasemin, “Hiç durma!” diye karşılık verdi. Milo’nun blöf yaptığına emindi. “O zaman biz de 2125’liler Kulübü’nü acilen toplantıya çağırırız. Kulüp üyelerinin birbirinin kuyusunu kazmaya çalışması ne kadar hoş karşılanır acaba?”

      Milo bu sözlerden rahatsız olmuştu. Kendini savunmak için, “Ama ona hologram bozuntusu demekle, bana hakaret ediyorsun.” dedi. Bir yandan önünde dikilen sevimsiz çocuğu işaret ediyordu.

      İrene ancak o anda neler döndüğünü anladı. “Demek ki senin hologramın olduğu için bu kadar sevimsiz.” diye mırıldandı.

      Milo öfkeyle dudaklarını büzüp yüzünü buruşturdu. Ağzından çıkacak sözlere engel olmak için kendini zor tutuyordu.

      İrene, “Aslında daha çok yakın bir akrabanmış gibi duruyor!” diye ekledi. Bir yandan Milo’nun bunu nasıl başardığına kafa yoruyordu.

      Milo kendinden memnun, ukalaca sırıttı. “Birkaç ufak tefek değişiklik yaptım da, ondan.”

      Yasemin, “Evet, fark ediliyor.” diye terslendi. “Senden bile daha burnu büyük olmuş! Keşke hologramının karakterinde de değişiklik yapabilseydin! Bir de sanki kulaklarından biri, diğerine göre daha mı kepçe?”

      Milo kıza cevap vermek yerine, karşısındakini küçümseyen bir ifadeyle baktı. Sonra da yanındaki arkadaşlarıyla ve hologramıyla birlikte arkasını dönüp gitti. Yasemin omuzlarını silkti. “Onun yerinde olsam, ben de bize bulaşmak istemezdim!”

      İrene, Yasemin’in söyledikleriyle ilgilenmiyordu. Huysuzca söylendi. “Milo üstünde değişiklik yapabileceği hologram üretimine geçmiş, biz ise uçuşan notalarla eğleniyoruz. Acınacak durumdayız! Hurdacı burada olsaydı, hiç bu hâle düşer miydik?” Ardından kırık viyolonseli aldığı yere geri bıraktı. Otoriter bir sesle, “Milo’yu izliyoruz.” dedi. “Ne işler çevirdiğini bilmemiz gerekiyor. Ne de olsa aynı kulübün üyesiyiz!”

      Yasemin, “Peki.” diyerek, arkadaşının peşine takıldı. Diğerlerine haber vermeye gerek bile duymamışlardı.

      5. BÖLÜM

      MİLO’NUN HOLOGRAMI

      Enerji Küpü kızların tahmininden daha büyüktü; arkaya doğru uzayıp gidiyordu. Hem Milo’yu diğer insanların arasında gözden kaybetmemek, hem de ona ve yanındakilere görünmemek için dikkatlice ilerlediler.

      İrene, “Buradan…” diyerek Yasemin’e işaret etti. Bulundukları yerde daha az insan ve daha az ışık vardı. Biraz daha tedbirli davranmak için bir kenara sindiler. Milo’yla arkadaşları da adımlarını yavaşlatmışlardı. Sadece birkaç metre sonra dükkân siyah bir duvarla son buluyordu.

      İrene, “Eee… burada bir şey yok ki!” diye fısıldadı. “Ne yapmaya çalışıyorlar acaba?”

      “Belki dükkânın arka kapısı vardır; oradan çıkacaklardır.”

      İrene düşünceli bir tavırla dudağını ısırdı. “Sanmam.”

      O sırada Milo etrafına göz attı. Sonra duvarın ortasında bir yere dayandı. O kısım, sanki duvarın içine kayarak yok oldu ve kapı büyüklüğünde bir aralık açıldı. Milo kapıdan içeri daldı, diğerleri de peşinden. Saniyelerle ölçülebilecek bir sürenin ardından duvar önceki görüntüsüne kavuştu.

      Yasemin bilmiş bir tavırla, “İşte gördün mü, söylemiştim, arka kapı!..” dedi.

      İrene, hâlâ Yasemin’le aynı fikirde değildi. “Gel yaklaşıp bakalım.”

      Orada bir kapı olduğuna dair hiçbir iz yoktu. Duvar yüzeyinde herhangi bir aralık ya da çizgi görünmüyordu.

Скачать книгу