Muhteşem Ressam. James Arthur Anderson
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Muhteşem Ressam - James Arthur Anderson страница 5
Böylece usta, bir rahibin erdem üzerine konuşmasındaki veya bir şairin aşk üzerine olan sözlerindeki heyecanıyla konuştu. Şimdi Ser Piero, kendisi Beşaret tablosunu incelerken Verrocchio’nun onu izlediği dikkat ve yakınlıkla sanatçıyı izliyordu.
“Peki, Andrea,” dedi sonunda, “çocuğun bir sanatçı olma umutları konusunda ne düşünüyorsun?”
“Tanrım!” diye haykırdı öteki, “Eğer oğlunu derhal atölyeme göndermezsen, sokakta yanından geçerken senin üzerine tüküreceğim! Hayatım boyunca dua ederek beklediğim öğrenci bu!”
“Fakat sen bu zanaatta hiç para olmadığını söyledin!” diye itiraz etti avukat, gözlerinde bir pırıltıyla.
“Hâlâ söylüyorum,” dedi sanatçı kararlılıkla başını sallayarak. “En azından Floransa’da durum böyle.” Sonra bardaklarını tekrar doldurdu ve iş konuşması havasına büründü.
“Bilmeni isterim,” dedi, “genç bir sanatçı için Floransa güzel bir şehir. Buranın havası bakış açısında keskinlik, uygulamada enerji ve birçok yetenekli sanatçı arasındaki rekabet sayesinde de azim ve hırs kazandırır. Ayrıca bilmeni isterim ki benim atölyem bir gencin kendi zanaatini öğrenebileceği en iyi yerdir çünkü burası Floransa’daki en zeki adamların buluşma noktası. Bu adamlar, benim Medici için yaptığım son heykeli veya Signoria için yaptığım son döküm işçiliğini eleştirebilirler ve öğrencilerimin yaptığı çalışmaları denetler, kötü olanı gösterip iyi olanı över ve her zaman yeni yetenekler ararlar.”
“Pekâlâ?” dedi Ser Piero şüpheyle. Dostunun bu söyledikleri genç sanatçılara eğitim, ustaları örnek alarak gelişme imkânı ve cesaret sağlasa da hâlâ finansal başarı için hiç umut ışığı yoktu.
“Dediğim gibi,” diye devam etti Andrea, Ser Piero’nun düşündüklerine eşdeğer konuşarak, “Floransa genç bir zanaatkârın özellikle resim konusunda kusursuzluğa ulaşması için en iyi yer, fakat bu şehir aynı zamanda zalim bir annedir, eğitip büyüttüğü sanatçıyı aç bırakır, aç bıraktığı sanatçıyı ise unutur!”
“Leonardo’mu atölyene göndermek için ne güzel bir sebep!” dedi Ser Piero alaycı şekilde.
“Öte yandan,” diye devam etti Verrocchio sakince şarabını yudumlayarak, “Floransa’da belirli düzeyde yetenek ve ün elde etmiş bir sanatçı, kaybolup giden insanların yaptığı gibi günlük kazançlarla yaşamaktan fazlasını, zengin olmayı dilerse, Floransa’yı terk edip bu şehrin ona verdiği yetenek ve ünle farklı bir pazar arayışına çıkabilir.”
“Ah!” diye haykırdı Ser Piero.
“Zavallı Fra Flippo…” dedi Verrocchio ve hemen ardından, Fra Flippo Lippi henüz iki haftadır ölü olduğundan dolayı kendi kendine kızdı. “Talihsiz evliliği ve güçsüz sağlığına rağmen Prato ve Spoleto’da oldukça güzel bir servet elde ettiği söyleniyor. Bundan çok daha büyük şehirler de var elbette.”
“Tanrım!” diye haykırdı avukat. “Roma var!”
“Hangi şehir resimlere aç ve ressamlardan yoksunsa orası bir fırsattır. Oldukça zengin bir şehir olan Milano da var. Ressamları bizimkilerle asla karşılaştırılamayacak olan Venedik de var.” Son söylediğinde Verrocchio elbette yalnızca Floransa bakış açısından gördükleri doğrultusunda konuşmuştu.
“Ayrıca,” diye heyecanla devam etti Ser Piero, “Macaristan, Fransa ve Almanya da var!” Böylece iki dost, Leonardo’nun sanatçı kariyerini, fırsatlarını ve hatta gerçekliği mümkün olmayan hayallerini tartışmaya daldı.
Şarap yıllanmış ve mayhoş, bardaklar ise küçük olduğundan Andrea nihayetinde bardakları tekrar doldurdu. “Piero,” dedi, “bana diyorlar ki, güzel bir kız, bir adama layık olduğu için değil, yalnızca iyilik olsun diye bir öpücük bahşedermiş.”
“Sana mı diyorlar?” dedi Piero şaşkınlıkla. “Erdemli Andrea’ya! Bilmeni isterim ki sevgili dostum, ister Mercatanti mahkemesi ister Venüs mahkemesi olsun, mahkemede dedikodu üzerinden sonuçlara varılmaz!”
“Ne ayıp!” diye karşılık verdi Andrea. “Kanıtı olmayan yargılar kabul edilmez ve böylesine onurlu bir adam olarak, bilmelisin ki teklif ettiğin gibi kanıtlar yasaktır!”
“Ne yazık!” diye iç geçirdi Ser Piero. “Yanıldım. Gerçekten de çok yanıldım. Bene! Bunu sana diyorlar ha…”
“Leonardo müzikte birtakım yetenekleri bulunan ve oldukça dikkat çekici bir tutumu olan hoş bir çocuk.”
“Ayıp!” diye haykırdı avukat. “Benim Leonardo’mun öpücüklerle ne ilgisi var? Söylüyorum sana, o da senin kadar büyük bir bekâr!”
“Biz ressamlar,” diye küstahça devam etti sanatçı, “çoğunlukla çok az bir eğitim ve öğretimi olan mütevazı kesimden geliriz. Bilginler ve şairler, özellikle de şairler, ellerimizle çalıştığımız için sanatçı sayılmadığımızı söyleyerek bize tepeden bakmaya alışmışlar. Eğer Leonardo biraz eğitim alır; müzik, atçılık ve diğer yeteneklerini beslerse diğer ressamlardan çok daha farklı bir konuma gelir.”
“Yüce Meryem,” diye mırıldandı Ser Piero. “Söylediğini anladım. Böyle şeyleri başardığında, eşdeğer yeteneğe sahip diğer ressamların kenara itildiği yerde Leonardo yeni siparişler alır!”
“Ayrıca,” diye karşılık verdi Verrocchio, “hem onur hem de mevki kazanır!”
Üçüncü Bölüm
Careggi’nin Putto’su 11
Careggi’ye giden yoldaki Palla d’Oro’nun12 sahibi, konağına, Medici kalkanının üzerindeki kürelerin adını verdiğini iddia ediyordu fakat öyleyse tabelasında neden yalnızca bir küre vardı ve bu küre neden altındandı, işte bunu bilemeyeceğiz. Her durumda bu konak, Medici’nin çok sevdiği bir buluşma noktasıydı ve bu yüzden genç Lorenzo, birlikte Carreggi yazlığına gitmek için Floransa’nın çeşitli yerlerinden gelen arkadaşlarıyla burada buluşmak üzereydi.
Altın Küre konağının camının önünde Verrocchio oturuyordu. En güzel montunu giymiş, tıraş olarak yüzüne mucizevi bir görünüm katmıştı ve elinde rulo halinde bir resim tutuyordu. Gözlerindeki neşeli pırıltı olmasa Messer Andrea’nın zengin bir kilise rahibi olduğu zannedilebilirdi. Tabii bu yalnızca, Andrea’nın sıkıca kapalı tuttuğu dudaklarını aralayıp kilise ve din meselelerine dair düşüncelerini ortaya dökmeye başlamasına kadar sürerdi. Dışarıda, Andrea’nın yeni çırağı Leonardo da Vinci atların yanında bekliyordu.
Andrea Verrocchio – Lorenzo di Credi
11
Putto: Çoğunlukla çıplak ve kanatlı olarak resmedilen şişman bebek figürü. (ç.n.)
12
Tr. Altın Küre. (e.n.)