Muhteşem Ressam. James Arthur Anderson
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Muhteşem Ressam - James Arthur Anderson страница 7
Andrea kocaman gülümsedi ve bir genç kız gibi kızardı.
“Ayrıca,” diye devam etti Lorenzo, “ben senin heykellerinin kusursuz form ve orantılarını fark edemeyecek kadar anatomi bilgisinden yoksun da değilim.”
Bu sözlerin ardından tekrar sessiz kalarak ilerlediler.
Bir süre sonra Lorenzo, Trakya atının boynunu yavaşça okşayıp gözleriyle elinin hareketini takip ederek konuşmaya başladı. “Andrea, düzyazıyı şiire çeviren kusursuz form ve orantı değildir. Aynı şekilde bir yontuyu sanat haline getiren şey de yine kusursuz form ve orantı olamaz. Eğer sanatı kutsal yapan şey form ve orantının kusursuzluğundan ibaret olsaydı, gözleri iyi gören herkes heykeltıraş olabilirdi ve kulağı iyi duyan herkes şiir sanatında ustalaşabilirdi.”
“Gözlemleme yeteneğinin değeri büyük!” diye cevap verdi Andrea.
“Doğru!” dedi Lorenzo. “Lakin bir heykeltıraş gözlemleyip, kesip biçip şekil verebilir yine de nihayetinde ortaya cansız, donuk bir şekilden başka bir şey çıkaramayabilir.”
“Kesinlikle doğru söylüyorsun azizim!” diye katıldı Andrea, Antonio Pollaiuolo’yu düşünerek.
“Ben, heykeline veya şiirine biraz hayatın ruhundan katabilmesi için Tanrı’nın gerçek bir sanatçıya kutsal yaratıcı ruhundan bir parça verdiğine inanıyorum. Senin bana gösterdiğin bebek, bir parça kâğıt üzerinde küçük bir çizim olsa da et ve kandan yaratılmış gibi hayatta görünüyor.”
Dar fikirli biri olsaydı bu övgü belki de Andrea’nın kibirlenmesine yol açabilirdi fakat bu onu, övgüyü başkasını da kapsayacak şekilde genişletmeye itti.
“Avukat Ser Piero da Vinci’nin oğlu olan çırağım Leonardo’yu fark ettin mi?”
“Ser Piero gibi zeki bir adam neden oğlunu böyle maddi getirisi olmayan bir mesleğe çırak olarak vermiş?”
“Aynısını ben de söyledim! Tabii bana Leonardo’nun resimlerini gösterene kadar, sonra…”
“Evet?”
“Yüce Tanrım!” diye haykırdı Andrea. “Bu çocuk kaleminin altı darbesiyle bir resme benim iki hafta uğraşıp yapabileceğimden daha fazla hayat verebilir!”
“Ooo!” dedi Lorenzo ve bundan sonra Careggi’nin kapılarına dek sessizce seyahat ettiler.
Giriş yolundan yukarı doğru atlarını sürdüler. Villanın girişinde Lorenzo atından inerek dizginleri bir seyise verdi ve hanımlara haber vermesi için bir uşak gönderdi. Ardından Leonardo’ya dönerek “Andrea Verrocchio’nun dediğine göre iş hayatının kolay yolu yerine sanat hayatının zorlu yolunu seçmişsin,” diye nazikçe konuştu.
“Evet efendim,” diye utangaç bir şekilde cevap verdi Leonardo.
“Sanatın çok zorlu bir sevgili olduğunu, hayatının en güzel dönemlerini ve enerjinin tümünü ona adamazsan seni reddedeceğini biliyor musun?”
Teknik ressamlık ona kolay geldiğinden ve şimdiye dek yaptıkları yaratıcılıktan ziyade taklit olduğundan işinin zorluğunu henüz anlamamış olan Leonardo, söyleneni idrak etmeden “Evet efendim,” diye cevap verdi.
Lorenzo iç geçirdi. Kendisini Quattrocento’nun en muhteşem şairi yapabilecek güçteki yeteneğine rağmen şiirlerine boş zamanları dışında vakit ayıramamış ve şairliğini yontulmamış halde bırakmak zorunda kalmıştı. “Floransa zanaatkârlarla tıka basa dolu,” dedi, “fakat aralarından çok azına sanatçı unvanı yakıştırılabilir.”
“Doğru!” dedi Leonardo, bu kez söyleneni gerçekten anlamıştı.
Lorenzo, “Şimdi sana Bay Andrea’nın çırağı olarak çalışmaktan gurur duymanı sağlayacak bir şey göstereceğim,” diyerek genç adamı avlunun altından geçirip evin girişini korur halde bekleyen bir heykelin önüne getirdi.
Bu, iki buçuk braccia15 yüksekliğinde bronz bir Davut heykeliydi ve kapı girişinin solunda duruyordu, böylece yüzü içeri girmek isteyen herkese bakmış oluyordu. Davut heykelinin ancak Baragello’da çok alçak bir standın üzerinde duran ve yerleştirildiği konum yüzünden yanlış bir açıdan bakılan halini görebilen bizler için bu andaki heykelin sahip olduğu gerçek güzellik, bu coşku, bu gurur ve göz alıcı özgüven hayal bile edilemez.
Leonardo hırçın bir boraya karşı sığındığı binanın arkasından çıkmaya hazırlanan bir adam gibi derince nefes aldı. Tam o sırada bir grup kızın sesi ortama doldu.
“Söylüyorum sana sevgili Clarice,” diye güldü biri, “sanat eleştirmenliğini cesurca yapmalısın! Bu çeşme çok haşin ve biraz da ağır, antiklerin zarafetinden yoksun. Diğeri biraz hoşuma gitti ama yine de…” Kız, cümlesini gülüşmelerle sonlandırdı.
“Onu dinleme Clarice!” diye itiraz etti başka bir kız. “Yalnızca en beğendiklerini gösterip ardından bilge görünerek susmalısın.”
“Ama ben ne sanattan ne de mimariden anlıyorum,” dedi üçüncü kız çaresiz bir sesle.
Davut Heykeli – Verrocchio
Museo Nazionale, Floransa
“Saçmalık! Sen kendi kadınlık hislerine güven, sanat ve mimariyi erkeklere bırak. Eğer yalnızca seni memnun edenleri söyler, dilini tutar ve konuşma kısmını erkeklere bırakırsan çok bilgili biri olarak ün kazanırsın!”
“Tanrım,” diye fısıldadı Verrocchio gülerek. “Bu hanımefendi gerçekten de çok bilgili!”
Üç kız kol kola onlara doğru geldiler.
Ortada yürüyen uzun, zayıf, ancak on yedi yaşında olan koyu saçlı Clarice Orsini, Lorenzo’nun eşiydi. Onun iki yanında yürüyenler, neşe dolu Nannina de Medici ve Lucrezia de Donati, Lorenzo’nun son turnuvasının kraliçeleriydi.
“Çeşmenin tasarımlarını getirdiniz mi Bay Andrea?” diye sordu Madonna16 Nannia neşeyle çünkü Andrea Verrocchio, Medici ailesinin hayran olduğu bir sanatçıydı.
“Evet, Madonna,” dedi sanatçı, elindeki çizimlerin rulosunu iyice sıkılaştırdı.
“Hadi, hemen söyle bize!” diye heyecanla atıldı Madonna Lucrezia. “Bir satir mi, yunus mu yoksa aşk tanrısı mı yapıyorsunuz? Meraktan ölüyoruz!”
Ressam, elinde tuttuğu ruloları belirgin şekilde sallayarak “Bu sorunun cevabını bana da ancak Madonna Clarice verebilir. Karar ona ait,” dedi.
Bunun
15
Bir ölçü birimi. İki buçuk
16
İtalyanca unvan; hanımefendi. (ç.n.)