Muhteşem Ressam. James Arthur Anderson
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Muhteşem Ressam - James Arthur Anderson страница 6
Genç Lorenzo de’ Medici, Louvre
Adam konağa girdi ve Verrocchio’nun oturduğu odaya yöneldi.
“Ah, Andrea,” dedi. Ressam, adamı karşılamak için ayağa kalkmıştı. “Seni beklettim mi?” Adamın sesi sert ve pürüzlü olsa da konuştuğunda çevresindekileri kendisine çeken bir cazibesi vardı ve bir süre sonra, çirkin dış görünüşü yüzünden saklı kalan tatlı karakteri ortaya çıkarak tüm o sert ve ahenksiz görünümünü eritip yok ediyordu.
“Gelmemin üzerinden uzun süre geçmedi azizim,” diye cevap verdi sanatçı. “Üstelik ben anlaştığımız vakitten biraz daha önce gelmiş olabilirim.”
“Ya sen erkencisin ya da ben geciktim,” diye yanıtladı Lorenzo de’ Medici. “Böylesine meşgul bir adamı beklettiğim için üzülüyorum!”
“Bir Medici beni yalnızca beş dakika bekletip üzerine bir de özür diliyor!” diye hafifçe güldü Verrocchio. “Öte yanda ise bir rahip beni beş yıl boyunca bekletip sonra da yaptığım işte kusurlar buluyor!” Böylece Andrea, Vallombrosa rahibi, tablo ve meleklerin aşağı bakan gözleriyle ilgili hikâyesini anlatmaya koyuldu. Ressam ona başından geçenleri anlatırken Lorenzo, Andrea’nın elinde taşıdığı çizimi alarak incelemeye başladı.
Bu çizim sayfasında ellerinde çeşitli objeler tutan birçok bebek eskizi vardı. Tüm çizimler ustanın mührü sayılan neşeli bir canlılık ve gerçek çocukluk izlerini taşıyordu.
Ressam, birkaç dakika boyunca hikâyesini anlatmaya devam etti. Ardından, hikâyenin bitmesiyle Lorenzo, parmağını bir yunusa tutunmuş olan aşk meleği figürünün üzerine koyarak Verrocchio’ya baktı ve neşeyle güldü. Gerçekten de gülen gözleri ve uçup gider korkusuyla insanı hareket etmeye korkutacak kadar narince çizilmiş biçimli kanatlarıyla bu putto figürü tam bir neşe ve kahkaha kaynağıydı.
“Onu seçmene çok sevindim, azizim,” dedi Verrocchio tatmin olmuş bir halde. “Bu figür benim favorim! Bebeğimin Bayan Clarice’i memnun edeceğini düşünüyor musun?”
“Memnun etmek mi?” diye tekrarladı Lorenzo, nefis putto’ya bakarak. “Eşim Clarice’i gece gündüz bebeğin kendi bebeği olması için dua ettirecek! Peki ya ne zamana hazır olur?”
“Bebeğim mi?” diye yanıtladı Verrocchio. “Yaklaşık dokuz ayda diyelim.”
“Tanrım!” dedi Lorenzo gülerek. “Sanki bu bebeğin annesiymiş gibi konuşuyorsun.”
“Öyleyim zaten azizim, öyleyim! Sonuçta onu birçok zorlukla dünyaya getireceğim. Dahası, çok iyi, güçlü ve kuvvetli bir çocuk olacağını da garanti ederim, asla zayıf ve çelimsiz olmayacak!”
“Yüce Tanrım! Tam bir mucizesin! İlk önce tamamen detaylandırılmış bir Davut heykeli yaptın, şimdi bu aşk meleğini yapıyorsun ve önümüzdeki sene Santa Maria del Fiore’nin kubbesi için altın yaldızlı bir top yapacaksın! Nasıl bir yaradılışın var böyle, sevgili Andrea!”
“Oldukça iyiyim, azizim,” diye yanıtladı ressam gülerek. “Oldukça iyiyim!”
“Öyleyse,” diye güldü Medici, “sağlığın yerindeyse gel bir şişe şarap içelim ve figürün boyutlarını ve çeşmenin tasarımını huzur ve sakinlik içinde kararlaştıralım.”
Verrocchio başını iki yana salladı. “Eğer çeşmeyi burada planlarsam, sonuç ancak bir konağın salonuna uygun olur. Ayrıca Careggi’nin şarabı Palla d’Oro’daki şaraptan çok daha güzel,” dedi.
“Doğru, doğru!” diye cevap verdi Medici.
Konaktan ayrılırken Verrocchio, Ser Piero da Vinci’nin oğlu Leonardo’yu takdim etti ve Lorenzo da genç adamı nazikçe selamlayarak ona böyle bir ustadan ders alabildiği için çok şanslı olduğunu söyledi.
Lorenzo’nun gördüğü, kırsal kesimin edasını taşıyan uzun boylu, yakışıklı bir adamdı. Leonardo’nun gördüğü, kendisinden ancak üç yaş büyük olan uzun boylu ve iri yarı bir adamdı fakat genç adamın tatlı dili ve kendinden emin tavrı, zavallı Leonardo’yu utangaç ve ne diyeceğini bilmez bir hale soktu.
“Brutto!14” diye kendi kendine mırıldandı Leonardo atına binerken.
Beraberce atlarını sürdüler. Lorenzo, Trakya atını, hayvanın o zayıf boynu, dik başı ve şiddetli hırçınlığı barışçıl bir sakinliğe dönüşene dek Tanrı bilir nasıl zapt etti ve at, Verrocchio’nun boz atının yavaş yürüyüşüne eşlik etmeye başladı. Leonardo ise bir çırak olarak kendi atını altı adım geriden sürüyordu.
“Bana diyorlar ki,” diye konuşmaya başladı Verrocchio, “bir çocuğun huyu ve görünümü ilk yaratıldığı anda oluşurmuş.”
“Bu söylediğin Aristo’ya hiç uyumlu değil!” diye cevap verdi Lorenzo.
“Öyle olabilir, ama ben biliyorum ki bir heykeltıraşın heykeli ilk oluşturduğu hali, çalışmasının son halinin nasıl olacağını büyük ölçüde etkiler. Dediğim gibi, eğer çeşmeyi Palla d’Oro’da tasarlasaydım bir konak salonu için uygun olurdu, ama çeşmemi açık havada, Careggi’nin bahçelerinde oluşturursam, bir kuş kadar hafif ve çevrem kadar güzel bir fikir üretirim. Üstelik çeşmemin nereye yerleştirileceğini de fark etmem gerekir. Arka planda defnelerden bir çit mi yoksa avlunun duvarları mı olacak? Figür aşağıdaki çimlerden mi görünecek yoksa yukarıdaki bir pencereden mi? Bunlara karar vermeliyim.”
“Mantıklı,” dedi Medici ve bir süre sessizce yollarına devam ettiler.
Ardından Lorenzo, “Andrea,” dedi. “Çocukları senin gibi yapan bir heykeltıraş daha önce hiç oldu mu?”
“Ben Donatello’nun atölyesindeyken bana işi öğreten Desiderio da Settignano çok güzel çocuklar yapardı azizim.”
“Dediğin gibi, Desiderio gerçekten de çok güzel çocuklar yapardı fakat onun yaptıklarıyla seninkiler birbirine ancak bir balık akvaryumunun hararetle akan bir nehre benzemesi kadar benzeyebilir!”
“Tabii,” diye yanıtladı Verrocchio başını sallayarak, “benim anatomi konusunda daha bilgili olduğum bir gerçek.”
“Hah! Ona bakılacak olursa Antonio Pollaiuolo anatomi konusunda senden daha bilgili!”
“Evet, çok doğru!” diye kızgınlıkla cevap verdi Verrocchio. “Bir kucak dolusu kemiği al, balkabağı kadar büyük birkaç kas ekle, figürü hırslı bir gülüşle taçlandır ve işte, Antonio Pollaiuolo’nun heykellerinden birini elde etmiş olursun! Bir Antonio Pollaiuolo heykelinde, insan formuna, anatomi çerçevesinde bakamazsın bile!”
“Dikkatli konuş sevgili dostum,” dedi Lorenzo. “Pollaiuoli ailesi en yetenekli zanaatkârlar arasında ve yaptıkları çalışmalarda güçlü bir erkeklik ve iktidar havası var.”
“Öyleyse azizim, bu çeşmeyi neden Antonio’ya yaptırmıyorsun?” diye isyan etti Andrea.
“Andrea!”
14
Tr. Çirkin, kötü, fena. (e.n.)