Britanya Kahramanları. Maud Isabel Ebbutt

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Britanya Kahramanları - Maud Isabel Ebbutt страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Britanya Kahramanları - Maud Isabel  Ebbutt

Скачать книгу

yaşlılar cevap verdi: “Sana en iyi görünen şeyi yap çünkü bunu yalnız sen biliyorsun. Biz bu garip sırları hiç duymadık. Yüce bilgeliğine göre davran.”

      Hahamlar meseleyi hâlâ görüşürken, gümüş trampetli haberciler gelip boruları üflediler ve sesli bir şekilde ilan ettiler:

      “Hahamlar, kudretli kraliçe sizi konseye çağırıyor,

      Orada sizin kararınızı dinleyecek.

      Tüm bilginize başvurmanız önemlidir.”

      Hahamlar, yavaşça ve isteksizce konsey odasına döndüler ve eski kehanetler ve Mesih’in ölümü hakkında sorular sorarken Elene’i dinlediler ama bütün sorular için hiçbir şey bilmediklerini söylediler. En sonunda kraliçe öfkelendi ve onları yakarak öldürmekle tehdit etti. Bunun üzerine Yahuda’yı öne sürdüler: “O, kaderin sırlarını açığa çıkarabilir çünkü o soylu bir ırktan geliyor, peygamberin oğlu. Ey Kraliçe, ruhunu mutlu edecek şekilde o sana gerçeği söyleyecek.” Böylece Elene, diğer Yahudilerin zarar görmeden gitmesine izin verdi ve Yahuda’yı rehin aldı.

      Kraliçe Yahuda’yı Tehdit Ediyor

      Elene Yahuda’yı selamladı ve şöyle dedi:

      “Hey! İki seçeneğin var

      Ölüm veya yaşam, hangisini istiyorsan seç.”

      Yahuda kurtuluşu olmadığı için kraliçeye cevap verdi:

      “Açlıktan mahvolmuş gezgin, çorak bozkırlarda kaybolursa

      Vardığı yerde elinin altında hem bir taş görür hem ekmek,

      Ey Kraliçe, hangisini reddedeceğini düşünürsün?”

      Bunun üzerine Elene şöyle dedi: “Meleklerle cennette yaşıyorsan bana Gerçek Haç’ın nerede saklandığını göster.” Yahuda çok üzgündü, çünkü bir tarafta ölüm diğer tarafta kaçınılmaz sırrı ifşa etmek vardı ama yine de sırrın ortaya çıkarılabilmesi için çok uzun zaman geçtiğini ileri sürerek bir cevap vermekten kaçınmaya çalıştı. Elene, Truva Savaşı’nın daha da eski bir hikâye olduğunu ancak yine de pekâlâ bilindiğini söyledi; fakat Yahuda, insanların ulusların yiğit eylemlerini hatırlamaya mecbur olduklarını söyledi. Bahsettiği hikâyeyi hiç duymamıştı. Bu inat, kraliçeyi çok kızdırdı ve orada can verenin hatırına orayı arındırabilmek için derhal Calvary tepesine götürülmeyi talep etti. Ama Yahuda şöyle cevap verdi:

      “Ne o yeri ne de o alanı biliyorum.”

      Kraliçe Elene, adamın inatçı inkârları karşısında daha da öfkelendi ve sorularına cebren cevap almaya kararlıydı. Hizmetçilerini çağırdı ve onlara Yahuda’yı derin ve kuru bir sarnıca sokmalarını emretti. Yahuda, elleri kolları bağlı bir şekilde hiçbir şey yemeden yedi gün ve yedi gece orada yattı. Yedinci gün inatçı ruhu teslim oldu ve şöyle seslendi:

      “Gökteki yüce Tanrı adına hepinize yalvarıyorum

      Beni bu sefaletten kurtarın.

      O Gerçek Kutsal Haç hakkında ne biliyorsam anlatacağım,

      Acıya dayanamadığım için artık saklayamıyorum.

      Açlık, bütün o bunaltıcı günlerde beni sindirdi.

      Aptallık ettim önceden, şimdi itiraf ediyorum.”

      Yahuda, Kraliçeyi Calvary’ye Götürüyor

      Bu mesaj, haberleri duymak için beklediği yerde Elene’e getirildi ve kraliçe hizmetkârlarından bitap düşmüş Yahuda’yı karanlık çukurdan çıkarmalarını istedi; sonra onu yarı ölü bir halde şehirden Calvary tepesine götürdüler. Yahuda, şimdi korktuğu ve taptığı Tanrı’ya Kutsal Haç arayışlarında onlara rehberlik edecek bir işaret göndermesi için dua etti. Dua ederken, sunağın etrafındaki tütsü çelenkleri gibi yukarı doğru kıvrılan tatlı kokulu bir buhar, tepenin zirvesinden gökyüzüne yükseldi. Bu işaret herkesçe görüldü ve Yahuda, merhameti için Tanrı’ya şükretti; sonra hayretler içerisinde kalan askerlere ona yardım etmesini söyleyerek kazmaya başladı. Artık bütün insanlar ne aradıklarını biliyorlardı ve herkes kutsal emaneti ortaya çıkarmak istiyordu, öyle ki hepsi büyük bir gayretle toprağı kazmıştı. En sonunda zeminin altı metre altında üç haç ortaya çıkardılar. Bunlar öyle iyi korunmuştu ki aynen Yahudilerin onları sakladığı gibi duruyorlardı.

      Üç Haç Bulunur

      Yahuda ve diğerleri bu mucizeye çok sevindiler, üç haçı saygıyla kaldırarak şehre taşıdılar ve Kraliçe Elene’in ayaklarının dibine koydular. Kraliçenin ilk baştaki sevinçli coşkusu hızla şaşkınlığa dönüştü çünkü Meleklerin Efendisi’nin acı çektiği o kutsal Haç’ın hangisi olduğunu bilmediğini fark etti. “Çünkü,” dedi, “onun yanı sıra iki hırsız da çarmıha gerilmişti.” Ama Yahuda bile onun şüphelerini gideremedi.

      “Bütün kutsal kitaplardan öğrendik ki

      O derin acısını çekerken yanında iki kişi vardı.

      Öldüğünde yanındalardı ve o üçüncüydü.

      O korkunç anda gökyüzü kapkaranlıktı.

      Hakkıyla yapabiliyorsan söyle

      Cennet’in Efendisi’nin asılı olduğu kutsal Kader Ağacı hangisi.”

      Kurtarıcımızın Haçını Ortaya Çıkaracak Bir Mucize

      Ancak Yahuda, haçların şehrin ortasına taşınmasını ve gerçeği ortaya çıkaracak başka bir mucize için dua etmelerini önerdi.

      Bu şafakta yapıldı ve muzaffer Hıristiyan korosu günün dokuzuncu saatine kadar dua ve övgü ilahileri söyledi. Sonra büyük bir kalabalık cansız bir genç adamı tabutu üzerinde taşıyarak geldi. Yahuda’nın emriyle tabutu yere koydular ve Yahuda, Tanrı’ya dua ederek ağırbaşlılıkla her bir haçı kaldırıp ölü adamın başının üzerinde tuttu. Yahuda ilk iki haçı kaldırırken adam hâlâ cansız bir şekilde yatıyordu ama üçüncüyü, Gerçek Haç’ı cesedin üzerinde tuttuğunda ölü adam anında ayağa kalktı; beden ve ruh yeniden bir araya geldi. Kalabalık, Kâinatın Efendisi’ne şükrederek feryat etti ve kutsal yadigâr tekrardan kraliçenin sevgi dolu gözetimine verildi.

      Aranan Çiviler

      Yine de Elene’in arzusu tam olarak hâlâ yerine gelmemişti. Yahuda’yı (vaftiz olduktan sonraki yeni adı Cyriacus’tur) çağırdı ve arzularını yerine getirmesi ve Calvary’nin topraklarında insanlardan saklandıkları, Hayatın Efendisi’ni delen çivileri bulması için Tanrı’ya dua etmesini rica etti. Onu kasabanın dışına çıkaran Cyriacus, Calvary Dağı’n-da Tanrı’nın bir işaret gönderip sırrı açığa çıkarması için tekrar dua etti. Dua ederken gökyüzünden güneşten daha parlak bir alev sıçradı, her yere değdi ve değdiği her yerde minik yıldızlar oluşturdu.

      Yıldızların parladığı noktaları kazdıklarında, her bir çivinin gözle görülür şekilde parladığını ve karanlık dünyada kendi başına bir ışıltı saçtığını gördüler. Böylelikle Elene gönlünün arzusuna kavuştu ve artık Gerçek Haç ve Kutsal Çiviler elindeydi.

Скачать книгу