Britanya Kahramanları. Maud Isabel Ebbutt
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Britanya Kahramanları - Maud Isabel Ebbutt страница 8
Bu tavsiye kraliçeyi memnun etti ve kutsal çivilerle süslenmiş muhteşem bir dizgin yapıp oğluna gönderdi. Konstantin onu büyük bir saygıyla karşıladı ve vahiy mucizesi günü olan 24 Nisan’ın bundan böyle “Kutsal Haç Günü” olarak onurlandırılması gerektiğini buyurdu. Böylece imparatorun gayreti ve kraliçenin bağlılığı ödüllendirildi ve Hıristiyan âlemi, en değerli hazinelerinden olan Gerçek Haç ve Kutsal Çiviler’le zenginleştirildi.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Konstantin’in Merhameti
Konstantin’in Gençliği
Büyük Konstantin, Roma İmparatoru Constantius ile Britanya Prensesi Helena’nın (veya Elena) en büyük oğluydu. Çok sayıda Roma tanrısına tapan dini bütün biri olarak yetiştirildi. Delikanlı büyüyünce güçlü ve yakışıklı bir adam oldu. Heybetli bir endamı vardı. Bütün savaş pratiklerinde ustalaştı ve pek çok Roma imparatoru arasında meydana gelen iç savaşlar esnasında cesur ve ihtiyatlı bir general ve barış zamanı arkadaş canlısı bir lider olduğunu kanıtladı. Genç Konstantin’in popülaritesi onun için tehlikeliydi. Yaşlı İmparator Diocletian’ın ölümcül kıskançlığından ve babasının rakibi Galerius’un nefretinden kaçmak için büyük bir beceriye ihtiyacı vardı ve bunu gösterdi. Ancak sonunda konumu o kadar tehlikeli hale geldi ki Constantius oğlunun hayatının artık güvende olmadığını hissetti ve Constantius’un imparator ilan edildiği ve barbar Kaledonyalıları yendiği Britanya’yı ziyaret etmesi için oğluna içtenlikle rica etti. Verilen mazeret, Constantius’un sağlık durumunun kötü olduğu ve oğluna ihtiyacı duyduğuydu; ama genç adam Britanya’ya gelene kadar aslında endişeli babasının oğlunun hayatı için korktuğunu bilmeyecekti.
Övülen İmparator
Yarı Britanyalı Constantius öldüğünde batıdaki Roma askerlerinin gözdesi olan Konstantin, sadık birlikleri tarafından bir anda imparator ilan edildi. Bu onuru kabul etmekte isteksiz olduğunu açıkladı ve hatta atına binerek askerlerinin sevgi dolu isteklerinden kaçmaya çalıştığı ama başarısız olduğu söylenir. Daha fazla itiraz etmenin yararsız olduğunu görünce imparatorluk unvanını kabul etti ve Galerius’a taht üzerinde hak iddia etmesini ve kendisine dayatılan beklenmedik haysiyeti kabul etmesini gerekçelendiren bir yazı yazdı. Galerius kaçınılmaz olanı kabul etti ve Konstantin’e Batı Avrupa üzerinde egemenlik kurma hakkıyla ikinci derecedeki “Sezar” unvanını verdi. Bilge prens, elverişli koşulların rakiplerini yok etmesini ve ona Roma İmparatorluğu üzerinde tek hakimiyeti vermesini beklemekten memnundu. Artık otuz yaşına gelmişti, Mısır ve İran’daki savaşlarda yiğitçe savaşmış ve liyakatiyle tribün rütbesine yükselmişti. İmparator Maximian’ın kızı Fausta ile evliliği ve Augustus rütbesine yükselmesi onu arzusuna daha da yaklaştırdı. Ve sonunda rakiplerinin yenilmeleri ve ölümleri onu cihanşümul Roma İmparatorluğu’nun başına yerleştirdi. Konstantin’in yüce yetkiye yükseltilmesinden önceki dönem için, Gower’ın “Confessio Amantis” adlı eserinde merhametin esası olan gerçek hayırseverliğin bir örneği olarak anlattığı ve bir insanın kalbini yumuşatan aşağıdaki öyküye değinmemiz gerekir.
“Kendisi rahatlasa da
Yine de başka bir üzüntü duymazdı.”
Ama başkaları mutlu olsun diye kendi derdine tek başına katlanacaktır.
Konstantin Cüzama Yakalanıyor
Roma İmparatoru soylu Konstantin, hayatının tam baharındaydı. Bakılası bir güzelliği vardı, güçlü ve mutluydu ancak başına büyük ve ani bir ıstırap geldi: Cüzam hastalığına yakalandı. Bu korkunç hastalık ilk olarak yüzünde kendini gösterdi, dolayısıyla gizlemek mümkün değildi ve imparator olmasaydı yaşaması için ormanlara ve yaban hayata sürgün edilirdi. Cüzam, yüzünden tüm vücuduna yayıldı ve o kadar kötü bir hale geldi ki artık ata binemiyor, halkın karşısına çıkamıyordu. Bütün tedaviler denenip sonuç vermeyince Konstantin lortlarıyla görüşmez oldu, her türlü silahı kullanmaktan vazgeçti, imparatorluk görevleriyle ilgilenmez oldu ve kendini sarayında izole etti. Kendi odasında öyle gözlerden uzak bir hayat yaşadı ki Roma bir nevi hükümdarsız kalmıştı. İmparatorluktaki tüm insanlar onun hastalığından bahsediyor ve iyileşmesi için tanrılarına dua ediyorlardı. Her şey faydasız gibi geldiğinde Konstantin konseyinin ricasına boyun eğdi ve hastalığı üzerinde düşünüp derdine bir çare bulmayı denemeleri için bütün ülkelerden ne kadar doktor, bilge ve hekim varsa hepsini Roma’ya çağırdı.
Tedavisi İçin Sunulan Ödüller
Tüm dünyaya bir bildiri gönderildi ve imparatoru iyileştirebilecek kişiye büyük ödüller vaat edildi. İran, Arabistan ve Roma’nın hükmettiği her diyardan hekimler, Yunanistan ve Mısır’dan filozoflar ve doğunun keşfedilmemiş çöllerinden sihirbazlar ve büyücüler ödüller ve büyük şöhretle cezbedilerek Roma’ya geldiler. Ancak Konstantin, bilge adamların tavsiye ettiği tüm ilaçları denese de cüzamı iyileşmedi, hatta daha da kötüleşti ve sihir bile işe yaramadı.
Bilgili adamlar bir kez daha toplandılar ve ne gibi tavsiyeler vermeleri gerektiğini istişare ettiler çünkü hiçbiri, imparatoru büyük sıkıntısıyla baş başa bırakmayı hiç istemiyordu ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sessizlik içinde otururlarken sonunda çok yaşlı ve çok bilge olan büyük bir Arap hekim ayağa kalkıp dedi ki:
“Her şey başarısız olduğuna ve hiçbir şey işe yaramadığına göre duyduğum bir çareden bahsedeceğim. Bunun sevgili imparatorumuzu kesinlikle iyileştireceğine inanıyorum ama çok korkunç; bu yüzden her türlü yol denenip başarısız olana kadar ondan bahsetmek istemedim çünkü bu söz konusu kim olursa olsun acımasız bir şey. İmparatoru yedi yaşında veya daha küçük bebeklerin ve çocukların kanıyla dolu bir banyoya daldırsanız iyileşecek, cüzamı onu terk edecek çünkü bu hastalık onun vücudu için doğal değil ve doğal olmayan bir tedavi gerektiriyor.”
Konstantin Üzülerek Onaylıyor
Bu, meclis için korkunç bir teklifti ve çoğu ilk başta bunu kabul etmedi ancak imparatoru başka hiçbir şeyin iyileştirmeyeceğini düşündüklerinde boyun eğdiler ve haberleri karanlık odasında bekleyen Konstantin’e ulaştırmak için aralarından iki kişi gönderdiler. Konstantin, sundukları teklifi işitince dehşete düştü ve bu kadar kötü bir planı uygulamayı ilk başta reddetti ama canı, halkı için çok değerli olduğu ve dünyada yapacağı harika işler olduğunu hissettiği için sonunda bu korkunç çareyi denemeyi çokça gözyaşı dökerek kabul etti.
Acımasız Bir Duyuru
Bunun üzerine konsey, imparatorun yazısı ve mührüyle mektuplar yazıp bunları tüm dünyaya gönderdi. Masumların kanı imparatorun hastalığına şifa olabilsin diye yedi yaş ve altında çocuğu olan bütün annelerden çocuklarını derhal Roma’ya getirmeleri istendi. Heyhat! Bu acımasız hükmü işittiklerinde anneler öyle gözyaşları