Britanya Kahramanları. Maud Isabel Ebbutt

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Britanya Kahramanları - Maud Isabel Ebbutt страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Britanya Kahramanları - Maud Isabel  Ebbutt

Скачать книгу

bebeklerini emziren, üç dört yaşındaki çocuklarını kucaklarında tutan veya yanlarında koşturan ufak çocukları olan annelerin kalbi o kadar kırılmış ve hepsi o kadar kederliydi ki çoğu dayanamayıp bayıldı. Kadınlar yüksek sesle feryat ediyor, çocuklarsa ağlıyordu. Konstantin, yalnız ve sefil bir şekilde karanlık odasında oturduğu yerden bunları duyana kadar kargaşa büyüdü. Penceresinden avludaki kederli manzaraya baktı ve kendine gelerek şöyle dedi: “Ey bütün insanları aynı şekilde yaratan İlahi Takdir! Fakir insanlar tıpkı zenginler gibi doğar, yaşar, acı çeker ve ölür; bilge insana da aptal insana hastalık ve şifa gelir. Doğa yasasının kendisine biçtiği talihten hiç kimse kaçamaz. Aynı şekilde doğanın güç, güzellik, ruh ve akıl gibi armağanları herkese özgürce ve tam olarak verilir dolayısıyla fakir çocuk, kralın oğlunun sahip olduğu kadar erdeme sahip olarak doğar ve herkese erdemli olmayı veya kötülüğü seçmek için özgür irade verilir. Yine de sen insanlara her zaman hakları olmadığı halde zenginlik ve fakirlik, efendilik veya kölelik gibi farklı payeler veriyorsun. Doğaya ve tüm evrene nizam veren Tanrım, tüm insanların kendilerini yasayla yönetmesini sağladın ve bir insanın, başkalarına kendisine davranacağı gibi davranması gerektiğini söyledin.”

      Konstantin’in Soylu Kararı

      Konstantin, pencerenin yanında durup ağlayan anne ve çocuklara bakarken kendi kendiyle bu şekilde konuştu. Sarayının muhafızları onlara acıyor ve onları boş yere rahatlatmaya çalışıyordu. Hayatını karartan bu iğrenç hastalıktan kurtulmak için duyduğu doğal arzusu ile bu zavallıcıklar için hissettiği acıma duygusu ve yalnızca kendisi için dökülecek onca insan kanı düşüncesi karşısında hissettiği korku arasında gidip gelmeye başladı. Kederli annelerin inlemeleri ve çocukların acıklı ağlayışlarını duydu ve şöyle düşündü: “Ben kimim ki sağlığım, tebaamın hayatından ve mutluluğundan daha ağır basıyor? Benim hayatım, iyileşmek için kanlarını dökmek zorunda olan tüm çocuklarınkinden daha mı değerli? Her bir bebek, İmparator Konstantin kadar değerlidir şüphesiz!” Böylece kalbi o kadar yumuşadı ve şefkatle doldu ki, masum çocukları katletmektense bu korkunç hastalık yüzünden ölmeyi tercih etti. Diğer tüm hekimlerden vazgeçti ve kendisini tamamen Tanrı’nın inayetine bıraktı.

      Konstantin Kararını İlan Ediyor

      İmparator, derhal konseyini toplayıp kararını onlara açıkladı. Kararının gerekçesi olarak da şöyle söyledi: “Gerçekten efendi olacak kişi, merhamete hizmet etmelidir!” Bunun üzerine endişeli annelere çocuklarının özgür ve güvende oldukları söylendi çünkü imparator tedaviden vazgeçmişti ve artık kanlarına ihtiyaç duymuyordu. Kadınlar, büyük bir coşkuyla imparatoru öylesine övüyorlar, ona öylesine teşekkür ediyorlardı ki bu mutluluk ortamını tam olarak anlatmak imkânsızdır. Ve Konstantin üst düzey memurlarını çağırıp onlara, çocuklarını doyurup giydirebilmeleri ve böylece herhangi bir kayıp yaşamadan evlerine dönebilmeleri için tüm hazinesini fakir kadınlara dağıtarak çektikleri acıları bir ölçüde telafi etmelerini söyleyince kadınların sevinçleri ve minnettarlıkları katbekat arttı. Böylece Konstantin, merhametin buyruğuna itaat etti ve kalben rıza gösterip halkına neredeyse yapmak üzere olduğu yanlışı telafi etmeye çalıştı.

      Kurbanlar Evlerine Mutlu Bir Şekilde Yollandı

      Roma İmparatorluğu’nun her yerinden kadınlar, yanlarında mutlu çocukları ve aldıkları kıymetli hediyelerle evlerine gittiler. Her biri imparatora minnettardı ve onu kutsadı. Daha önce gözyaşları döküp lanet ederek geçtikleri yerden bu defa imparatoru öven şarkılar söyleyerek geçiyorlardı. Her kadın sevincini komşularıyla paylaştı ve çocuklar, annelerinden ve babalarından, kendi iradesinden vazgeçen ve merhametli olmak uğruna kendi tedavisine yüz çeviren yüce efendilerinin şifa bulması için dua etmeyi öğrendiler. Böylece tüm dünya Konstantin’in iyileşmesi için dua etti.

      Bir Rüya

      Hayırseverliğin karşılıksız kaldığı hiçbir zaman görülmemişti ve Konstantin bunu kendi güzel deneyimiyle öğrenmişti. Zira aynı gece uyurken Tanrı rüyasında ona, çok saygı duyduğu ve ona şunu söyleyen asil yüzlü ve vücutlu iki yabancının görüntüsünü gönderdi: “Ey Konstantin, merhametin sesine kulak verdiğin için merhameti hak ettin. Dolayısıyla öyle bir merhamet bulacaksın ki Tanrı, yüce merhametiyle seni kurtaracak. Çifte şifa bulacaksın, önce bedenin sonra kederli ruhun için; ikisi bir bütün oluşturacak. Ve umutsuzluğa kapılmayasın diye Tanrı sana bir işaret bahşedecek. Cüzamın Celion Dağı’ndaki Sylvester ve onun tüm din adamlarına haberci gönderene kadar artmayacak. Mesih’in kanununa düşman olan ve onun kutsal adını kullanarak vaaz verenleri yok edenler senin korkun yüzünden orada gizlice yaşıyorlar. Şimdi, yaptığın iyi işlerle Tanrı’yı bir şekilde yatıştırdın çünkü masum kana merhamet ettin ve onu bağışladın; bu yüzden Sylvester’da hem bedenin hem de ruhun kurtuluşu için bir öğreti bulacaksın. Artık sahte doktorlara ihtiyacın olmayacak.” Bunları şevkle ve huşu içinde dinleyen imparator şöyle konuştu: “Çok teşekkürler, size borçluyum efendilerim ve gerçekten de söylediklerinizi yapacağım ama sizden rica edeceğim bir şey var. Sylvester’a beni ona gönderenlerin ismi veya sınıfı hakkında ne söyleyeceğim?” İki yabancı şöyle dedi: “Bizler, Mesih’in kutsal adı için Roma’da canlarını veren Havariler Peter ve Pavlus’uz ve Sylvester’ın sana gerçek inancı öğretmesini ve seni vaftiz etmesini istiyoruz. Böylece Roma İmparatorluğu, Tanrı’nın ve onun mesihinin krallığı olacak.” Böyle söyleyerek onu kutsadılar ve gözünün önünden kaybolarak cennete geçtiler. Konstantin uykusundan uyandı ve bir rüya gördüğünü anladı. Mutlu bir şekilde bağırınca odanın dışında bekleyen hizmetkârları hızla ona koştular, çünkü sesinden bir şeylerin acil olduğu anlaşılıyordu. Konstantin onlara rüyasını ve kendisine verilen emri anlattı.

      Haberciler aceleyle Celion Dağı’na gittiler ve Sylvester’ın nerede olduğunu araştırdılar. Sonunda onu kutsal ve saygıdeğer bir adam olarak buldular ve onu çağırarak şöyle söylediler: “İmparator seni çağırıyor, bu yüzden hemen gelmelisin.”

      Sylvester’ın din adamları, bu çağrının ne anlama geldiğini bilmedikleri için sevgili piskoposları ve efendilerinin öldürülmesinden çok korkmuşlardı ancak Sylvester, kaderinin onu nereye götürdüğünü bilmeden seve seve gitti. Saraya getirildiğinde imparator onu nazikçe selamladı ve ona rüyasının tamamını, elçiler Petrus ve Pavlus’un emrini anlatarak sözlerini şu şekilde bitirdi: “Şimdi rüyada söylendiği gibi yaptım ve seni buraya getirdim: yalvarırım bedenime ve ruhuma şifa getirecek müjdeyi söyle bana.” Sylvester bu sözleri duyunca sevinç ve merakla doldu, imparatora gönderdiği rüya için Tanrı’ya minnettarlık duydu ve ardından ona Hıristiyan inancını vaaz etmeye başladı. İnsanın cennetten kovulmasını ve İsa Mesih’in ölümü ve dirilişiyle dünyanın kurtuluşunu, İsa’nın göğe yükselişini ve Yargı Günü’nde geri dönüşünü, tüm insanları yaptıkları iyi veya kötü işlere göre tarafsızca yargılayacak olan Tanrı’nın adaletini ve ahiretteki keyif ve sefalet hayatını anlattı.

      Sylvester Çağırıldı

      Sylvester öğrettikçe hükümdar dinledi, inandı ve hikâye bittiğinde gerçek inanca geçtiğini duyurdu. Tüm kalbi ve ruhuyla vaftiz edilmeye hazır olduğunu söyledi.

      Konstantin Vaftiz Edildi

      İmparatorun emriyle, çocukların kanı için yapılmış

Скачать книгу