Latin Amerika Mitolojisi. Hartley Burr Alexander
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Latin Amerika Mitolojisi - Hartley Burr Alexander страница 7
1) Huitzilopochtli
Huitzilopochtli’nin büyük teocallisi Tenochtitlan’ın merkezindeydi ve 1486 yılında, son Montezuma’dan önceki İmparator Ahuitzotl tarafından çok sayıda tutsak savaşçının (tarihçilere inanacak olursak altmış ila seksen bin) kurban edilmesiyle hizmete açıldı. Piramidal yapının platformunda, savaş tanrısının tapınağını ve aynı zamanda (pazaryerindeki tapınak durumunda olduğu gibi) bir Tlaloc tapınağını taşıyan, geleneğe göre bin savaşçılık bir alan vardı. 1520’de Cortez ve arkadaşları en pitoresk savaşlarını burada verdiler; tapınak merdivenlerini tırmandılar, zirveyi dört yüz kadar Aztek savaşçısından temizlediler, tapınakları yaktılar ve tanrıların putlarını aşağıdaki kaldırımlara fırlattılar. Fetihten sonra tapınak yerle bir edildi ve hâlâ Meksika Şehri’ni süsleyen Katedral, batıl inançlar için muhtemelen dünyadaki herhangi bir yerden daha fazla insan kanının döküldüğü bir yerin üzerine veya yakınına dikildi.
Savaş tanrısının ismi Huitzilopochtli (ya da Uitzilopochtli), ima ettiği şey bakımından tuhaf bir şekilde masumdur: “Güneyin Sinek Kuşu” (kelimenin tam anlamıyla, “Sol Tarafın Uğultulu Kuşu”, zira Nahualar, yönleri adlandırırken güneye güneşin “sol”u derler). Sol bacağındaki sinek kuşu tüyleri, tanrısallık işaretinin bir parçasını oluşturuyordu; ateş yılanı, Xiuhcoatl başka bir semboldü ve taşıdığı mızrak fırlatıcı yılan gibi bir şekle sahipti; silahları arasında kuş tüyü toplarla donatılmış oklar vardı. Tutsak savaşçıların, kurban kayasına zincirlenmiş halde ucu açık silahlarla silahlandırıldığı ve Aztek şampiyonlarıyla ölümüne savaşmaya zorlandıkları gladyatör kurbanları onun şanına yakışırdı. Yerli masalların en romantiklerinden biri, Tlascalan reisi Tlahuicol’un kurnazca yakalanmasını anlatır. Tlahuicol, o kadar ünlüydü ki Montezuma ona her zamanki gibi kurban edilerek ölmek yerine vatandaşlık teklif etti ve hatta onu Tlascalan’ın kayda değer zaferler kazandığı bir askeri seferin başına gönderdi. Ancak reis, bir savaşçının kurban taşında ölme hakkını iddia ederek tüm lütuf tekliflerini reddetti ve sonunda, üç yıllık esaretten sonra Montezuma, çok istenilen ayrıcalığı kabul etti. Tlascalan’ın nihayet yenilmeden önce sekiz Aztek savaşçısını öldürdüğü ve yirmisini yaraladığı söyleniyor. Tlascalan tanrısı Camaxtli, Tarascan Curicaveri, Chichimec Mixcoatl ve Tepanec ve Otomi’nin kabile tanrısı Otontecutli veya Xocotl’un, Huitzilopochtli ile aynı olmasa da benzer olduğu belirtilebilir.
Sahagun’un aktardığı Huitzilopochtli’nin doğum efsanesi, tanrısallık karakterine ışık tutar. Coatepec’te (Yılanlı Dağ) yaşayan annesi Coatlicue (Yılan Dokuma Etekli Kadın), Coyolxauhqui (Yüzü Çanlarla Boyanmış Olan) adında bir kızdan ve birçok oğlandan oluşan bir aileye sahipti. Bu çocuklar birlikte Centzonuitznaua (Dört Yüz Güneyli) olarak bilinirler. Kadın, bir gün dağda kefaretini öderken üzerine bir tüy yumağı düştü ve bunu koynuna koyduktan kısa bir süre sonra hamile olduğu görüldü. Coyolxauhqui tarafından teşvik edilen oğulları, içine düştüklerini düşündükleri utancı ortadan kaldırmak için annelerini öldürmeyi planladılar ama Coatlicue korkmuş olsa da doğmamış çocuk ona korkmamasını emretti. Dört Yüz’den biri hainlik ederek henüz doğmamış olan Huitzilopochtli’ye, düşman kardeşlerin yaklaşmakta olduğunu bildirdi. Onlar gelir gelmez tanrı, tam teçhizat bir şekilde doğdu. Mavi bir kalkan ve cirit taşıyordu, dudakları maviye boyanmıştı, kafası kuş tüyleriyle ve sol bacağı sinek kuşu tüyleriyle süslenmişti. Hizmetçisine yılan şeklinde bir meşale yakmasını emretti. Bu, Xiuhcoatl ile Coyolxauhqui’yi öldürdü ve vücudunu yok ederek başını Coatepec’in zirvesine yerleştirdi. Sonra silahlarını alarak Centzonuitznaua’yı kovaladı ve öldürdü, aralarından çok azı Güney’deki Uitztlampa’ya (Dikenli Yer) kaçmayı başardı.
Bu mit, görünüşe göre Huitzilopochtli’yi güney güneşinin bir tanrısı olarak tanımlamaktadır. Düşman kız kardeş aydır; erkek kardeşler, yükselen güneş (mavi kalkanı kesinlikle gün ışığının aydınlattığı gökyüzünün mavi kalkanıdır) tarafından göklerden sürülen yıldızlardır. Oklarının ucundaki kuş tüyü toplarsa muhtemelen bulut sembolleridir. Sahagun kutsal bir ayini tarif eder: Tanrının tahıldan yapılmış bedeninin bir sureti, bir yıl boyunca tanrıya hizmet eden bir grup genç tarafından yenildi. Gençlerin görevleri o kadar ağırdı ki genç adamlar bazen ülkeden kaçarak düşmanları tarafından öldürülmeyi tercih ettiler (bu, burada şövalyevari bir yükselişle bağlantılı bir çile olduğu şüphesine yol açan bir ifadedir). Huitzilopochtli kesinlikle bir savaş tanrısıydı ve ona bağlı olanlar muhtemelen savaşçının ölümünü istediler, bu da sıradan insanların kaderi olan karanlık Mictlan’a iniş yerine gökyüzüne yükselmek anlamına geliyordu. Bu bağlamda tanrının adı ve uğuldayan kuş tüyü nişanı önem kazanır; zira yine Sahagun, yükselen savaşçıların ruhlarının dört yıl sonra, “yeryüzünde sinek kuşlarının yaptığı gibi, göğün çiçeklerinden tatlıyı çeken zengin tüylere ve parlak renklere sahip çeşitli türlerde kuşlara dönüştüklerini” anlatır.
2) Tezcatlipoca
Tezcatlipoca ya da “Tüttüren Ayna”, en göze çarpan simgesi olan ayna nedeniyle bu şekilde adlandırılmıştır. Bu aynadan bazen bir duman sarmalının yükseldiği tasvir edilir ve tanrının yeryüzünde, gökyüzünde ve cehennemde olan biten her şeyi gördüğü ayna budur. Ayna, mitolojide sıklıkla yeraltı dünyasının kapıları zamanından önce kapandığında kopmuş gibi tasvir edilen ayaklarından birinin yerine geçiyor olarak gösterilir (Meksika panteonunda bir ayağın kaybı veya anormalliği yaygındır). Tezcatlipoca’nın birçok işlevinden biri batan güneşin tanrısı olmasıdır. Diğer yönlerden o bir ay tanrısıdır, akşam göğünün ayıdır; aynı zamanda gecenin tanrısıdır ya da bazen gözleri bağlı, yeraltı dünyasının ve ölülerin tanrısıdır. Takvim çizelgelerinde kuzey göklerinin naibi olarak temsil edilir ancak bazen (muhtemelen Huitzilopochtli ile tanımlanır) güneyin hükümdarı olur. O, muhtemelen, aynasıyla sembolize edilen, bazen ateşli, bazen bulanık, kuşatılmış evreni yansıtan değişken göklerin vücut bulmuş halidir. O, kırmızı ve siyah Tezcatlipoca’dır (gündüzü ve gecenin seması). Kuzeyin Savaşçısı ve Güneyin Savaşçısı, Meksika enleminde, başucunun kuzeyine ve güneyine doğru değişen mevsimlerle doruğa ulaşan yıllık güneşin rotasını simgeler. Sembolleri arasında semavi ateşlerin sembolü olan Ateş Yılanı bulunur ve yine o, yeraltı dünyasının, kan akıtan kefaretin ve insan kurban etmenin Taş-Bıçak Tanrısı İztli-Tezcatlipoca’dır. Sahagun, onun gittiği her yerde savaşlar, düşmanlıklar ve nifaklar çıkardığını, yine de dünyanın hükümdarı olduğunu ve tüm refahın ve zenginliklerin ondan çıktığını söyler. Genellikle Meksikalılar için tutulmanın ejderhası, bir kurt-canavarı ve büyücülerin hamisi olan bir jaguar olarak temsil edilir. Kavşaklar, her yolu kat eden tanrı Tezcatlipoca’nın mevkileriyle işaretlenmişti