Latin Amerika Mitolojisi. Hartley Burr Alexander

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Latin Amerika Mitolojisi - Hartley Burr Alexander страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Latin Amerika Mitolojisi - Hartley Burr Alexander

Скачать книгу

büyük ölçüde yardımcı olduğu kesindir ve hırslarına bu kadar yardımcı olan mitin hayal güçlerine hitap etmiş olması şaşırtıcı değildir. Misyoner rahipler, yerli gelenekler hakkında bir miktar fikir edinerek ve aralarında Hıristiyanlığınkine benzer fikirler, amblemler ve ayinlere rastlayınca (tufan, haç, vaftiz, ayinler, günah çıkarma) cüppeli ve sakallı din reformcusu figüründe bir Hıristiyan öğreticisi gördüler ve onu Havari Aziz Thomas ile özdeşleştirmekte gecikmediler. Orta Amerika’da, And bölgesinde ve hatta Güney Amerika’da yaygın olarak neredeyse aynı hikâyeye rastlanınca aynı açıklama kabul edildi ve Aziz’in gezintileri, Marco Polo’nun ya da göklere çıkarılan başka bir gezginin hayallerinin ötesine geçti. Mucizelerinin anıtları ise hâlâ Meksika’dan La Plata havzası kadar uzak bölgelerde sergileniyor. Doğal olarak konuya olan ilgi de zamanla azalmadı. Quetzalcoatl mitini ister Avrupa fikirleriyle olan ilişkisi açısından, isterse iki Amerika kıtasındaki yerli benzerleri açısından değerlendirelim, Yeni Dünya’ya ilişkin başka herhangi bir anlatının kolay kolay yaklaşamayacağı bir ilgi çeşitliliği sunar.

      Tanrının adı quetzal (bu kelime, Pharomacrus mocinno’nun uzun, yeşil kuyruk tüylerine işaret eder) ve coatl (yılan) sözcüklerinden oluşur. Dolayısıyla “Yeşil Tüylü Yılan” anlamına gelir ve Quetzalcoatl’ı, kuzeydeki Hopi ve Zuñilerde olduğu kadar güneydeki And halkları arasında da tüylü yılanın bir sembolü olduğu semavi güçler grubuna sokar. Sahagun, Quetzalcoatl’ın “yağmur tanrıları için yağmur yağdırsınlar diye yolları süpüren” bir rüzgâr tanrısı olduğunu söyler. Küesal tüyleri, yeşillenen bitki örtüsünün bir simgesiydi ve Tüylü Yılan Tanrısı’nın başlangıçta yağmur bulutlarının bir tanrısı, gökkuşağının veya şimşeklerin gök yılanı düzenlemesi olması tamamen muhtemeldir. Tanrı’nın özelliği olan turkuaz yılan maskesi ya da kuş maskesi kuşkusuz gökyüzünün bir sembolüdür ve diğer gök tanrıları gibi yılan şeklinde bir mızrak fırlatıcı taşır. Sakal (bazen diğer Meksika tanrılarında da olan) belki azalan yağmurun, belki de (bazı Navaho figürlerinde olduğu gibi) polen veya döllenmenin bir sembolüdür. İlginçtir ki Quetzalcoatl, geleneğin ummamıza yol açtığı beyaz tanrı olarak değil, tipik olarak koyu renkli bir gövdeyle gösterilir; hem koyu renk hem de efsane cübbesi yağmur bulutlarının amblemi olabilir.

      Beyazlığının geleneği yıldız çağrışımlarından gelebilir çünkü bazen ay veya güneş amblemleriyle gösterilse de daha özel olarak Sabahyıldızıyla tanımlanır. Quauhtitlan Yıllıkları’na göre Quetzalcoatl, Tollan’dan sürüldüğünde doğu denizinin kıyılarında kendini yakmış ve küllerinden parlak tüylü kuşlar yükselmiştir (güneşe yükselen savaşçı ruhların sembolleri); kalbiyse ihtişam içinde yükselmeden önce yeraltı dünyasında sekiz gün dolaşan Sabahyıldızı olmuştur. Birçok efsanede Quetzalcoatl, genellikle bir antagonist (düşmanca) olarak Tezcatlipoca ile ilişkilendirilir. Mendieta tarafından anlatılan bir hikâyeye inanacak olursak Tezcatlipoca, Quetzalcoatl’ı top oyununda (doğrudan göksel kürelerin hareketlerini simgeleyen bir oyun) yenerek onu karadan doğuya doğru fırlatmış ve Quetzalcoatl burada güneşle karşılaşarak yanmıştır. Seler bu hikâyeyi (açık bir şekilde Quetzalcoatl Yıllıkları’nda ve Sahagun tarafından anlatılan Quetzalcoatl’ın sürgünü hakkındaki hikâyenin bir türevi) yükselen güneş tarafından tüketilmek üzere gece tarafından geri sürülen sabah ayı hakkındaki bir efsane olarak yorumlar. Aksi yöndeki bir hikâye, Tezcatlipoca’yı (güneş) Quetzalcoatl’ın sopasının gazabına uğramış, gecenin insan yiyen iblisi jaguara dönüşmüş olarak tasvir eder. Quetzalcoatl ise onun yerine güneş olur. Normalde Quetzalcoatl, doğu semalarının bir tanrısıdır ve bazen, o bölgedeki göklerin karyatidleri veya destekçisi olarak resmedilir.

      O, belki de bu karakterde yaşamın efendisi olarak düşünülmüştür; bu, canlandırıcı yağmurlarla ve yaşamın nefesi olan rüzgârla olan ilişkisiyle doğal olarak yoğunlaşan bir anlamdır. Hamile kalan bir kadın, dinine bağlılığı nedeniyle kocasının akrabaları tarafından övülmüştür. “Bunlar için,” demişlerdir, “atamız ve yaratıcı efendimiz Quetzalcoatl, bu lütfu bahşetmiştir.” Ayrıca yeni doğana şöyle hitap edildi: “Küçük oğul ve efendi, çok değerli, çok değerli ve saygın kişi! Ey değerli taş, zümrüt, topaz, nadir tüy, yüce neslin meyvesi! Aramıza hoş geldin! En yüksek yerlerde, iki yüce tanrının ikamet ettiği dokuzuncu göğün üzerinde biçimlendin. İlahi Majesteleri, altın bir boncuk gibi sana da kendi şeklini verdi. Baban ve annen, büyük tanrı ve büyük tanrıça tarafından, oğulları Quetzalcoatl’ın yardımıyla, sanatsal olarak işlenmiş zengin bir taş gibi delindin.” Tanrı, aynı zamanda, Seler’in tercüme ettiği Academia de la Historia’daki Sahagun elyazmasında olduğu gibi, bir dünya yaratıcısı olarak da görülmektedir:

      “Böylece babalarımız, dedelerimiz dedi ki,

      Bizi yaptığını, yarattığını ve biçimlendirdiğini söylediler.

      Biz kimin mahlûklarıyız, Topiltzin Quetzalcoatl;

      Ve gökleri, güneşi, yeri O yarattı.”

      Bununla birlikte, Quetzalcoatl’ın romantik olarak en çok ilgiyi çektiği başka bir karakteri var. Onun kültü, bazı geleneklerin dediği gibi, insan kurban edilmesine kesinlikle karşı olmasa da çoğu Aztek tanrısınınkinden daha az kanlıydı. O, cezalandırıcı bir tanrıydı; belki de özellikle rahiplerin ve onların irfanının bir tanrısıydı ancak aynı zamanda eğitimle ve gençlerin yetiştirilmesiyle de ilişkilendiriliyordu. Sanatların hamisi, metalurjinin ve harflerin öğretmeni olarak adlandırılır ve gelenekte Azteklerin medeniyetlerini türettiği eski kültürlü insanların tanrısıdır. Hikâyenin bir kısmı, Sahagun tarafından aktarıldığı şekliyle anlatılmıştır: Quetzalcoatl, Tollan’ın yaşlı ve bilge rahip-kralıdır; Tezcatlipoca ve arkadaşlarının büyüsü ve kurnazlığı ile oradan sürülür. Hikâye, kederli ve hasta Quetzalcoatl’ın eski evi Tlapallan için krallığından ayrılmaya nasıl karar verdiğini anlatarak devam eder. Kabuktan ve gümüşten yapılmış evlerini yakmış, hazinesini gömmüş, kakao ağaçlarını meskit ağacına dönüştürmüş ve gür tüylü kuşlar şeklinde hizmetkârlarının önünde yola çıkmıştır. Quauhtitlan’a gelip bir ayna istemiş ve aynaya bakarak, “Ben yaşlıyım,” demiş ve bu nedenle şehre “yaşlı Quauhtitlan” adını vermiştir. Başka bir yere oturmuş ağlayan Tollan’a bakarken gözyaşları kayayı delmiş ve kaya o andan itibaren elinin izlerini de taşımaya başlamıştır. Geçmesine izin vermeden önce gümüş işleme, tahta, taş ve tüy işleme ve resim yapma sanatlarını kendisinden talep eden bazı sihirbazlarla karşılaşmış ve sıradağı geçerken, cüce ve kambur olan tüm arkadaşları soğuktan ölmüş. Diğer birçok yerde onun geçişine ait anıtlar vardı. O, bir yerde top oynadı, başka bir yerde bir ağaca ok attı, böylece bir haç oluşturdu. Başka bir yerde yeraltı evlerinin inşa edilmesine neden oldu ve nihayet denize vararak yılan salıyla Tlapallan’a doğru yola çıktı. Ixtlilxochitl tarihinde Quetzalcoatl ilk olarak dünyanın üçüncü döneminde ortaya çıkmış, sanatları öğretmiş, haç tapınmasını (beslenme ve yaşam ağacı) tesis etmiş ve onun gidişiyle dönemi sonlanmıştır. Gelenek, Toltek’in son kralına “Topiltzin Quetzalcoatl” adını verir. Tollan’ın antik tanrı adını taşıyan bir kralın yönetimi altında düşüşüne eşlik eden felaket hikâyelerinin, Quetzalcoatl mitlerinde doğa öğeleriyle karıştırılmış tarihsel bir öğeyi temsil ettiği varsayılabilir. Böyle bir varsayım, Kral Arthur gibi yarı ölümlü, yarı ilahi bir tanrıyı çevreleyen kahramanca çekiciliği açıklar. Meksika’nın en yüksek piramidi olan Cholula (Birçok Toltek’in imparatorluklarının çöküşüyle buraya kaçtığı söylenir), Quetzalcoatl’a adandı ve hatta burası, Aztek

Скачать книгу